KATİAEİON
Antik kaynaklara göre Kütahya’nın o dönemlerdeki adı Kotiaeion’dur. Strabon’a göre bu ad “Kotys’in Kenti” anlamına gelmektedir. Kotiaeion adı temel sözcük aynı kalmak şartı ile, farklı dönem ve yazılışlara göre “Kotiaion”, “Cotyaeum” ve “Cotyaium” olarak da kullanılmıştır.
Antik kaynaklara göre Kütahya’nın o dönemlerdeki adı Kotiaeion’dur. Strabon’a göre bu ad “Kotys’in Kenti” anlamına gelmektedir. Kotiaeion adı temel sözcük aynı kalmak şartı ile, farklı dönem ve yazılışlara göre “Kotiaion”, “Cotyaeum” ve “Cotyaium” olarak da kullanılmıştır.
Katiaeion’dan
bir kalıntı ulaşmadığı için kentin kuruluş tarihi kesin
olarak bilinmemekle birlikte, MÖ VI. yy olduğu düşünülmektedir.
İl toprakları içinde yerleşen en eski halk Frigler’dir. Kent
bir süre sonra Keyhusrevin daha sonra ise Büyük İskender’in
yönetimine girdi. Bundan sonra Bergama Krallığı’nın daha
sonra Roma İmparatorlu’ğunun sınırlarına dahil oldu. İ.S. 2.
yy’dan sonra Hristiyanlığın önemli merkezlerinden birisiydi.
Hristiyanların yoğun olarak buraya yerleşmelerinden sonra
İmparator Hierokles şehrin ödeneğini kesince şehrin gelişmesi
bir müddet durakladı. Bizans hakimiyeti sırasında önemli bir
psikoposluk merkezi olan şehir, Malazgirt Savaşı sonrasında
Alpaslan’ın daha sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin,
Germiyanoğulları’nın ve Osmanlı’nın yönetimi altına
girdi.
KÜTAHYA KALESİ
Evliya
Çelebi kalenin şehre doğru olan kapılarında üç kat demir
olduğunu ve her iki yanında beyaz mermerden yapılmış aslanlar
olduğunu yazmış. Şehir ile kale arasındaki yol üzerinde iki
çeşme kalıntısı görülebilir.
KÜTAHYA KALESİ
Bizans
döneminde şehre hakim Hisar Tepe üzerinde inşa edilmiş, çevresi
3500 metreyi bulan büyük bir kaledir.
Kalenin
kitabesi olmadığından hangi tarihte yapıldığı konusunda kesin
bir bilgi yoktur. Antik devirlerde ilk yerleşimin kalenin bulunduğu
bu alanda olduğu düşünülmektedir. Malazgirt Savaşı (1071)
sonrası Selçuklular, daha sonra ise Germiyanoğulları ve Osmanlı
yönetiminde kaldı. Fatih zamanında kale ciddi bir onarımdan
geçirilip genişletildi.
Ünlü
kitabı Seyahatname’de bu kaleyi anlatan Evliya Çelebi yetmiş
adet burcu olduğundan bahseder. Bu burçlardan sadece doğu
tarafında olan az miktarda burç günümüze ulaşabildi. Kale iç
hisar, dış hisar ve alt kale olmak üzere üç bölümden
oluşuyor.
Kalenin
yapımı sırasında ağırlıklı olarak kesme taş ve tuğla
kullanılmış. Sur duvarları üzerinde yer alan burçlar oldukça
sıktır. İç Kale’nin bulunduğu tarafta birbirine bitişik
burçlar da dikkati çeker. İç Kale içerisinde büyük bir sarnıç
ve cephanelik olarak kullanılan birkaç oda daha vardır. .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder