KARAKÖY
1950
Senesinde su azlığı ve ulaşım zorluğu nedeniyle terk edilen eski bir köydür. Karaköy’den
ayrılan halkın çoğu Alaçatı’da, az bir kısmı ise Çeşme’de yaşantılarını
sürdürüyor.Köye Ulaşım için eski İzmir
Çeşme yolunda Germiyan köyü sapağını yaklaşık 4.5 km geçtikten sonra sol tarafınızda
dikkatli bakmakla göreceğiniz dar, toprak yol Karaköy’ün yoludur.
Zamanında
taş döşeli olarak ve iki at arabasının geçebileceği genişlikte olmasına karşın günümüzde yolun güzergahı ve taşları belirgin değildir. Buradan yaklaşık 30 dakikalık bir yürüyüşten sonra
Karaköy’e ulaşabilirsiniz. Arabanızla gitmek isteseniz düzensiz olan yol engel yaratabilir. Onun için yürüyüşü tercih
etmenizi öneririm.Bir tepe üzerine kurulmuş olan Karaköy’de evler genellikle 2
katlı olup her evin önünde taş duvarla çevrili küçük bir bahçe vardır. Evlerin tamamının duvarları Türk
ev yapım sitiline uygun olarak, tahta dikmelerin arasına düzgün olarak yerleştirilmiş taşlardan yapılmış.
Köy fırını bozulmadan duruyor. Karaköy
1000 dönüme yaklaşan arazinin sağladığı bereket ile, burada yaşayanlara 250 yıl
ev sahipliği yaptı..Evlerinin özel yapısı, camisi ve köy mezarlığındaki mezar
taşlarının incelenmesi burasının bir Türk Köyü olduğunu gösteren en güzel
bulgular. İzmir’in kurtuluşundan sonra bu bölgeyi de düşmandan temizlemek için
Çeşme’ye gelen Türk ordusunun bir gece bu köyde mola verdikten sonra yoluna
devam ettiği güzel bir anı olarak
günümüze kadar ulaşmıştır.
Hiç kimsenin yaşamadığı köy evlerinin arasında
ve dar sokaklarında gezerken içinizi bir
hüzün kaplar. Yıkılmaya yüz tutmuş onlarca ev,ekim yapılmayan geniş topraklar
vede sürekli esen rüzgarların garip uğultusu bu terk edilmişliğin bir isyanıdır
sanki....
ÇEŞMEKÖY
Çeşmeköy , Çeşme
İlçemizin ilk kurulduğu yerdir. Konum olarak
çevreye tamamen hakim bir tepenin üzerindedir. Verimli toprakların
düşman akınları sırasında zarar görmemesi için eski köyler genellikle böyle
tepelerin üzerinde veya yüksek dağların yamaçlarında yapılanmıştır.
Çeşmeköy’de
bu amaçla Boyalık koyunu gören bir
tepenin üzerindedir. Bu tepenin yamacından başlayarak yukarıya doğru kıvrıla
kıvrıla giden dar yol Çeşmeköy’e götürür.
Yolculuk Boyalık koyu ile Ilıca koyunun eşsiz güzelliğini seyretmenize olanak
verir. Günümüzde yeniden restorasyonu yapılan ünlü Türk Denizcisi Emir Çaka
Bey’in mezarı da burada bulunuyor. Bu mezarın hemen yakınlarında eski bir cami
, Çeşmeköy’den kalan 2-3 ev ve bir türbe kalıntısı dikkat çeken bulgulardır.
ALAŞAR KÖYÜ
Çok fazla bulgusu
olmayan Alaşar eski bir Rum köyüdür. Bu
bölgedeki Rum yerleşimi sırasında Polifora ismiyle bilinmekteydi.
Alaşar köyü
kalıntılarına ulaşmak için, Zeytineli köyünün
girişinde bulunan toprak yola sapıp
üç kilometre sonra Alaşar Ovasına ulaşılması gerekir.Alaşar
köyüne ait bulgular bu ovanın içerisinde bulunan bir tepenin yamacında. Köy’e yaklaşırken ilk olarak göreceğiniz
yıkılmış olsada bir kiliseye ait olduğu
anlaşılan büyük bir yapıdan kalan bulgulardır. Bunun etrafında geniş bir alanda pek çok ev kalıntısı, köy yolları ve köy meydanı
görülebilir.
Köyün
içerisinde ve dışında bulunan sarnıçlar köyün su ihtiyacını karşılamak ve gıda saklamak amacıyla kullanılmış. Rumların
bu bölgeyi terk etmesinden sonra bu bölgeye yerleşen Türk’lere ait mezarlık
köyün hemen girişinde bulunan iki çitlenbik ağacının ortasındadır.
LALE
KÖY
İsmini
bulunduğu bölgede zamanında çok yetiştirilmiş olan lale’den alan ve 1940
yılında terk edilen bir Türk Köyüdür. Ilıca’dan Ildırı’ya giden sahil yolunda
Germiyan ayırımını 3.5 km
kadar geçtikten sonra sağ tarafındaki toprak yol izlenirse Lale
Köy’e ulaşılır.
Köyün hemen
girişinde çalılıklar arasında
kalmış köy mezarlığı vardır. Buradaki en eski mezarın 1900 yılından kaldığı
saptanmıştır. Buda uzun yıllar bu köyde
yaşamın devam ettiğinin bir göstergesi olsa gerek.Lale Köy’den günümüze ulaşan
az miktardaki köy evlerinden kalan bulgular
ovaya doğru aralıklarla uzanır.
Burada gördüğüm iki büyük taştan bahsetmek
istiyorum.Bunlar eski zamanlarda zeytinleri ve üzümü ezerek zeytinyağı ve
pekmez yapımında kullanılmış..Bir tanesi çanak şeklinde büyük bir taş.Bunun
içerisine konan zeytin veya üzümler tekerlek
şeklinde olan ikinci bir taşın bu
çanağın içerinde bir at veya insan enerjisi yardımıyla döndürülmesiyle işlevini
yapıyor. Sürekli dönen taşın ağırlığı ile ezilen zeytin veya
üzümlerden zeytinyağı veya üzüm suyu elde edilir. Bu büyük taşın yanında buna
göre daha küçük düz bir taş vardı. Burada da disk şeklindeki ikinci bir taşın
kaldıraç yardımıyla kaldırılıp hızla aşağı bırakılmasıyla ezilen zeytinleri zeytinyağına dönüştürür. Lale Köyde görülecek
başka bulgu yok şimdi biraz uzaklara Çeşme’nin terk edilmiş beşinci köyüne
gidiyoruz.
ZEYTİNCİK
KÖYÜ
Germiyan
Köyü yakınlarında verimli toprakları bulunan Zeytincik ovasının içerisinde
bulunur. Germiyan Köyünden sahil yönüne doğru giderken
köyün çıkışında sağ tarafta bulunan toprak yolu izleyip kısa bir yolculukla Zeytincik Köyüne ulaşırsınız.
1950
yılında terkedilmiş olan bu köyde pek çok taş ev kalıntısı, köy mezarlığı,köy
fırını ve az çok belli olan köy yolları görülebilir.Bu köyün terk edilmesindeki
en önemli nedenin su yetersizliği olduğunu düşünüyorum. Germiyan köyüne
taşınmış olan eski köy halkı ile yaptığım söyleşide bu konu gündeme geldi.
Köylüler aynı sıkıntının günümüzde de devam ettiğini ve zamanında çok verimli
olan bu toprakların günümüzde sadece bir kısmında susuz tarım yaparak
değerlendirildiğini belittiler. Zeytincik köyünün karşısında bulunan Belen
tepesiyle Manastır tepesi denilen iki tepede
birer tane manastır kalıntısı olduğunu öğrenince arkadaşlarımla birlikte
bunları da görmek istedik. Eski
zamanlarda manastırlar hep böyle ulaşımı zor olan yüksek yerlerde
yapılandırılmış. Köylerdeki fakir çocukları alır burada eğiterek din adamı veya
keşiş yaparak gönderirlermiş.
Ama bu
manastırlardan bir şey kalmamış
zamanında hazine bulma ümidi ile halkımız,doğal afetler sonucunda tabiat bunları neredeyse yok etmiş.Sadece etrafı iki üç sıra
taş yığını olan duvarlar, su ihtiyacı
için yapılmış sarnıçlar vede ana binanın
çevresinde bulunan küçük rahibe
evlerinden kalan kalıntıları görmek mümkün..Eski zamanlarda her manastırın
çevresinde bu tür küçük evler yapılıp
rahibelere verilmiş.Çoğunda yemek pişirmek beklide kışın ısınmak için
kullanılan taştan yapılmış fırın benzeri ocaklar bulunduğu söylenir.Buradaki rahibe evlerinin sadece bir
tanesinde bu tür bir fırın gördüm. Diğerleri zaman içerisinde yıkılmış olsa
gerek..
Çok keyifli bir okumaydı.Emeğiniz için teşekkürler.
YanıtlaSilÇok severek okudum emeğinize sağlık
YanıtlaSil