Gemiler adası Fethiye körfezinin
doğu kesiminde, Ölüdeniz'in yanındaki
koyda yer alır. Bu ada tarihsel önemi yanında günümüze kadar ulaşmış bulgularıyla bölgeden geçen yatların ve sahilden ulaşan
meraklıların her zaman ilgisini çekmiştir. Fethiye'ye gittiğim zamanlarda bu
ilginç adayı görmek istediğim halde bir türlü fırsat bulamazdım. Geçen hafta sonu seyahatim sırasında bu
düşüncem tekrar oluştu. Tek endişem sahilden adaya götürecek bir tekne
bulma zorluğuydu. Mutlaka bulurum dedim ve çıktım yola. Hisarönü ve Kayaköy’ü
geçince sağ tarafa ayrılan yol kayalar
arasında kalmış tarihi manastıra, Afkuleye ulaştırır. Ben hiç düşünmeden sol tarafı
izledim. Yaklaşık 15 dakika orman
içerisinden giden asfalt yol, Gemiler koyuna kadar devam etti. Ağaçların denize
kadar uzandığı bir enfes bir görüntü. Mavinin çeşitli tonlarından oluşan dalgasız bir deniz ve Gemiler Adasının ilk görüntüleri.. Etrafı
seyretmekten ziyade,endişeli gözlerle sahilde bulunan 3-5 kişiye''bizi karşıya
geçirebilecek bir tekne bulabilir miyiz ? '' diye sorular yönelttim. Ufak bir araştırma sonucunda motorlu bir kayık bulma başarısını gösterdim.
Gemiler Adası ortaçağ denizcilerin
rehber kitabında Saint Nicolas ismiyle bilinir. Noel baba olarak bilinen Saint
Nicolas'ın Demre'de doğup büyüdüğü bilinmesine rağmen Gemiler Adasında da
yaşadığı yönünde bazı bilgiler bulunuyor. Adanın yabancılar tarafından bu isimle de anılmasının nedeni bu olsa gerek. Ada V.yy dan itibaren Avrupa'dan ve Doğu Akdeniz ülkelerinden
kalkan ticaret ve gezi gemilerinin rotası üzerindeydi. Ayrıca Roma
İmparatorluğunda hristiyanlığın resmi
din olarak kabul edilmesinden sonra Avrupa ve İstanbul’dan Filistin
topraklarında bulunan kutsal yerleri ziyaret etmek amacıyla çok kişi buralara gitmek istedi. Bu devirde kara ulaşımı
tehlikeli ve yorucu olduğundan genellikle daha rahat olan deniz yolu tercih edilmekteydi. Uzun süren bu
yolculuk sırasında seyahat edenlerin dini inançlarını yerine getirmeleri ve
birazda dinlenmek için mola yerlerine
gereksinimleri vardı. Bu dönemlerde Saint Nikolas adası, içeriğindeki kiliseler nedeniyle deniz yolu üstündeki en önemli kutsal yerlerinden birisi olduğu
bilindiğinden bu istikamette seyreden gemilerin mutlaka ziyaret ettikleri bir yerdi.
Tekne adaya doğru yaklaşırken burayı özellikli kılan yapıları da görmeye başlıyorum.İlk izlenimlerimlere göre ada yaklaşık 1000 m uzunluğunda Orta
kesimlerinde yer alan ufak bir tepe ile buradan sahile kadar uzanan yamaçlardan oluşmuş. Tarihi
iskelesi ile bunun etrafındaki yapıların depremler nedeniyle yıkılarak zaman içerisinde
sular içerisinde kaldığı söyleniyor. Kuzey tarafını çeviren sur duvarları kısmen
yıkıldığından belli belirsiz. Ada
üzerinde V. ve VI. yy da yapıldığı düşünülen dört adet kilise ile bunları
birbirine bağlayan galeriler, anıt şeklinde mezarlar, su sağlayan sarnıçlar ve
erzak depoları ile az miktarda ev kalıntısı görülebilir. Karaya çıktığımız zaman karşıma ilk olarak batı
kilisesi çıktı. İkinci kilise ise yukarı çıkan patika yolun yamacında
bulunuyor. Doğu tarafında bulunduğu söylenen kilise tamamen yıkılmış. Adanın en
büyük kilisesi tüm çevreyi gören adanın en yüksek yerini oluşturan bir
tepenin üstünde yapılanmış. Zamanında
çok miktarda ziyaretçinin toplu olarak ibadet yapmasına olanak veren bu büyük
kilise, VII. yy da Anadolu'ya yapılan Arap akınları sırasında talan edilip yakılmış.
Büyük kilisenin yan tarafında bulunan
mezarların burada görev yapan
rahiplere ait olduğu düşündüm. Daha çok sahil kısmında yerleri belli olan evlerden
ise günümüze ulaşan fazla bir bulgu yok. Kiliseleri birbirine bağlayan dehlizler çok ilginç. Gezim bitiyor. Büyük kiliseye
kadar yukarı çıkan patika yolu izlemiştik, aynı yoldan tekrar sahile geldik. Adanın antik
liman tabir edilen bölgesinden kıyıdaki ev kalıntıları ile sur duvarlarını görmek mümkün. Yaklaşık iki saattir bu adadayım. Artık gitme vakti...Geri
dönerken Türkiye'de ne kadar ilginç yerler var diye düşünmekten kendimi alamadım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder