Gülbahçe koyu, İzmir körfezinin güneyinde Urla içmelerinin bitiminde yer alıyor.
Urla’ya yaklaşık 15 km
uzaklıkta bulunan Gülbahçe köyü de bu körfezin kıyısında kurulmuş. Eski Çeşme
yolundan Karaburun yönüne döndükten sonra deniz kıyısındaki bulunan
sevimli köy Gülbahçe’dir. Yüksek Teknoloji
Ensitüsü’nün (İYTE) bu bölgede kurulmasından sonra hızla artan nüfusu
günümüzde 2000 dolaylarına kadar
ulaşmış. Beton parke taşlarından yapılmış düzenli yolları köy meydanına kadar
devam ediyor. Genellikle bu bölgede
yoğunlaşmış olan kahveler boş zamanlarını buralarda geçiren pek çok kişiyi
misafir ettiğini gördük.
Eski bir yerleşim olan Gülbahçe, Rumlarla
Türklerin birlikte yaşadıkları bir köydü. Mübadele ile Rumların bölgeden ayrılmasından sonra Rumeli’den ve
özellikle Arnavutluk’tan getirilen Türkler buraya yerleştirildi. Köy halkı
geçimini domates, zeytin ve az miktarda mandalin tarımcılığı ile bir kısmı da
balıkçılık yaparak sağlıyor. İYTE
açılmasından sonra köyde özellikle öğrencilere yönelik pansiyonculuk çok
gelişmiş. Köyün tam karşısında bulunan Tavşan Adasında Roma ve Bizans zamanında
büyük olasılıkla kilise veya manastır olarak kullanılmış binalara ait
kalıntıların günümüze kadar
ulaştığı söylense de adaya gitme olanağı bulamadık.
Bu bölgedeki şifalı su kaynakları çok eski zamandan beri
biliniyor. Genellikle 17 derece sıcaklığında olan ılıca suyunun
romatizma ve bazı deri hastalıklarının tedavisine olumlu katkıları
olduğu saptanmış. Bizanslılardan kaldığı
bilinen tarihi kaplıcalar İYTE
yapılandırılma alanı içerisinde olduğundan etrafı tel örgü ile çevrili.
Ziyaretçi kabul edilmiyor.
Gülbahçe’nin içme suyunun sertlik derecesi 0, içimi kolay
tadı hoştur. Ayrıca böbrek taşlarını düşürmede faydalı olduğu da söylenir. Bunu
bildiğimizden köyün girişindeki çeşmeden yanımızda getirdiğimiz kaplara su doldurmayı unutmadık. Şifalı özellikleri
çok kişi tarafından bilinen Gülbahçe Suyu eski zamanlarda damacanalara doldurulup develerle
önce İzmir’e oradan da İstanbul’a
gönderilirmiş. Bir yazıda Osmanlı padişahı Sultan II . Abdülhamid’in bu suyu çok sevdiğini okumuştum.
Köy içerisinde gezerken Rumlardan kalmış taş evlere
rastladık. Günümüze sağlam olarak ulaşan
3-5 tanesi göze hoş geliyor. Köy halkının
sakin bir yaşantısı var. Sokakları genellikle boş. Denizi sığ ve
temiz, rüzgarı bol. Bu beldemizin
önümüzdeki yıllarda turizm açısından daha gelişeceğini düşünüyorum.
Yolumuza Karaburun istikametinde devam ediyoruz. Sahilde
seyahate etmek güzel ve zevkli.
Otomobilimizin camlarını açıp denizden esen rüzgarın yosun kokan
havasını soluyarak daha çok yazlık evlerin doldurduğu Karapınar’ı geçtikten
yaklaşık 15 dakika kadar sonra Balıklıova’ya ulaşmak mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder