Şehrin
nüfusunun fazla olmamasına karşın mutlu ve zengin bir yaşamları vardı. Bölgeye
özgü kaliteli kil kaynaklarını
kullanarak üretilen amphora , seramik
ve toprak lahitler çok tanınmıştı. Seramiklere siyah boya ile yapılan keçi motifi şehrin bir simgesi olarak kabul edilir. Bu
bölgede yetişen zeytinlerden elde edilen zeytinyağının ihracatına dayanan
ticari faaliyetlerde çok gelişmişti.
Şehir İÖ 600’da Lidya saldırısına uğrar. İÖ 499 yılında ise bu bölgenin tamamının Pers
orduları tarafından işgal edildiğini görmekteyiz. İşgale karşı Klazomenai’de diğer
İon kentleriyle birlikte isyan hareketi başlar. Bu isyanın kısa bir sürede
bastırılmasından sonra Perslerin Ilımlı
politikaları da sonlanır. Şehir
sakinleri gittikçe sertleşen baskılardan bunalıp,belkide korktukları için ana
karadaki topraklarını bırakarak Karantina Adasına sığınıp
yaşamlarına burada devam ederler. Büyük İskender’in Tüm
Anadolu’da Pers egemenliğine son vermesinden sonra Klazomenai’de barış ve huzur
dönemi gelir. Bu yıllarda Karantina adası bir yolla ana karaya bağlanır.
Ticaret hayatı özellikle zeytinyağı ticareti ile yeniden eski günlerine döner
Büyük
İskender’in bu bölgeye gelmesiyle hızla gelişen
Klazomenai, tiyatrosu,surları vede
sosyal hayatında kazandığı canlıllıkla yepyeni bir kent olur.Roma İmparatorluğu
döneminde de şehirdeki hareketlilik ve refah sürer. Şehir İS 5.yy da muhtemelen bir deprem ile
yıkılarak bir kısmı su bir kısmı da toprak altında kalarak kaybolup gitmiştir.
Karantina
adası ile şehri birleştiren eski antik yol günümüzde yer yer belli.
Adanın kuzey ucunda bulunduğu bilinen tiyatro ise tamamen kaybolduğundan bu bölge toprak bir yamaç şeklinde izlenmekte. Adanın kıyısı boyunca mevcut olduğu bilinen antik liman ve rıhtım denizin içinde kaldığı için ancak su altı araştırmaları sırasında az çok görülebilir. İskeledeki pazaryerinin yan tarafında bulunan ve başka bir yazımda ayrıntılı olarak bahsettiğim zeytinyağı işliği antik şehirden günümüze ulaşan en önemli bulgudur.
Adanın kuzey ucunda bulunduğu bilinen tiyatro ise tamamen kaybolduğundan bu bölge toprak bir yamaç şeklinde izlenmekte. Adanın kıyısı boyunca mevcut olduğu bilinen antik liman ve rıhtım denizin içinde kaldığı için ancak su altı araştırmaları sırasında az çok görülebilir. İskeledeki pazaryerinin yan tarafında bulunan ve başka bir yazımda ayrıntılı olarak bahsettiğim zeytinyağı işliği antik şehirden günümüze ulaşan en önemli bulgudur.
Limantepe’de
devam eden kazılar, deniz seviyesinin o yıllarda yaklaşık 8 metre aşağıda olduğunu
göstermekte. Bu bölgedeki tarih öncesi çağlardan kaldığı düşünülen çeşitli
kalıntıları gün ışığına çıkarmak için yapılan arkeolojik çalışmalar hızla devam
ediyor. Çok fazla ayakta kalmış eser
olmamasına karşın Neolitik ve İlk Tunç devrine ait bilgi edinmemizi sağlayan buluntuları
her zaman ilgi görmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder