Söke Didim
kara yolu üzerindeki Balat Köyü yakınlarındadır. Şehir ilk olarak neolitik çağda
kurulan dünyanın en eski şehirlerinden birisi olarak kabul ediliyor.
Miletos’tan
ilk olarak Homeros’un bahsettiğini
görüyoruz. Homeros Troia Savaşına Miletos halkının da katıldığını anlatır. Bir deniz kenti olarak kurulan şehir,Mısır’dan
Karadeniz’e kadar uzanan bölgede kurduğu koloniler sayesinde çok zengin olmuştu.En
parlak zamanlarında koloni sayısını 90’a ulaştığı biliniyor. Daha sonra Pers
egemenliği altına girdiğini görüyoruz. Bu dönemde Pers Orduları burayı yakıp yıkarlar. Bundan sonra şehir yeniden kurulsa da artık eski gücünde değildi.
Helenistik
devirde kendisini toplamaya başlayan kent, Roma dönemine gelindiğinde çevresindeki diğer şehirler gibi denizinin alüvyonlarla dolması sonucunda
liman özelliğini yitirince ticari gücünü de kaybetti.
Bizans
zamanında tiyatronun arkasına ki küçük bir kalede yaşamını sürdürmeye çalıştı. Selçuklular
zamanında Türkler tarafından işgal edildi.
Tiyatronun
önündeki han ile 1404 yılında yapılan İsa Bey Camisi Miletos’ta Selçuklulardan
kalan eserlerdir.
Miletos Antik Yunan devrinin yedi filozofundan ilki
olan Thales, madde kavramını
açıklamalarıyla ünlü Anaksimenes ,’ Araştırmalar’
adlı eseriyle mitolojiyi tanıtan ünlü tarihçi Hekataios ve İon kent planlarını yapan haritacı Hippodamos’unda yurduydu. Ayasofyanın
mimarlarından olan İsidoros’ta Miletos’luydu. Ayrıca İon alfabesininde Miletos’ta bulunduğu
biliniyor
MİLETOS’TAKİ KALINTILAR
Şehrin
planı geometrik düzenlidir. Hippodamos ilk şehircilik planını kendi doğduğu
kentte uygulamıştır. Denize kıyısı olduğu dönemlerde şehrin batısında üç,
doğusunda ise bir olmak üzere toplam dört adet limanı vardı.
Surlar : Surlar, şehrin ilk kurulduğu
zamanlarda yerleşimin etrafını çeviren ve
dört metre genişliğinde kalın duvarlardır. Sur yapısındaki taşlar Athena
tapınağının yapımı sırasında kullanıldığından bu surlara ait bulgu yoktur. Daha sonraki dönemlerde (İ.Ö. 2.yy’da) yapılan ve tüm şehri çevreleyen surların
kalıntıları günümüzde seçiliyor.
Tiyatro : Batı Anadolu’daki tiyatroların en
sağlam kalanlarından birisidir.
Helenistik
devirde yapılmış olmasına rağmen Roma
devrinde gördüğü büyük onarım sayesinde günümüze ulaşabildi. 15000 kişilik kapasitesiyle civarın büyük tiyatrosudur. Üst sıralarından limanları ve denizi görmek
mümkündü.
MİLETOS'U GEZERKEN
Athena Tapınağı :
Tiyatronun batısındadır. İ.Ö. 5. yy’da yüksek bir plato üzerine inşa
edildiği düşünülüyor. Bu tapınaktan günümüze ulaşan ciddi bir bulgu yoktur.
Güney Agora : Şehrin orta yerinde bulunuyordu.
Üç girişi bulunan agoranın güney ve doğu kenarlarında dükkanlar yer alıyordu. İlk
olarak Helenistik dönemde yapılmış olan agora Roma döneminde tamamen
değiştirilip büyütülmüştü.
Hamam : Agoranın batısında yer alan hamam
kompleksi Marcus Aurellius’un karısı Faustina tarafından yaptırılmıştı. Miletos’un
sağlam kalan yapılarından birisidir. Hamam binasının önünde dört yanı
sundurmalı bir avlu bulunuyordu. Uzun bir salondan soyunma odalarına ulaşılırdı. Salon
üzerindeki özel bölümlerde pek çok heykel yer alıyordu. Bundan sonra etrafında bir aslan ve nehir tanrısının yer aldığı büyük havuza geçiliyordu. Ayrıca antik limanın doğu kısmında yine
Romalılar tarafından yapıldığı bilinen bir hamam daha bulunur.
Serapis Tapınağı : Hamamın yakınlarında, pazar
yerine uzanan cadde üzerindeydi. Bu gün
için tapınağın olduğu yerde birkaç yarım sütun ile girişine ait olduğu
düşünülen dört adet basamak görülüyor. Serapis bir Mısır Tanrısıdır. Roma
İmparatorluğu döneminde Mısır dışına
yayılarak adına tapınaklar yapıldı.
Bouleuterion : Şehir meclisinin toplantı yeri olan bu bina iki
katlı ve 1500 kişilikti. Toplantı salonunun önünde bir avlu, avlunun
içerisinde bir mezar anıtı bulunuyordu. Doğu yönünde de gösterişli bir giriş kapısı
vardı.
Kutsal Tören Caddesi :
Bu cadde yirmi sekiz metre
genişliğinde ve yüz metre uzunluğundaydı. Yan taraflarında yer alan 5.50 metre genişliğinde
yaya kaldırımlarıyla çok büyük bir caddeydi. Şehrin su ve kanalizasyon sistemleri caddenin
altından geçiyordu. Tören caddesinin doğu ucunda yer alan ve Roma İmparatorluk Çağının başlangıcında yapılan on altı sütunlu
giriş kapısı liman bölgesinden şehre girişi sağlamaktaydı.
Nymphaion : Şehir meclisinin karşısında
bulunan anıtsal çeşme üç katlı olup, dış
yüzeyi tamamen mermer kaplıydı. Sütunlar arasındaki bölümlerde tanrı ve tanrıçaların
heykelleri bulunuyordu.
Gymnasion :
Dikdörtgen şeklinde bir yapı topluluğudur. Giriş kapısına dört basamak
ile ulaşılırdı. Binanın ortasında büyük bir ders odası vardı.
Delphinion : Liman bölgesinde bulunan ve Apollon
Delphinios için yapılmış olan tapınak, şehrin ana tapınağıydı. Buranın diğer bir özelliği de tapınak
içersinde devlet arşivinin bulunmasıydı.
Tapınak içerinde özel bir bölümde saklanan belgeler arasında Miletos’un başka
şehirler ile yaptığı anlaşmalar, şeref yazıları ve diğer önemli yazışmalar vardı. Bu önemli
belgelerin burada bulunması bir yerde Apollon Delphinios’un kudretinin devlet
işlerine kadar uzandığını veya bütün şehrin Apollon’un emrinde olduğunu
göstermek amacındaydı.
Stadion : Helenistik devirde yapılmış olan stadyum Roma
döneminde büyük bir onarım görmüştü. Yarışmaların yapıldığı dikdörtgen
şeklindeki orta alanın uzun kenarları boyunca oturma yerleri yer alıyordu. Her
iki tarafında da yirmişer adet oturma sıralarıyla 14000 kişi alabilecek
kapasitedeydi.
Kuzey Agorası : Agora tören caddesinden şehir meclisi binası
ve tiyatroya kadar uzanan oldukça geniş bir alana yayılmıştı.Önleri sundurmalı
pek çok dükkan bu alanda yer alıyordu.
Liman Anıtı : Limanı üç yandan çevreleyen
mermer döşemeli rıhtım Roma Devrinde yapılmıştı. Limanda büyük liman anıtı
bulunuyordu. Üç basamaklı yuvarlak bir kaidesini vardı. Bu anıt İmparator Augustus için İ.Ö. 31 yılında yaptırıldığı
biliniyor. Askeri limanı koruması için iki
adet aslan heykeli bulunuyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder