Adını denizlerinde yaşayan fok balığından alan Phokai,
İzmir Foça İlçesi liman
bölgesinde bulunan ve o dönemlerde etrafı sur duvarlarıyla çevrili olan antik dönem yerleşimidir.
Yunanlı
gezgin ve coğrafya yazarı Pausanias, Phokai’deki ilk yerleşimin Teos ve
Erythrai’den gelen İonlar
tarafından İÖ. 11. yy’da
oluşturulduğunu yazar. (Şehrin bundan önceki tarihi hakkında yeterli bilgiye
sahip değiliz.) Coğrafi konumu gereği verimli topraklara sahip
olmadığından geçimini deniz yoluyla
yapılan ticaret ile sağlıyordu.
Phokai’de
özel bir teknikle üretilen değirmen taşları çok ünlüydü ve limanlarından
yüklenerek başka ülkelere ihraç edilip önemli bir
gelir elde ediliyordu. Phokaililer İÖ.600 yılından itibaren bir çok
ticari koloni oluşturdular. Bu koloniler Karadeniz sahillerinden Meriç
Irmağına hatta İspanya’ya kadar uzanıyordu.
Marsilya ve Korsika bunların en tanınmış
olanlarıdır. Samsun şehrimizin ilk temellerinin Phokaililer tarafından atıldığı biliniyor. Elli kürekli gemileri devrin en güçlü savaş
ve ticaret gemileri olarak kabul ediyor.
ŞEHRİN TARİHİNDEKİ ÖNEMLİ GELİŞMELER
Etraflarını
yakıp yıkarak şehre yaklaşmaya başlayan
Pers’ler burada yaşayanlar için tehlike oluşmaya başlayınca Phokai yaşayanlar
buradan ayrılarak İspanya’ya göç etme talebinde bulundular. İspanya’da hüküm
süren Kral Argantonios kent halkına göç
etme yerine kendilerini savunmaları gerektiğini söyledi. Buna yardımcı olmak
amacıylada masrafları kendisi tarafından karşılanan kenti çepeçevre çeviren bir savunma duvarı
inşa ettirdi. Fakat İÖ 546 yılında Pers komutanı Harpagos bu engeli aşmak için bunun yan tarafına toprak yığıp
birikintinin yüksekliği duvarın üzerini geçtikten sonra toprağını içe doğru devirmek suretiyle askerlerine yol
açıp şehri ele geçirdi. Kent Persler tarafından
yağmalanınca bu bölgede yaşayanlar toplu halde batıya, kendi
kolonileri olan İtalya kıyılarına
yerleştiler. İÖ 535 yılında donanmaları Etrüsk Kartaca ile yapılan deniz
savaşında yenilince, Phokai’ye geri döndüler. Selevkosların
denetiminin ardından şehir İmparator Antiokhos zamanında Roma yönetimine girdi.
Roma döneminde kentte yeniden bir canlanma oldu. Bir çok
yeni bina inşa edildi. Cenevizlilerin idaresine geçtiğinde ise bir korsan
yuvası olarak etrafa korku salıyordu. 1455 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı
topraklarına katıldı. Şehir Osmanlıların
yönetimine geçince pek çok yapı yıkıldı.
Zaman içerisinde de mevcut olanların üzerine yeni binalar inşa edilmeye başlanınca şehirden
günümüze çok az bulgu ulaştı.
PHOKAİA’DAN GÜNÜMÜZE ULAŞANLAR
Pers Mezar Anıtı : Foça’nın yedi kilometre doğusunda
yer alan Pers’li ünlü bir komutana ait olduğu düşünülen anıt mezardır. Doğal bir kaya yükseltisinin oyulmasıyla meydana getirildiğinden taş kule
olarak ta bilinir. İki odalı olan bu anıtın çatı kısmı üç basamaklı piramit şeklindedir. Mezarın
Pers İmparatorluğu orduların
bölgede hakimiyet kurduğu yıllar olan İÖ 5.yy’da yapıldığı düşünülüyor.
Athena Tapınağı: Kentin ana tanrıçası olan Athena adına
yapılmıştır. Kazısı 1998 yılında
başlamış olup günümüzde de devam etmektedir. Tapınak Phokaia'nın merkezinde ve
şehri tamamen gören bir tepenin üzerindedir. Doğu yüzünde tanrıçaya getirilen sunuların bırakıldığı bir sunak
vardı. Tapınağın çevresini çeviren
podyum duvarını ortaya çıkarılması çalışılmaları devam ediyor. Prof.Dr. Ömer Özyiğit başkanlığında yapılan
kazılar sırasında bulunan griffon ve at heykelleri tapınağın muhteşemliği
hakkında fikir vermeye yeterlidir.
Tiyatro :
Anadolu’nun en eski tiyatrosudur.
Foça girişinde sol tarafta ve üzerinde değirmenlerin bulunduğu tepenin
yamaçlarında yer alıyordu. Tiyatro İÖ
340-330 yılları arasında yapıldığı saptandı.
Tiyatronun yapımı sırasında Foça’nın yerel taşı olan tüf taşının
kullanıldığı biliniyor. Daha önceleri yeri bilinmeyen tiyatro 1991 yılında yapılan kazılar sırasında, tiyatroya ait dört sıra oturma basamağı ve
tiyatroyu çevreleyen duvarların bir kısmı ortaya çıkarılmıştır.
Arkaik Duvar : Foça'nın Arkaik dönemde 5
km . uzunluğunda surlara sahipti. Heredot yazılarında bu duvarlardan sıkça
bahsettiği için Heredot Duvarı olarak anılmaktadır. Bu duvarlar belli belirsiz
olarak bazı yerlerde seçilmektedir. Surun üzerinde duvara çarptığı için ucu
kırkılmış ok uçlarına ait kalıntılara rastlandı.
Mozaikler: Son dönemdeki kazılarda ortaya çıkartılan ve İ.S.5-4 yüzyıllara ait olan
Roma dönemi villasının taban mozaikleri kısmen restore edildikten sonra İzmir
Arkeoloji Müzesinde sergilenmeye başlandı.
Şehir surları (Kale duvarı)
: Antik çağlarda kentin
doğusundaki tepelerden başlayan surlar
deniz kıyısına kadar uzanmaktaydı. İlk yapıldıklarında harç
kullanılmayan surlar, Roma döneminde kireç,Venedik zamanında kireç taşı ve kum,
Osmanlı zamanındaki restorasyon sırasında ise tuğla parçaları kullanılarak
güçlendirilmişti.
Su Kemerleri :
Antik Phokai şehrine su getirmek amacıyla yapılmış olan su kemerlerine
günümüz Foça yerleşimin içerisinde ve
şehri çevreleyen tepelerin yamaçlarında rastlanır.
Kybele kutsal alanı : Kentin çevreleyen surların
kenarında Kybele ile özleştirilmiş küçük bir kutsal alan bulunur. İÖ 580
yılında oluşturulduğu düşünülen bu
alanda nişler içerisinde Kybele heykelleri yer alıyordu. Deniz kıyısında
olması, deniz yoluyla şehre gelenlerin
ana tanrıçaya tapınmaları için kolaylık sağlıyordu. Günümüzde surların tamir ve bakımı devam ettiğinden küçük bir alanda kalmış olan
bu kutsal alanın restorasyonun tamamlanmasından sonra daha belirgin olarak
karşımıza çıkacaktır.
Yel değirmenleri ve ana tanrıça
kutsal alanı :
18.ve 19.yy’da yapılmış olan üç adet yer değirmenlerinin bulunduğu alanın civarında
bereket tanrıça Kybele’ye atanmış bir ibadet alanı daha bulunuyordu. Bu alana
güney batısında kayalara oyulmuş bir merdiven ile ulaşılıyordu. Ayrıca bu
çevrede bin beş yüz kadar adak nişi
bulunduğu da biliniyor.
Şeytan Hamamı: Kayalar oyularak yapılmış iki odalı bir aile mezarıdır. Pers döneminden kaldığı düşünülmektedir.
Ayrıca Foça
içersinde muhtelif alanlarda, kazı evinin ve lisenin bahçesinde antik Phokai kentine ve özellikle Athena Tapınağına ait sütunları,
sütun başlıklarını ve bunlara ait kaideleri
görmek mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder