25 Temmuz 2014 Cuma

MAZİMDEKİ KÜÇÜKYALI...........1960 'lı yıllar

Eski Küçükyalı'nın sembolu  Köşk sinemasıydı. Köşk sineması tarif edilecek adreslerin odak noktasını oluşturmaktaydı.Sinemada pazar günleri saat 10 daki çocuk matineleri çok rağbet gördüğünden olsa gerek, pazar sabahı herkes uyurken bir an önce bilet almak için koşa koşa sinemaya gidilirdi.Cumartesi öğlenden sonraları ve gala günleride  oldukça kalabalık olurdu. Ailece gidileceği zaman ise toplam 7 tane bulunan ve herbirisi 4 kişilik olan localarda oturmak ayrı bir ayrıcalık gibi gelirdi. Sinemanın çıkış kapısının  deniz kıyısından  olması nedeniyle sinemadan çıkanları denizden esen kuvvetli bir rüzgar karşılardı. Sinemanın çıkış kapısının karşı tarafı ünlü ''Hayri'nin Meyhanesi '' idi. Deniz kıyısında kurulmuş tahta masaları ve rüzgarda sallanan sarkıtmalı sarı ışık veren ampülleri oldukça keyifli bir yer olduğunu düşündürürdü. Onun hemen arkasında Mithatpaşa caddesine çıkan merdivenlerin  sol tarafında yılların spor kulübü KARANTİNA SPOR' un ( Kuruluş tarihi 1954 ) kulüp kahve karışımı binası vardı. Yıllarca 2.basketbol liginde ve birçok spor dalında önemli  başarıları olan bu külübümüzün her kazandığı maç sonrası mahallede oluşan sevinç kasırgası caddeye asılan yeşil beyaz bayraklar ve yoldan geçen arabaları durdurup yeşil beyaz çiçek vererek kendisini gösterip,  gece yarılarına kadar devam ederdi.Günümüzde bile o merdivenlerden çıkarken karan-tina... karan-tina sesleri tatlı bir anı olarak kulaklarımda yankılanır sanki... 
O günlerden günümüze kalan tek esnaf  Nail Bumin hala o mütevazi dükkanında bakkaliyesini devam ettirmeye uğraşıyor. Onun hemen yanında sütçü Rıza efendi ve karısını Fatma Hanımın işlettiği tatlıcı dükkanı, ekmek fırını, az ilersinde berber Mümtaz ile çırağı Osman'ın  berber dükkanı, kitapçı Hüseyin efendi sürekli alış veriş yaptığımız dükkanlardı. Namık Kemal İlkokulunun alt tarafında ise içerisi hep yoğurt süt karışımı kokan ufak bir mandra vardı. Okuldan  çıkışta  sık sık oraya gider, 25 kuruşa sattığı ayranından içerdim. Hemen onun yanında bir fotoğrafçı bayan vardı. Siyah beyaz vesikalık fotoğraf çeker 2-3 gün sonra teslim ederdi. Özellikle bu mahallenin tüm vesikalık fotoğraflarını onun çektiğini söyleyebilirim. Şimdiki Pehlivanoğlunun olduğu yerde  Abdullah bakkalın'ın oldukça geniş bir bakkaliye dükkanı vardı. Kapısının önüne satmak için koyduğu çok miktada çalı süpürgesi ve metal legenler aklımda kalmış ...Mithatpaşa lisesine doğru giderken şimdide market olarak işletilen dükkan  eskiden Doğan bakkalın, tam karşıısnda bulunan ise Cemal bakkalın yeriydi. Cemal bakkal bazen dükkanı karısına bırakırdı fakat karısı hesap bilmediği için tutarı müsterilere hesaplatmasıyla ünlüydü...Onun yanında  limon kolonyası bidonlarını kapısına dizen küçük dükkan mahallenin tek  tuhafiyecisiydi.Alış veriş yapmak isteyenler uzaktanda görünen bidonlara bakarlardı. Bidonları kapının önüne dizdiyse dükkan açık, değilse kapalıydı.
Mahalledeki tüm evlerin  pencerelerinde  tahta kanatlar vardı. Sabah olunca iki yana açılıp üst üste katlandıktan sonra metal bir kanca ile tutturulan bu kanatlar gece olunca kapatılıp içten bir kol yardımıyla kilitlenirdi.  Eski Küçükyalı'da  mahalledeki  hanımların   günleri olurdu..Pencerelerin önündeki kanatların burada da ayrı bir önemi vardı.Eğer ev sahibi gününün olduğu sabah kanatlarını açmazsa o gün davet kabul etmeyecek anlamına gelirdi.Eğer sabahtan kanatlarını açarsa davet kabul ediyor diye anlaşılırdı.
Günümüzde Konak emniyet amirliği olan bina Küçükyalı polis karakoluydu. Karakolun yan tarafındaki dik yokuşun yaklaşık orta yerlerinde ''Venüs'' gazoz fabrikası vardı. Adeta açıkta her geçenin rahatça gördüğü bir şekilde gazoz imal eder ve özellikle yakınlarda ki yazlık sinemalarda hep bu gazozlar satılırdı. Semtimizde 2 tanede yazlık sinema vardı.Şimdilerde Venüs apartmanının olduğu yerde Venüs sineması ve  arsası  ile perdesi bugünlerde de hala duran yazlık Divan sinemasıydı. Hamamın bulunduğu hamam sokağındaki kasap Emin ile onun yanındaki manav Mustafa mahallenin popüler esnafları arasında yer almaktaydı.
Sahilde balık tutanlar, yalı evlerinin önündeki iskelelerden denize girenler, balıkçı motorlarının pat pat eden sesleri... Yakından gecen körfez gemilerine çocukların bağırması ''Kaptan düdük çal...Kaptan düdük çal '' 
Şimdi düşünüyorumda bu güzeliklerin hepsi yok oldu...Artık yüksek duvarlı cumbalı evler yok. Medeniyet denilen canavar hepsini çok katlı binalara dönüştürdü. O günlerden bugünlere ise sadece hoş bir sada kaldı...............

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder