11 Ağustos 2014 Pazartesi

MANİSA MÜZESİ

                              
Manisa Müzesine giderken  büyük bir arkeoloji müzesiyle karşılaşacağımı sanmıştım.  Bir çok medeniyetinin gelip geçtiği onlarca antik şehrin yer aldığı Manisa, bana göre tam bir kültür hazinesiydi. Manisa Dumlupınar caddesinde bulunan müzenin içerisine girerken heyecanlıydım çünkü Kültür Bakanlığımızın resmi internet sitesi
Manisa  Müzesinde sergilenen eserlerin büyük  bölümünün  Sardes, Thyateira, Aigai  antik kentlerinden getirildiği ve  Manisa civarındaki bazı höyüklerden sağlanan buluntulara  yer  verildiğinden bahsediyordu.  Müzedeki eserlerin Tunç Devrinden başlayarak Bizans döneminin sonuna kadar uzanan  bir süreyi kapsadığı anlatılıyordu.  Müzenin heykel bölümünd e başka yerde görülmeyecek kadar muhteşem eserler yer alıyordu. Anadolu Tanrıçalarından Kybele ve Athena ile önemli tanrılardan Dionysos ve Hermes’in kült alanlarından getirilmiş heykelleri müzenin en değerli eserleri olarak göze çarptığından bahsediliyordu.  Roma Devrine ait heykel ve büstleri de  görmenin mümkün olabileceğini düşünüyordum.  Çeşitli yayınlarda Meryem ve İsa ile  Cebrail ve Mikail'in mermer rölyefi, tavus kuşlu mezar freski, gümüş incil muhafazası  ile değişik  dönemlere ait  Bizans eserlerinin bu müzede olduğu yazılıydı. Aynı kaynaklar müzedeki nümizmatik  koleksiyonun çok özel olduğundan bahsediyorlardı.  
Tüm bu düşünceler içerisinde müzenin kapısından içeri girdiğim zaman     ‘Müzenin arkeoloji salonu ziyarete kapalıdır.’ yazısını görünce bir anda çok şaşırdığımı hatta şok olduğumu söyleyebilirim. Bunun geçici bir tadilat ile ilgili olduğunu düşünerek oradaki görevlilere bu salonun ne zaman açılacağını sordum.  Aldığım yanıt daha da şaşırtıcıydı. ‘Arkeoloji salonunun yıllardan beri kapalı olduğunu ve açılmasının bu günlerde mümkün olmadığını ‘söylediler. Nedenini sordum. Yakında yeni bir müze yapılacakmış oraya taşınınca arkeoloji salonunun açılabileceğinden bahsettiler.  ‘Yeri nerede ?’ diye sordum.  Özel İdare Binasının yakınlarında bir yerin düşünüldüğünü ama daha  planlarının bile çizilmediğinden bahsettiler. Durum anlaşılmıştı.  Arkeoloji salonunu görmek mümkün değildi.  
                                      ETNOGRAFYA  BÖLÜMÜ
Etnografya salonları, müzenin giriş kısmının sağ tarafında yer alıyor.  Yöresel kıyafetler ile  Osmanlı döneminden kalmış eşyalar odalar şeklinde düzenlenmiş bölümlerde  sergileniyor. Günlük mutfak eşyalarının yanı sıra bayanların kullandığı süs eşyalarına da yer verilmiş. Eski tüfek ve tabancalar ayrı bir vitrinde  sergileniyor. Bir oda da ‘Kula Evi ‘ olarak düzenlenmiş. Kula’daki yaşamı anlatan eşyalarla güzel bir dekor oluşturulmuş. ‘Başka görecek bir bölüm yok mu ? ‘diye sorunca  görevliler ara bölümü  ve müzenin ön tarafındaki bahçeyi gezebileceğimi söylediler. Her iki yerde de  taş ve mermer eserler sergileniyor. Taş üzerine yazılmış  yazıtlar ve   steller  ile Roma devrinde şehirler arasındaki mesafeleri gösteren mil taşlarını görmek mümkün. Ayrıca mozaik duvar panoları da ilginç. Bazı taşların üstünde bulunan  yazıtlar ile Lidya bölgesinin tarihi hakkında fikir veren  kabartmalar  birer araştırma konusu olabilir. Buradaki  ilginç bir buluntuda çok dikkatimi çekti. Salihli İlçesi Çakallar Tepesinde bulunarak buraya getirilen ve İÖ.25000. yıla ait Neandertal İnsanının ayak izi. Bu kadar sene nasıl bozulmadan kaldığına şaşırmamak mümkün değil.   Mermer mezarlar, uma kutular ve çeşitli mermer heykeller de bu sunumda  yer alıyor. Osmanlı Döneminden kalan pek çok mezar taşı da ayrı bir bölümde sergileniyor. İç bahçedeki minik aslan heykeli ile kapalı olan arkeoloji bölümünün kapısının her iki tarafında yer alan mermer kuş kabartmalarını çok beğendim. Bu güzel eserleri görmek moralimi  biraz  düzeltmesine rağmen arkeoloji bölümü niye kapalı olduğunu çözemeden   müzeden ayrıldım. Şimdi de yetkililere soruyorum. Bu kadar değerli eserin yer aldığından bahsedilen  arkeoloji bölümü neden ziyarete kapalı?












                       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder