Miletos
kentinin kutsal alanı olan Didyma, Didim ilçe merkezinden yaklaşık
bir kilometre uzaklıktadır. Apollon’a adanmış bir kült merkezi
olmasının yanı sıra önemli bir bilicilik merkeziydi. Miletos
şehriyle ulaşım, kara yoluyla zor ve zahmetli olduğundan
genellikle deniz yoluyla sağlanıyordu. Ziyaretçiler Panormos
limanına geldikten sonra buradan üzerinde büyük heykellerin
bulunduğu taş döşeli kutsal bir yol ile Didyma’ya ulaşırlardı.
Didyma
Apollon Tapınağı ( Didymation )
Apollon,
mitolojide müzik, güzel sanatlar, şiir, güneşin ve ateşin
tanrısıdır. En önemli özelliklerinden biriside kehanet yapabilen
yani bilici bir tanrı olmasıdır. Bu kahinlik yeteneğini
gerektiğinde insanlara transfer edebildiğine inanılıyordu. Halk
arasında sevilen tanrılardan birisi olan Apollon için Anadolu’nun
bir çok yerinde kehanet merkezleri inşa edilmişti. Buralara resmi
işler için şehir yetkilileri danışabildiği gibi, belirli
zamanlarda bireysel baş vurular da kabul ediliyordu. Didyma’daki
Apollon tapınağı ( Didymation ) Anadolu’daki İon tapınakları
içerisinde en muhteşem olanıdır. Tapınak özellikle kehanet
merkezi olarak çok değerliydi.
Bu
muhteşem tapınak yapılmadan önce aynı bölgede İonya göçleri
sırasında Arkaik Dönem olarak tarihlendirilecek zamanda gene
Apollona adanmış olan küçük bir tapınak bulunuyordu. Ünlü
Lidya Kralı Kresus’un bu tapınağı ziyaret ettiğinden
bahsedilir. Tapınak Apollon tarafından görevlendirildikleri
söylenen Brankhosoğulları tarafından yönetilirdi. Kutsal yolun
iki yanında bu soya ait kadın ve erkeklerin koltukta oturan
heykelleri diziliydi. Pers’lerin İÖ 494 yılında Anadolu’ya
akınları sırasında Miletos ile birlikte Didyma’da yıkılıp,
yağmalandı. Tapınak içerisinde bulunan heykel ve değerli
eşyalara Pers’ler el koymuş ve burada yaşayan halkı ise Dicle
kıyılarına sürmüşlerdi. Bundan sonra yaklaşık 150 yıl
bakımsız halde kalan tapınak Büyük İskender’in bölgedeki
hakimiyeti sırasında (İÖ 334) yeniden inşa edilmeye başlandı.
Büyük İskender bu tapınağın ve kehanet merkezinin yönetimini
Miletos kentine verdi. Bunun üzerine Miletos kahini İÖ 331 yılında
Büyük İskender’i ‘Zeus’un oğlu’ olarak ilan etti.
Yeni
yapılan tapınağın mimarları Miletos’lu Daphnis ve Efes’li
Panionios’tu. Tapınağın çok büyük olması nedeniyle uzun
yıllar bitirilemedi. Zaman zaman Roma Krallarının maddi yardımına
rağmen inşası İS. 2.yy’a kadar uzadı. Bu tarihte yapımına
son verilse de yinede tam anlamıyla bitirilemediği görülür.
Duvarların bir kısmının yeterli özende olmayışı , bazı
sütunların yivsiz oluşları bu eksikliklerin bir göstergesi
olarak kabul ediliyor. Hristiyanlığın yayılması sırasında
tapınağın içerisinde bir kilise ile rahip binaları
bulunuyordu. Bizanslılar döneminde tapınak askeri kışla olarak
kullanıldı. Büyük bir yangın ardından gelen deprem ile
tapınağın büyük bir bölümü yıkıldı.
Tapınağın
planı
: Doğal bir tepenin üzerinde yer alan tapınağın uzunluğu 70,
genişliği ise 20 metredir. Cephede on, yanlarda ise yirmi bir
adet sütunu bulunuyordu. Yöresel figürler ile bezeli olan
sütunların üzeri mermer bir çatı ile kaplıydı. Her sütunun
kabartmalı bir kaidesi bulunuyordu. Kutsal merdivenler kullanılarak
çıkılan yüksek bölümdeki sütunlarının arasından bronzdan
yapılmış bir Apollon heykelinin bulunduğu kutsal alana geçilirdi.
Bu bölüm yüksek duvarlar ile çevrili bir avluydu. Tanrı heykeli
bu avlunun içerisindeki bir yükseltinin üzerindeydi. Tapınakta
bir sunak alanı da vardı. Devrin inanışına göre ibadete gelen
halk tapınağın içerisine giremez, öndeki sunağın çevresinde
toplanırlardı. Ancak rahip diye adlandırabileceğimiz din adamları
ve Apollon kültü ile ilgili olan kahinler tapınağa girebilirdi.
Apollon heykelinin bulunduğu iç kısmın kapıları belirli
zamanlardaki törenler sırasında açılarak halka bu heykel
gösterilirdi. Bu tanrı heykelini görmek halkta panik ve korku
yaratırdı. Tanrıya armağan olarak getirdikleri hediyeleri sunak
alanına bırakarak veya o alanda kurban keserek tanrıya
bağlılıklarını gösterirlerdi. Bazı dolunay zamanlarında ay
ışıkları özel ışık oyunlarıyla heykelin yüzüne
düşürülürdü. Bu görüntünün halk üzerindeki etkisi daha
etkili ve de heyecanlı olurdu.
Kehanet
Odası
: Tapınağın en çok ilgi gören bölümlerinden biriside kehanet
odasıydı. Adyton denilen kutsal avlunun doğusunda 24 basamaklı
bir merdiven ile kehanet odasına çıkılırdı. Burası bilicinin
kehanetini bildirdiği tapınağın önemli bölümlerinden
birisiydi. Kehanet odası penceresiz, üç kapılı, tabanı ve
çevresi mermer kaplı ve tavanının yüksekliği yirmi metre olan
sade döşenmiş bir odaydı. Kehanet odasından gerektiğinde
merdivenle çatıya çıkma imkanı olduğu gibi bir tehlike anında
tünel yardımıyla alt kattaki üstü açık avluya da inme imkanı
vardı.
Yıkık
sütun
: Tapınağın arka kısmında büyük olasılıkla bir deprem
sırasında yıkılarak toprağın üzerine yan yatmış olan bir
sütun bulunuyor.
Sütunu
oluşturan ufak dairesel mermer parçalar bu düşmenin etkisiyle bir
birleriyle olan bağlantıyı kaybederek yan yana tespih taneleri
gibi duruyorlar. Bu kalıntı ibadet alanındaki devasa sütunların
bu ufak mermer parçalarının birleştirilmesiyle oluştuğunu
gösteriyor.
Bu
muhteşem tapınak aynı zamanda o devirlerdeki kehanet merkezleri
hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayan eşsiz bir örnek
olduğunu düşünüyorum. Yurdumuzun kültür hazinelerini görmek
isteyenler mutlaka Didymation’u ziyaret etmeliler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder