Tarih. Doğa, Deniz ve
Efsaneler cenneti
Finike’den Kemer’e giden yolda kahve renkli Olimpos levhası,,doğru yolda mıyım?
diye oluşan endişelerimi dağıttı. Bu dar
yol sürekli yokuş aşağı devam ederek yarım saatlik bir yolculuktan sonra i toz duman içerisinde yoğun bir kalabalığın
olduğu bir bölgeye ulaştırdı. Yapılaşmaya izin verilmediğinden tüm konut ve
oteller tahtadan yapılmış. Bunlara ağaç ev deniliyor. Her pansiyon ve otelde bu
ağaç evleri görmek mümkün. Arabamızı park etmek için yer bulmakta bir mesele. Toprak yol dar. Sağlı sollu her tarafına
otellerde kalanlar arabalarını park etmiş. Bunların arasından zorlukla geçip kalacak yer aramaya başladım. Geçen sene
bayram günüydü. Üç, dört tane pansiyona sordum.Yer yok yanıtıyla karşılaştım.
Sora sora sahil kısmına doğru yürüyorum. Büyükçe bir pansiyon yer var deyince geri dönüş düşüncemden vaz geçtim. ‘Bende
İzmirliyim’ dedi sahibi.’İzmirlilere her zaman yerimiz vardır.’ Odamız çam ağaçlarının arasında ağaç ev
dediklerinden her tarafı tahta,ufak ve sevimli. Hoşuma gitti. Odada durmaya
gerek yok bir an önce gezime başlayalım
diye düşünüyorum. Sahil kısmına yürürken gene aynı ağaç evlerden yapılmış pek
çok otelinde bu bölgede yer aldığını gördüö. Çadır turizimine elverişli kamp
alanları, karavan park yerleri ve ağaçların arasına serpiştirilmiş cafe ve kır
lokantaları arasından geçerek on beş dakikalık bir yürüyüşle bir zamanların
efsane şehri Olimpos’a ulaştık.
OLİMPOS ANTİK
KENTİ
Olimpos Helenistik devirde kurulmuş, ticari yaşamındaki hareketliliğin refah
seviyesini yüksek tuttuğu bir şehirdi.
Yakınlarında bulunan geniş ormanlardan sağlanan kerestelerin limanından başka
ülkelere gönderilmesi , şehirdeki ticaretin en önemli kısmıydı. Bu zenginlik İÖ
1.yy dan itibaren şehrin korsan saldırılarına uğramasına neden olur. Şehir
defalarca korsanlar tarafından yağmalandıktan sonra şehre yerleşen korsanlar bu
bölgede uzun süre korku salmışlardır. İÖ
78 yılında Romalılar bölgeyi korsanlardan temizledikten sonra şehri yeniden
yapılandırmaya başlarlar. Pek çok yapı onarılıp,birçok binada yeniden yapılmış. Ticaret hayatı yeniden
canlandığı bu dönem şehrin en zengin
olduğu zamandır.Daha sonraki devirlerde Roma imparatorluğunda yaşanan ekonomik kriz, bu bölgedeki devlet otoritesinin ve güvenlik güçlerinin azalmasına neden olur .Bunu
fırsat bilen korsanlar şehre tekrar saldırmış ve beraberlerinde taşıdıkları
veba mikrobunu şehre yayıp halkı bu
hastalık kırıp geçirmişti.
O devirlerde işgalci
bir düşüncede olan Arap donanması,
Bizans donanmasıyla Finike körfezinde yaptığı savaşı kazanınca tüm Ege sahilleri Araplar tarafından talan
edilir. Bunun sonucunda Olimpos , ticari önemini tamamen kaybedip
önemsiz küçük bir kent haline dönüşür. Orta çağda bir köy görünümünde olan
kent 15.yy da Osmanlı hakimiyetine geçince tamamen terk edilir.
Bir derenin ikiye ayırdığı Olimpos geniş bir alana yayılmış büyük bir kent, tiyatro, akropol, pek çok ev kalıntısı, hamam
görülmeye değer. Bazı yerlerde karşılaştığımız yer mozaikleri ile süslü kral mezarları oldukça ilginç
OLİMPOS SAHİLİ
Olimpos antik kentinin bitiminde yaklaşık üç kilometre kadar
devam eden ince kumlu bir plaj, yaz aylarında denize girmeyi seven kalabalık bir insan topluluğu tarafından doldurmuş. Güzel ve büyük bir plaj. Etrafında ufak kafeterya ve lokantaların yemekleri güzel, servisleri
kötü.
YANARTAŞ
Kaldığımız otel akşam yemeğinden sonra isteyenleri
Yanartaş’a götürebileceklerini söylediler. Buraya gelip orayı görmeden geri dönmek olmaz. Hemen ismimi yazdırdım. Akşama kadar yapacak
bir şey yok. Akşam yemeği otelde…Yemekten sonra otelin minibüsüyle Yanartaş’a
hareket ediyoruz.Yolculuğumuz yaklaşık yarım saat sürüyor.Milli park sınırları içerisine
girince araçların devam etme olanağı yok. Herkese birer fener dağıtılıyor ve
karanlıkta dağın tepesine doğru olan yürüyüş başlıyor. Fenerler olmasa önümüzü
görmemiz imkansız . Yol belirgin ama düşememek ve yolu kaybetmemek için gene de
dikkatli olmak gerekli. Burası da yarım
saat kadar sürüyor. Dağın zirvesinde taşların arasından kendisine yol bularak
çıkmış metan gazı bir kibritle hemen yanmaya başlıyor. Gecenin karanlığında
yanan ateş görüntüleri izleyenlere hoş bir görüntü sunuyor. Ateşlerin etrafında
sucuk pişirenlerden tutun sıcak şarap ve bira içenlere kadar değişik bir insan
topluluğu var. Bende fotoğraf çektim,etraftaki
insanları seyrettim.
Eski Yunan Mitolojisine göre kanatlı at Pegasos’un
sırtındaki Bellerafon ateş soluyan canavar olan Kimera ile burada karşılaşır,Sıkı
bir döğüşten sonra canavarı etkisiz hale getirince bir kahraman olur.Mitolojiye göre burada
yanan ateşler o canavarın ağzındaki ateşler olup, yüzyıllardan beri yanmaya
devam etmekte. Bizanslı denizciler tarafından kutsal sayılan bir tapınağın
burada olduğundan bahsedilir. Bu tapınak büyük olasılıkla dağın yamaçları
arasında bulunmasına rağmen kazı yönünde bir çalışma yapılmamış.
Dönüş vakti
geldiğinde aynı yolu izleyerek yinede dikkatli bir şekilde aşağı inmek gerek.
Böyle yollarda çıkış zor iniş kolaydır. Kısa bir süre sonra yolculuk bitiyor .Gece
oteldeyim…Sabah erken kalktım saat 7 civarı..Hava çok soğumuş buz gibi bir hava
var dışarıda ..Kahvaltı daha hazır değil. Dışarı çıktım bakkal erken saatlerde
açık. Etrafta derin bir sessizlik..Gazete alıp ağaç eve geri dönüp odanın zayıf
ışığında gazeteyi okumaya çalışarak vakit geçirdim. Kahvaltıdan sonra Olimpos’tan
ayrılıyorum…Güzel bir geziydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder