15 Ağustos 2014 Cuma

KATİAEİON ( KATİAİON – KÜTAHYA )

                                                   KATİAEİON
Antik kaynaklara göre Kütahya’nın o dönemlerdeki adı Kotiaeion’dur. Strabon’a göre bu ad “Kotys’in Kenti” anlamına gelmektedir. Kotiaeion adı temel sözcük aynı kalmak şartı ile, farklı dönem ve yazılışlara göre “Kotiaion”, “Cotyaeum” ve “Cotyaium” olarak da kullanılmıştır.
Katiaeion’dan bir kalıntı ulaşmadığı için kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, MÖ VI. yy olduğu düşünülmektedir. İl toprakları içinde yerleşen en eski halk Frigler’dir. Kent bir süre sonra Keyhusrevin daha sonra ise Büyük İskender’in yönetimine girdi. Bundan sonra Bergama Krallığı’nın daha sonra Roma İmparatorlu’ğunun sınırlarına dahil oldu. İ.S. 2. yy’dan sonra Hristiyanlığın önemli merkezlerinden birisiydi. Hristiyanların yoğun olarak buraya yerleşmelerinden sonra İmparator Hierokles şehrin ödeneğini kesince şehrin gelişmesi bir müddet durakladı. Bizans hakimiyeti sırasında önemli bir psikoposluk merkezi olan şehir, Malazgirt Savaşı sonrasında Alpaslan’ın daha sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin, Germiyanoğulları’nın ve Osmanlı’nın  yönetimi altına girdi. 

                                             KÜTAHYA KALESİ
Bizans döneminde şehre hakim Hisar Tepe üzerinde inşa edilmiş, çevresi 3500 metreyi bulan büyük bir kaledir.
Kalenin kitabesi olmadığından hangi tarihte yapıldığı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Antik devirlerde ilk yerleşimin kalenin bulunduğu bu alanda olduğu düşünülmektedir. Malazgirt Savaşı (1071) sonrası Selçuklular, daha sonra ise Germiyanoğulları ve Osmanlı yönetiminde kaldı. Fatih zamanında kale ciddi bir onarımdan geçirilip genişletildi.
Ünlü kitabı Seyahatname’de bu kaleyi anlatan Evliya Çelebi yetmiş adet burcu olduğundan bahseder. Bu burçlardan sadece doğu tarafında olan az miktarda burç günümüze ulaşabildi. Kale iç hisar, dış hisar ve alt kale olmak üzere üç bölümden oluşuyor.
Kalenin yapımı sırasında ağırlıklı olarak kesme taş ve tuğla kullanılmış. Sur duvarları üzerinde yer alan burçlar oldukça sıktır. İç Kale’nin bulunduğu tarafta birbirine bitişik burçlar da dikkati çeker. İç Kale içerisinde büyük bir sarnıç ve cephanelik olarak kullanılan birkaç oda daha vardır. .
Evliya Çelebi kalenin şehre doğru olan kapılarında üç kat demir olduğunu ve her iki yanında beyaz mermerden yapılmış aslanlar olduğunu yazmış. Şehir ile kale arasındaki yol üzerinde iki çeşme kalıntısı görülebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder