Manisa Müzesine
giderken büyük bir arkeoloji müzesiyle
karşılaşacağımı sanmıştım. Bir çok
medeniyetinin gelip geçtiği onlarca antik şehrin yer aldığı Manisa, bana göre
tam bir kültür hazinesiydi. Manisa Dumlupınar caddesinde bulunan müzenin
içerisine girerken heyecanlıydım çünkü Kültür Bakanlığımızın resmi internet
sitesi
Manisa Müzesinde sergilenen eserlerin büyük bölümünün
Sardes, Thyateira, Aigai antik
kentlerinden getirildiği ve Manisa civarındaki
bazı höyüklerden sağlanan buluntulara yer verildiğinden bahsediyordu. Müzedeki eserlerin Tunç Devrinden başlayarak
Bizans döneminin sonuna kadar uzanan bir
süreyi kapsadığı anlatılıyordu. Müzenin
heykel bölümünd e başka yerde görülmeyecek kadar muhteşem eserler yer alıyordu. Anadolu
Tanrıçalarından Kybele ve Athena ile önemli tanrılardan Dionysos ve Hermes’in
kült alanlarından getirilmiş heykelleri müzenin en değerli eserleri olarak göze
çarptığından bahsediliyordu. Roma
Devrine ait heykel ve büstleri de
görmenin mümkün olabileceğini düşünüyordum. Çeşitli yayınlarda Meryem ve İsa ile Cebrail ve Mikail'in mermer rölyefi, tavus
kuşlu mezar freski, gümüş incil muhafazası
ile değişik dönemlere ait Bizans eserlerinin bu müzede olduğu yazılıydı.
Aynı kaynaklar müzedeki nümizmatik
koleksiyonun çok özel olduğundan bahsediyorlardı.
Tüm bu düşünceler
içerisinde müzenin kapısından içeri girdiğim zaman ‘Müzenin
arkeoloji salonu ziyarete kapalıdır.’ yazısını görünce bir anda çok şaşırdığımı
hatta şok olduğumu söyleyebilirim. Bunun geçici bir tadilat ile ilgili olduğunu
düşünerek oradaki görevlilere bu salonun ne zaman açılacağını sordum. Aldığım yanıt daha da şaşırtıcıydı. ‘Arkeoloji
salonunun yıllardan beri kapalı olduğunu ve açılmasının bu günlerde mümkün
olmadığını ‘söylediler. Nedenini sordum. Yakında yeni bir müze yapılacakmış
oraya taşınınca arkeoloji salonunun açılabileceğinden bahsettiler. ‘Yeri nerede ?’ diye sordum. Özel İdare Binasının yakınlarında bir yerin
düşünüldüğünü ama daha planlarının bile
çizilmediğinden bahsettiler. Durum anlaşılmıştı. Arkeoloji salonunu görmek mümkün değildi.
ETNOGRAFYA BÖLÜMÜ
Etnografya salonları,
müzenin giriş kısmının sağ tarafında yer alıyor. Yöresel kıyafetler ile Osmanlı döneminden kalmış eşyalar odalar
şeklinde düzenlenmiş bölümlerde
sergileniyor. Günlük mutfak eşyalarının yanı sıra bayanların kullandığı
süs eşyalarına da yer verilmiş. Eski tüfek ve tabancalar ayrı bir vitrinde sergileniyor. Bir oda da ‘Kula Evi ‘ olarak
düzenlenmiş. Kula’daki yaşamı anlatan eşyalarla güzel bir dekor oluşturulmuş. ‘Başka
görecek bir bölüm yok mu ? ‘diye sorunca görevliler ara bölümü ve müzenin ön tarafındaki bahçeyi
gezebileceğimi söylediler. Her iki yerde de taş ve mermer eserler sergileniyor. Taş
üzerine yazılmış yazıtlar ve steller
ile Roma devrinde şehirler arasındaki mesafeleri gösteren mil taşlarını
görmek mümkün. Ayrıca mozaik duvar panoları da ilginç. Bazı taşların üstünde
bulunan yazıtlar ile Lidya bölgesinin
tarihi hakkında fikir veren kabartmalar birer araştırma konusu olabilir. Buradaki ilginç bir buluntuda çok dikkatimi çekti.
Salihli İlçesi Çakallar Tepesinde bulunarak buraya getirilen ve İÖ.25000. yıla
ait Neandertal İnsanının ayak izi. Bu kadar sene nasıl bozulmadan kaldığına
şaşırmamak mümkün değil. Mermer mezarlar, uma kutular ve çeşitli mermer
heykeller de bu sunumda yer alıyor. Osmanlı
Döneminden kalan pek çok mezar taşı da ayrı bir bölümde sergileniyor. İç
bahçedeki minik aslan heykeli ile kapalı olan arkeoloji bölümünün kapısının her
iki tarafında yer alan mermer kuş kabartmalarını çok beğendim. Bu güzel
eserleri görmek moralimi biraz düzeltmesine rağmen arkeoloji bölümü niye
kapalı olduğunu çözemeden müzeden
ayrıldım. Şimdi de yetkililere soruyorum. Bu kadar değerli eserin yer aldığından
bahsedilen arkeoloji bölümü neden ziyarete
kapalı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder