Şekerli
diabet veya tıp deyimiyle diabetes mellitus kanda şeker (glikoz)
seviyesinin artışı ile karakterize bir metabolizma hastalığıdır.
Hastalığa pankreas bezi tarafından salgılanan insülin
hormonunun azlığı veya yokluğu neden olur.
Şeker
hastalığı tarihin çok eski zamanlarından beri biliniyordu.
Hastalığa diabet ismini 2000 yıl kadar önce Romalı hekim
Areteaus vermişti. 1859’ da bu hastalıkta kanda glikoz
seviyesinin yükseldiği saptandı. Bundan yaklaşık on yıl kadar
sonra ise bu hastalığının nedeninin insülin noksanlığı olduğu
görüldü. 1920 li yıllarda ise ilk defa insülin tedavisine
başlandı.
Sıklığı
: Diabet sık rastlanan bir hastalıktır. Yaş ilerledikçe görülme
oranı artar. 55-65 yaş aralığında görülme sıklığı 100
kişide 7-8 civarındadır. Genetik olarak aile fertlerine geçtiği
kabul edilir. Anne veya babanın birinde hastalık olmasında
çocuklarında diabet olasılığı % 30 , her ikisinde de
bulunması halinde ise bu oran % 65 olarak saptanmıştır.
Diabetin
belirtileri : Hastalığın
üç esas belirtisi vardır. Bunlar çok idrara çıkma ( poliüri),
çok yemek yemek ( polifaji) ve su içme ( polidipsi) dir. Kan
şekerinin yükselmesi idrara çok miktarda şekerin geçmesine neden
olur. İdrara geçen bu şeker kendisi ile birlikte çok miktarda
suyu da beraber sürüklediğinden idrar miktarında çoğalmaya
neden olur. Dokular arası sıvının yüksek glikoz konsantrasyonu
susuzluk hissini uyandırıp çok su içilmesine neden olur. Sürekli
idrarla şeker kaybedilmesi nedeniyle enerji gereksinmesi
sağlanamadığından diabetli hasta bunu gidermek amacıyla
normalden fazla yemek yer. Kişi sürekli olarak halsizdir.Kas
spazmları, görme bozuklukları, baş dönmesi ve adet
düzensizlikleri sık olarak görülür.Hastalık ilerledikçe kilo
kaybı kaçılmaz bir bulgu olarak ortaya çıkar.
Diabetin
komplikasyonları:
Hastalık tedavi edilmediği taktirde çeşitli ek hastalıklara yol
açar. En belirgin olanları damar sistemi üzerinde görülenlerdir.
Başlıca etkilenen göz ve böbrek damarlarıdır. Zaman içerisinde
çeşitli derecede göz bozukluklarının nedeni olabildiği gibi
görme yeteneğinin tamamen kaybolmasına da sebep olabilir. Ayrıca
böbrek damarlarında oluşan hasar zaman içerisinde böbrek
yetersizliğine dönüşür. Diabetli hastalarda damar sertliği
olarak bilinen ateroskleroz’un daha çabuk geliştiği
saptanmıştır. Sinir sistemi üzerindeki olumsuz etkileri duyu ve
his kaybına yol açar. Bu oluşunca ayakta karıncalaşmalar,
düzensiz ağrılar ve refleks azalması gibi şikayetlerle
kendisini belli eder. Kanın geç pıhtılaşması, çeşitli deri
lezyonları, enfeksiyonlara direncin azalması ve diabet koması
tedavi olmamış hastalarda görülebilecek bulgulardır. Gebelik
şeker hastalığını ortaya çıkışını kolaylaştırıcı bir
faktördür. Bu nedenle hamilelerde diabet araştırılması
yapılması gereklidir.
Şeker
hastalığının tanısında kullanılan başlıca testler
Açlık
kan şekeri tayini : 8
ile 12 saat arası aç kalındıktan sonra alınan kanda şeker
düzeyi 70 – 110 mg/dl arasında olmalıdır. 130 mg/dl üzerindeki
değerler ciddi olarak araştırılmalıdır.
Tokluk
kan şekeri :
Karbonhidratlı bir yemekten iki saat sonra kandaki şeker düzeyidir.
İyi çalışan bir pankreas bu sürede kan şekerini açlık
sınırları içerisine çeker.
Şeker
yükleme :
50,75 veya100 gr şeker verildikten sonra çeşitli zamanlarda
bakılan kan şekeri düzeyidir. Hamilelerde genellikle 50 gr yeterli
görülür.
Kanda
İnsülin düzeyi : Açlık
veya tokluk insülin düzeyinin ölçülmesi bu hormon hakkında
fikir sahibi olunmasını sağlar.
İdrarda
şeker ve keton tayini :
Kandaki glikoz düzeyi 180 mg/dl düzeyini geçtikten sonra böbrek
eşiğini aşarak idrara geçer. Şeker hastalarında idrarlarında
keton görülmesi şeker komasına yaklaşıldığını gösteren
bulgulardan bir tanesidir.
HbA1C
:
Hemoglobin A1C analizi son üç aydaki kandaki şeker düzeyi
hakkında bilgi sahibi olunmasını sağladığından tanıda ve
tedavinin gidişatını izlemede kullanılan değerli bir testtir.
İdrarda
Mikroalbümin :
Bir kerede alınan veya 24 saatlik idrarda bakılan mikroalbümin
düzeyi bu hastalıktan böbreklerin etkilenip etkilenmediğini
gösteren ilk bulgulardan birisidir.
Tedavisi
: Diabet
hastalığının tedavi edilmesi şarttır. Tedavi edilmediği
taktirde komaya kadar gidebilen olumsuzluklar olabildiği gibi
karşılaşılan komplikasyonlar kişiyi kaliteli bir yaşam
düzeyinden yoksun bırakır. Tedavinin amacı hastanın uygun bir
kiloda kalması ve kan şekeri düzeyinin normal sınırlar
içerisinde tutulmasıdır. Tedavi sırasında hipoglisemiden de
kaçınmak gerekir. Diyabetli kişilere hastalık açık açık
anlatılmalı tüm ayrıntılar konusunda bilgi verilmelidir.
Hastanın da doktor tarafından belirlenecek özel Diyet’e uyması
gerekir. Bu çok önemli bir kuraldır. Hasta yaşantısında
şekerli gıdalardan kaçınıp suni tatlandırıcılar kullanmaya
alışmalıdır. Bunun haricinde kan şekerini düşürücü etkisi
olan ağızdan alınan ilaç , ilerlemiş hastalarda ise insülin
tedavisi gereklidir. Böyle durumda hastaya insülin yapmayı da
öğretmek gereklidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder