29 Ağustos 2014 Cuma

APAMEIA ( APAMEİA KİBOTOS )

Afyonkarahisar Dinar İlçesi yakınlarında yer alan büyük bir antik
kenttir. Şehir İÖ 6. yy'da Efes'ten sonra Anadolu'daki ikinci büyük yerleşim olarak bilinir. Kentin ilk kurulduğu yıllardaki adı Keleneia'dır.
Strabon  yazılarında bu kentin, Efes'ten sonra Asya topraklarındaki en büyük ticaret ve alışveriş merkezi olduğundan söz eder. Burasını İtalya’dan ve  Hellas’tan gelen ticaret eşyalarının genel ambarı olarak niteler. Apameia’nın içerisinden Marsyas Irmağı geçtiğini anlatır. Manyas Irmağının Maindros’a karıştığını Maindros Irmağının ise bir müddet daha aktıktan sonra Maindros Ovası denilen yerde Kayra ile Lidya arasındaki sınırı meydana getirdiğini kitabında ayrıntılı olarak anlatmış.
Şehirdeki ticari hayatın gelişmesinin en önemli sebebi Efes'e kadar uzanan ticari yolların kesim noktasında yer almasıdır.
Şehir kendi adına ve Efes ile birlikte ortak sikkeler bastırıldığı biliniyor. Hristiyanlık döneminde önemli bir dinsel merkezdir. Bulunduğu bölge nedeniyle sık sık deprem felaketiyle karşılaşmış. Bu depremler sonucu önemini kaybeden şehir zaman içerisinde tamamen terk edildi.
Bu önemli şehirden günümüzde kalan fazla bir bulgu yoktur. Mercimek Tepesi olarak adlandırılan bölgedeki yamaç üzerinde Helenistik Dönemden kalan bir tiyatro kalıntısı vardır. Bir kilise kalıntısı ile birkaç yapıya ait buluntular görülebilir.

28 Ağustos 2014 Perşembe

APOLLANİA

Apollania Antik Kenti Denizli Tavas İlçesine bağlı Medet köyü yakınlarındadır. Medet Höyüğü olarakta bilinir. Konum olarak çok verimli topraklar üzerine kuruludur. Stratejik olarak Likya, karya ve Frigya bölgelerinin keşisme yerinde bulunması önemini arttırmıştır.
Kentin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmiyor. Yalnız bu bölgedeki ilk yerleşimin tunç çağına kadar uzandığı sanılıyor. Kent Apollania adını Helenistik dönemde aldığı ve en görkemli çağını Roma Döneminde yaşadığı biliniyor. Özellikle İmparator Hadriyanus Döneminde muhteşem bir Apollon
tapınağı yapılmıştı. Bu tapınağın sadece temelleri günümüze ulaştı.
Kentin ilk olarak İÖ 1.yy'da kendi adına sikke bastırdığı biliniyor. Sikkelrin üzerinde daha çok tanrısal motifler işlenmişti.

MYUS ( MYOUS )

Karya Bölgesinin batısında kalan küçük bir kenttir. İon birliğinin en küçük ve en fakir üyesi olduğu biliniyor. Konum olarak Aydın Söke'ye bağlı Avşar Köyü yakınlarında ve Bafa Gölünün kıyısındadır. Büyük Menderes Nehrinin getirdiği alüvyonlar ile oluşan Bafa gölü, Myus kentinin yerleşimini deniz kıyısından uzaklaştırmıştır.
Şehir hakkındaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Küçük bir şehir olduğu için yakınlarındaki büyük kent Miletos'un etkisinde ve yönetiminde kalmıştır. Grek kent devletleri arasında kurulan Attika - Delos Birliğinin İÖ 452-451 yılı ve 432-431 yılı üye kayıtlarında şehrin ismine rastlamaktayız.
Strabon şehrin Atina Kralı Kodros'un oğlu Kydrelos tarafından kurulduğundan bahseder.
Herodotos'ta Pers donanmasının İÖ 499 yılında bu kentin açıklarında demirlediğini ve Myus limanının 200 savaş gemisini alabilecek büyüklükte olduğunu yazmış. Gene Heredotos'tan alınan bilgilere göre Myus Kenti İÖ 494 yılındaki Lade Deniz Savaşına ( İon devletleriyle Pers İmparatorluğu arasındaki savaş) üç gemi ile katılmış. O zamanlar için oldukça düşük olan bu katılım kentin ekonomik durumuyla bağdaşmaktadır.
Kentin limanının alüvyonlar nedeniyle kapanması şehrin kısıtlı olan ticaretini daha da sınırlayınca, burada yaşayanların Miletos'a göç etmesi sonucunda kent tamamen terk edilir.
Günümüzde Arkaik Döneme ait sur duvarlarıyla Bizans Kalesine ait kalıntılar seçilmektedir. Şehrin yüksek bir noktasında yer alan bu kale Bafa bölgesindeki şehrin ve geçiş noktalarının güvenliğini sağlamak amacıyla planlandığı düşünülüyor.
Şarap Tanrısı Dionysos için yapıldığı düşünülen tapınağa ait beyaz mermer parçalar dağınık olarak görülebilir.



27 Ağustos 2014 Çarşamba

AYDIN CİVARI KÜÇÜK ANTİK YERLEŞİMLER

                                                 KAROURA
 Hakkında fazla bir bilgi olmayan Karoura Antik Kentinin yerleşkesinin
Aydın İli, Buharkent (Çubukdağı) İlçesi yakınlarında, eski Karya bölgesinin kuzey doğusunda kalan ve bu gün bir yayla görünümde olan düzlükte olduğu düşünülüyor.
Kent hakkında tek bilgiyi  Strabon’dan almaktayız, ünlü gezgin şehir yakınlarında sıcak su kaynakları olduğunu yazar.  Günümüzde de bu bölgede Tekeköy Kaplıcalarının olması kent yerleşkesinin bu bölgede olduğunu doğruluyor.
Strabon'a göre Karoura, Frigya ile Karya arasındaki sınır bölgesindeki küçük bir yerleşimdir. Ünlü yazar şehirde hanların bulunduğunu ve bazıları Maiandros nehrinde bazılarının da bu nehrin kıyılarında kalan sıcak su kaynaklarının olduğundan söz eder. Maiandros dolaylarındaki bütün toprakların depremin etkisi altında olduğunu ve yer yüzünün iç kısımlarına kadar ateş ve su ile oyulduğunu, ovalarda başlayan bu hareketin yer altındaki mağaralara kadar  uzandığından  kitabında bahsetmiş.

Strabon, Karoura’da Tanrı Men’e (Ay Tanrısı) büyük saygı gösterilip onun adına oluşturulmuş  tapınağın varlığından  'Laodikeia ile Karoura arasında büyük saygı gören Men Karus tapınağı vardır.' diyerek söz eder. 

                                                  MASTAURA  
Aydın İli, Nazilli, İlçesi, Bozyurt Köyü’nün kuzeyinde, ortasından Mastaura deresinin geçtiği, vadinin kuzeyinde yer alan küçük bir antik dönem yerleşimdir. Antik yol üzerinde kurulmuş olan Mastaura yerleşkesi günümüzde tarım arazisi olarak kullanılmakta olup, tamamı şahısların mülkiyetindedir. Görülebilen yapı kalıntılarının en belirgini şehrin kuzey batısında bulunan tiyatronun kısmen korunmuş olan iki kademeli sahne binasıdır. Tiyatronun orkestra bölümünün büyük bir kısmı zeytin ağaçları ile kaplıdır. Cavea kısmı ise tamamen tahrip olmuş, sadece yer yer dolgu malzemesi görülmektedir. Kentin ortasında taş, kireç harç malzeme ile inşa edilmiş yüksek bir teras duvar günümüzde bahçeler içinde yer yer seçiliyor. Kentin yer aldığı vadiyi oluşturan doğudaki tepenin üst noktasında kule olduğu düşünülen bir kalıntı belirlenmiş. Şehrin güneydoğusunda yer alan nekropol alanındaki mezarlar Roma Dönemi özellikleri gösteriyorlar.  

                                                  BRİOULA
Yerleşkesinin Aydın Kuyucak İlçesi Kurtuluş Köyü yakınlarında olduğu sanılıyor.
Brioula’nın sözcük anlamı bilinmiyor. Antik kaynaklardan İlk Çağda önemli bir kent olduğu anlaşılan Brioula’nın bulunduğu tahmin edilen yerde herhangi bir kalıntı ile karşılaşılmadı.
Strabon’da burası sadece isim olarak geçer. Yalnızca Roma devrinde basılmış ve üzerinde şehrin ismi yazılı olan bir sikke bulundu. İznik Konsili’nin kayıtlarında Brioula piskoposunun toplantıya katıldığının yazılı olması burasının hristiyanlık döneminde dinsel bir merkez olduğu görüşünü kuvvetlendirmekte.

                                                  PLARASA
Yerleşimi Aydın Karacasu İlçesi Bingeç Köyünde yer alır. Şehre ait sikkelerin İÖ 2. yy'da basıldığı biliniyor. Bu tarih, bölgedeki en önemli şehir olan Aphrodisias'tan daha önce kurulduğunu gösteriyor. Zaman içerisinde gelişme gösteremeyince Aphrodisyas'a bağlı küçük bir yerleşim olarak kalır.
Plarasa Antik Kenti, Roma İmparatorluğu Döneminde ticari gücünü kaybedince şehir tamamen terk edilmiş.
Bölgede sadece yüzey araştırmalarıyla sınırlı olan arkeolojik araştırmalar sonucunda ciddi bir buluntu elde edilmedi. 

                                             ARPASA ( HARPASA )
Aydın İli Nazilli İlçesi yakınlarındaki Esenköy yakınlarında yer alan  antik dönem yerleşimidir. Yakınlarında bulunan ve günümüzde Akçay Çayı olarak bilinen akarsu o dönemde Harpasos olarak bilinmekteydi.
Arpasa sözcüğünün de akarsu, ırmak, çay gibi su ile bağlantılı bir sözcükten geldiği  sanılmaktadır.
Arpasa Kentinin Roma Döneminde bastırdığı paralar üzerinde genellikle ırmak tanrılarının yer alması bu civardaki akarsuyun kent için ne kadar önemli olduğunu gösterir.  
Kentin agorası ve tiyatrosunun bulunduğu bölge yüzey araştırmaları sırasında belirlenmiş olsa da bunları gün ışığına çıkartmak mümkün olmamıştır. Tiyatronun oturma sıralarından sadece birkaç sıra dışarıdadır. Yaklaşık 2500 kişilik olduğu düşünülmektedir.
Bizans Döneminde yapılmış olan kalenin surlarından kalan birkaç sıra duvar izlenebilir.
Kentin yerleşiminin yakınlarında bulunan bir dağın yamacında bir kaç mezar kalıntısı bulunması şehrin nekropolunun bu bölgede olduğunu düşündürmektedir.
      

26 Ağustos 2014 Salı

ORTHOSİA

Antik dönem yazarlarından Strabon’un Maiandros Irmağının öte yakasındaki önemli bir yerleşim olarak tanımladığı Orthosia, Aydın İlimiz Yenipazar İlçesi  Donduran Köyü yakınlarındadır.
Bir Kayra yerleşimi olan şehirden Strabon’dan başka, Antik Dönemin önemli yazarlarından  Polybios, Ptolemaios ve Hierokles’te bahseder. Sikkeler ve yazıtlarda da şehrin ismine sık sık rastlanır. Şehir kendi sikkesini basmasının   Roma İmparatoru Maximinus Thrax devrine kadar devam ettiği biliniyor.  Orthosia şehrinin sikkelerinde çoğunlukla şarap tanrısı Dionysus, baş tanrı Zeus, barış tanrıçası Athena, zafer tanrıçası  Nike tasvirleri yer almaktaydı.
Şehir ilk olarak 1893 yılında bölgede araştırmalar yapan  Kubitcheck ve Reichel tarafından Nysa şehrinin 12 km yakınlarında bir yerleşim olarak belirlenmiştir.
Orthosia Helen dilinde tanrıça Artemis’in isimlerinden birisi olup doğru ve dürüst anlamına gelmektedir.
Rodos ordularının İÖ 167 yılında Orthosia yakınlarında bölgedeki diğer şehirler ile büyük bir savaş yaptığı bilinmektedir. Bu savaş nedeniyle Orthosia şehri bölgenin dikkat çeken bir  yerleşkesi durumuna gelmiştir.
İÖ 7. yy’da Kimmerlerin saldırısına uğrayan kent, Ünlü Lidya Kralı Alyattes’in Kimmerleri bu bölgeden uzaklaştırması ardından  Lidyalıların denetimine   geçer. Şehir tüm bölgeyi işgal eden Perslerin ardından da Romalıların kontrolünde kalır.   Hristiyanlık devrinde  şehrin bir psikoposluk merkezi olduğu biliniyor.     

Geniş bir alana yayılmış olan kentte ciddi bir kazı yapılmadığından  arkeolojik buluntular oldukça sınırlıdır. İki veya üç sırası görülen tiyatro, yeri az çok belli olan agora, şehrin sur duvarları ve az miktarda sütun ve tapınağa ait olduğu düşünülen bir yükselti ile nekropol alanındaki lahit mezarlar görülebilecek bulguların başlıcalarını oluşturur. 

21 Ağustos 2014 Perşembe

SİYAH GİYİNEN KADIN

    1970’li yıllardan kalan bir anıdır... O günlerde ara sıra   siyah elbise giyen bir kadın görürdüm.  Yaz günleri de kış günleri, gece ve gündüz hiç fark etmezdi. Hep siyah uzun bir elbise giyerdi.  Yazın en sıcak olduğu günlerde Çeşme Ilıca’da  onu siyah elbisesiyle görür bu sıcakta bile böyle giyinmesine şaşırırdım. 1980 li yılların başında vefat ettiğini öğrendim. Yaşlı olmasına rağmen sessiz ve kendi halinde birisiydi. Tanımadığım halde vefat ettiğine üzüldüm.
Acıklı hikayesini  ise çok sonraları  öğrendim. Eski zamanlarda bir doktora karşı olan ilgisi zaman içerisinde sevgiye daha sonra ise hiç vazgeçemediği bir aşka dönüşmüş. Doktor evli. Genç kızın aşkından  doktorun haberi bile yok. Hiçbir zamanda bu derin sevgiyi  ya fark etmedi,  belki de anlamamazlıktan geldi. 
Genç kızımızın ise doktora olan  büyük sevgisinden  kendisi ile evlenmek isteyenleri nazik bir şekilde geri çevirir ,  hiç kimseyi gözü görmezmiş. Genç kızımız doktoru kısa bir süre için bile olsa görmek istediği zamanlarda hasta numarası yapmasına rağmen  ailesi o civardaki tek doktor olan doktorumuza götürmek zorunda kalırlarmış. Ailede bulunan herkes bu durumu bilmesine rağmen mümkün olduğu kadar anlayışlı davrandıkları söylenir.
Doktor genç yaşında yakalandığı hızlı seyreden bir hastalık sonucu vefat edince, genç kızımızın tüm hayalleri yıkılır. Bu büyük sevgisine olan saygısından dolayı  o günden sonra sürekli siyah elbise giymeye başlar.  Hatta tanıyanlar evindeki odasının da perdelerinin siyah olduğunu ve perdelerini o günden sonra hiç açmadığını söylediler.

Her 14 Şubat sevgililer gününde siyah giyinen kadını saygıyla anıyorum.

HYPAIPA VE YILANLI KALE

                                                  
                                                   HYPAİPA
Antik dönem yerleşimi, Ödemiş ilçemizin Bozdağ eteklerinde kalan Günlüce Köyü sınırları içerisindedir. Hypaipa , antik dönemlerde çok önemli bir ticari yol olan Ephesos (Efes) ile Sardes (Sart) yolunun yaklaşık orta yerinde bulunması nedeniyle ticari ve askeri bakımdan çok önemli bir konumdaydı. Şehrin yerleşiminin sağladığı avantaj , ticari yaşantısını canlandırmış ve zaman içerisinde bölgenin en önemli şehri yapmıştır. Şehir hakkında bilgiler azdır. Antik dönem coğrafya ve tarih yazarları şehirden kısaca bahsetmelerine rağmen fazla açıklayıcı bilgi vermezler.
Hakkında çıkartılan pek çok efsane ile tanınan Hypaipa'da günümüze kadar ciddi bir kazı yapılmadı. Bir kaç üniversitenin yaptığı çalışmalar sadece yüzey araştırmaları seviyesinde kaldı.
                                          ARAKHNE EFSANESİ
Hypaipa şehri ile bütünleşmiş en önemli efsane Arakhne adındaki bir kız ile ilgili olanıdır. Hypaipa şehrinde yaşayan bu genç kız nakış işleme ve diğer el sanatları konusunda çok becerikliymiş. Ünü o kadar çok yayılmış ki şehrin sınırlarını aşıp, tanrıça Athena'ya kadar uzanmış. Kendisinden daha iyi nakış işleyen birisini kabullenemeyen tanrıça onu yarışmaya davet etmiş.
Efsaneye göre Athena Olympos Dağında yaşayan tanrıları, Arakhne ise Baş Tanrı Zeus’un Eorupe’yi kaçırışını nakşetmiş. Yarışmayı Arakhne kazanınca Tanrıca Athena onu cezalandırarak örümceğe çevirmiş. Hypaipa ile bütünleşmiş olan bu efsane bazı araştırıcılar Hypaipa'nın önemli bir dokuma merkezi olduğu sonucunu çıkartıyor.
                                   BAŞ PSİKOPOSLUK MERKEZİ
Şehirde bulunan bazı kalıntıların bir bizans kilisesine ait olduğu düşünülüyor.
Küçük Menderes üzerindeki köprülerde Roma ve Bizans mimari özelliklerini görmek mümkün.
Hypaipa hakkında yapılan araştırmalar kentin Efes Metropolitine bağlı bir piskoposluk merkezi olduğunu ayrıca İmparator II. Angelus döneminde (İ.S. 1186-1195) başpiskoposluğa yükseldiğini göstermektedir.


                                               YILANLI KALE
Yılanlı Kale'yi görmek için ilk olarak Yılanlı Köyüne ulaşmak gerekir. Ödemiş bağlı yaklaşık 200 kişinin yaşadığı bir köy olan Yılanlı Köy, ilçe merkezine 28 km. uzaklıkta olup, Bozdağ'ın orta yamaçlarında ki dağ köylerinden birisidir. Yurdumuzun en iyi kestanelerinin yetiştiği bir bölgede bulunması nedeniyle köy yaşayanlarını kestane yetiştiriciliğine yönlendirmiş. Bölgede gezerken her an asırlık bir kestane ağacı muhteşem görüntüsüyle yıllara meydan okurcasına karşınızda durur. Görüntülerini fotoğraflamayı unutmayın derim.
Bölgenin verimli toprakları kestane yanında kiraz, vişne, ceviz ve elma yetiştirilmesine de olanak verir.
Köy yakınlarında bulunan Yılanlı Kalenin sağlayacağı hareketliliği düşünen köy halkı kaleyi ziyarete gelenleri sıcak bir ilgi ile karşılıyor. Yılanlı Köyü ve Yılanlı Kale isminin bu civarda çok yılan bulunmasından değil, etrafta fazla yerleşim olmamasından konulduğunu belirtiyorlar.
Gelenlerin sayısını arttırmak ve hareketliliği sürekli kılmak amacıyla köy halkı köyden kaleye uzanan yolu kısmen düzeltip, nispeten kolay yürünür bir hale getirmiş. Dik bir tepede bulunması nedeniyle yürüyüşü nispeten zor olsa da çıktıktan sonraki etraftaki manzara çekilen yorgunluğu unuttururcasına güzel.Yayan olarak çıkamayanlar köyden temin edecekleri bir traktör yardımıyla kaleye ulaşabilirler.
Yılanlı kale Roma döneminde yapılandırılmış. İçerisinde küçük bir askeri birliği barındıran bir yol gözetleme kulesi olduğu düşünülüyor. Bozdağ'ın konum olarak yüksek bir bölgede bulunması bu işlevini için ideal bir konum yaratıyordu. Ephesos ( Efes)'ten Phidelphia ( Alaşehir)'e kadar uzanan ticari yolu denetim altında bulundurmanın yanı sıra ve aynı zamanda askeri bir gözetim noktası olması açısından Yılanlı Kale'nin stratejik önemi fazlaydı.
Arkeolog Şükrü Tül bu görüşe katılmaz. Yerleşim yerlerinden çok uzakta bulunan bir askeri birliğin fonksiyonel olarak bir işlevi olamayacağı görüşündedir. Arkeolog Şükrü Tül’e göre burası askeri amaçtan ziyade sivil amaçlar için kullanılmıştı. Stratejik olarak önemli bir noktada bulunması nedeniyle  dış dünyadan gelen yabancı akımlar sırasında sivil halkın büyük olasılıkla da daha yüksekte bulunan fakat bu gün için bir izine rastlanmayan bir manastırda yaşayanların ve onların hayvanlarının saklanma ve korunma noktası olduğu görüşünü savunur. Özellikle koyunların böyle bir yerde saklanması gerektiğini ve Ödemiş civarında bulunan Balabanlı, Fata ve Peşrefli Kaleleri gibi dağ başı güvenlik alanlarından birisi olduğundan söz eder.
Kaleye ulaşınca burçlarının bir kısmının nispeten sağlam olduğu diğerlerinin ise tamamen yıkılmış olduğu görülüyor. Kalenin iç ve dış duvarları kısmen belli. Kalenin pek çok yerinde definecilerin açtığı çukurları görmek mümkün. Bunlar oldukça çirkin bir görüntüye neden oluyorlar. Bir kale kalıntısında arkeolojik olarak ne bulunabilir? Tabiki Hiçbir şey..Ama kazılmış, aranmış ve öylece bırakılmış.Çirkin bir görüntü.
Dönüş yolu nispeten daha rahat. Dönerken köyden kestane almayı unutmayın derim. 














                                               

20 Ağustos 2014 Çarşamba

AYDIN MÜZESİ

Geniş bir bahçe içerisinde ve yeni yapılanmasıyla modern bir görünümde olan bir müzedir.  Müzenin bahçesinde,  Aydın İl sınırları içerisinde yer alan Tralleis, Magnesia, Alinda, Alabanda, Nysa, Amyzon, Piginda, Harpasa, Myus, Pygela, Orthosia, Mastaura antik kentlerinden çeşitli dönemlere ait taş eserler sergileniyor. Heykeller, lahitler, sütun ve sütün başlıkları, atlarlar, mezar stelleri, İslami mezar taşları, yazıtlı ve kabartmalı stellerle çeşitli mimari buluntular sergileniyor.
Bahçe içerisinde fotoğraf çekmek serbest olduğu halde, müzenin içerisinde yasaklanmış. Fotoğraf çekme yasağı konusunda Aydın Kültür Müdürlüğüne yazdığım yazıya kısa sürede yanıt vererek yayınlanmamış eserler bulunduğu için bu yasağın uygulandığından  ve sergilenen eserleri tanıtan  bir broşür hazırlanacağından bahsettiler. Fotoğraf çekme yasağını bir yere bırakarak bu modern müzeyi gezmeye başlayalım.
Müze üç bölümden oluşuyor.
Arkeolojik eserler bölümü :  Arkeolojik buluntular tarihsel kronolojik bir sıra ile sergileniyor. Prehistorik   dönemden başlayarak Yunan, Roma, Bizans ve Selçuklulardan kalan eserleri görmek mümkün. El aletleri, tıp malzemeleri, çeşitli seramik eşyalar ile makyaj malzemeleri sergilenen eserlerin  başlıcaları. Çeşitli kandiller, cam eşyalar, heykelciklerde bu bölümde sergileniyor. Ayrıca muhteşem bir Athena büstü ve diğer heykel ve kabartmaların görünümleri muhteşem. Tralleis nekropolünde bulunduktan sonra müzeye getirilen kandil, oyuncak ve diğer buluntular müzeyi gezenlerin ilgisini çekiyor.
Nümizmatik bölümü : Zengin para koleksiyonlarının yer aldığı bu bölüm, yurdumuzda  en çok nümizmatik esere sahip olan müzelerden   birisi olma özelliğini taşıyor.  Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemine ait altın, gümüş, bakır ve bronz sikkeler sergileniyor. Roma devrinden kalma imparatorların kabartma motifleriyle ünlü Kızıldere Definesi müzenin  paha biçilemez bir eseri olarak sergileniyor. Kızıldere Definesi İS 40- 270 yılları arasında görev yapan 29 imparator ile 9 imparatoriçenin anısına hazırlanmış.
Etnografik eserler salonu : Yöresel kıyafetler ile daha çok eski zamanlarda günlük kullanım eşyalarının sergilendiği bu bölümde özellikle efe kıyafetleriyle efelere ait silah ve tabancaların sergilendiği bölüm ilgi çekiyor. Bunun yanı sıra yöresel kadın kıyafetleri, altın, gümüş kadın takıları, kolye ve bilezikler yer alıyor. Ev işlerinde kullanılan sefertası, kazan, ibrik gibi eşyaların yanı sıra tahta ev eşyaları da bu bölümde sergileniyor.

Aydın Müzesinde sergilenen eser sayısı 40000

19 Ağustos 2014 Salı

LABRANDA

Milas yakınlarında bulunan Labranda, bu bölgede yaşayanlar  için önemli bir tapınım yani kült merkeziydi. Labranda   yaklaşık on dört kilometre uzaklıkta bulunan Mylasa    taş düşeli ve sekiz metre genişliğinde  kutsal  bir yol ile bağlıydı.  Karya valisi olan Kral Maussollos Labranda’ya  çok önem vererek buraya büyük bir Zeus Tapınağıyla birlikte birçok  gösterişli bina yaptırdı.  Büyük  giriş kapıları, teras, ziyafet salonları, anıtsal merdiven, stroa gibi yapıları  valiliği zamanında  şehre kazandırdı. Kutsal alanda her yıl beş gün süren dinsel toplantılar yapılıyordu. 355 yılındaki kurban şöleninde Mausolos  kendisine yapılan bir suikastten son dakikada kurtulduğu biliniyor. Helenistik dönemde  tapınak içerisine bir çeşme ve hamam yapıldı.
Kutsal alandaki en önemli yapı  Zeus Labraundos adına yapılmış olan tapınaktır. Tapınağın ön ve arkasında  altışar, yanlarda sekizer adet olmak üzere toplam yirmi sekiz adet iyon düzeninde sütun bulunuyordu.
Tapınağın Priene’deki Athena tapınağına benzediğini düşünen bazı yazarlar bu  iki tapınağın, Halikarnassos’taki Mausoleum’u inşa eden
Mimar Pytheos tarafından yapıldığını öne sürerler. İ.S. 4. yy’da   büyük bir yangın  sonrasında çok zarar gören bu bölge kült yeri olmaktan çıktıktan sonra terk edildi.

RADYO VE DEMOKRASİ MÜZESİ

Konak Belediyesinin butik müzeleri arasında yerini alan Radyo ve Demokrasi Müzesi, İzmir Basmane semtinde Altınparkta bulunuyor. Müzenin kuruluşu sırasında radyo ve demokrasinin birbirleriyle yakın ilişkide olduğu düşünülerek müzenin ismi Radyo ve Demokrasi Müzesi olarak belirlenmiş.
Müzede pek çok eski radyoyu görmek mümkün. Bunun yanında eski plaklar, müzik dolapları, müzik setleri, pikaplar, eski daktilolar meraklılarına güzel bir görsellik  sunuyor. Bir radyo yayın merkezinin canlandırılması ise ilginç ve güzel bir çalışma.
Bir çok yerde haberleşmenin tarihçesinden, radyoların kurulması ve gelişmesini anlatan panolar bulunuyor.
Konak Belediyesi
Radyo ve Demokrasi Müzesi
Altınordu Mahallesi
947 sokak No : 16
Altınpark – Basmane – İzmir
Tel : 0232 4841483

Ziyaret Saatleri : 09 – 17 (Pazartesi ziyarete kapalı )

















KADIN MÜZESİ

Konak Belediyesinin açtığı butik müzelerden bir tanesi İzmir’in en eski semtlerinden olan Basmane’nin  Akıncılar Mahallesinde  bulunuyor.
Kadın Müzesinin olduğu bina, eski bir Türk Evi. Konak Belediyesi tarafından alındıktan sonra restore edilerek ziyarete açılmış.
Ev kadınların kullandığı eşyalardan, çeyiz malzemelerinden kıyafetlerden, kadınlar hakkında yazılmış kitaplardan, kadın sanatçıların eserlerinden ve tablolarından oluşmuş.
Asur devrindeki evlilik belgesi müzenin ilginç bir buluntusu olarak sergileniyor. Osmanlı zamanında verilen evlenme ve doğum belgesiyle, gayrı Müslimlere verilen evlilik belgesi müzenin ilgi çeken diğer sergi malzemeleri.
Konak Belediyesi
Kadın Müzesi
Akıncılar Mahallesi
1239 Sokak No : 14
Basmane – İzmir
Tel : 0232 4840481
Ziyaret Saatleri : 09-17 (Pazartesi günleri müze kapalı)















NEŞE VE KARİKATÜR MÜZESİ

Müzenin kuruluş amacının  mizahın eleştiri, barış ve birleştirici gücünü öne çıkartarak,  neşeli bir kültür kurumu yaratabilmenin yanı sıra  başta İzmir olmak üzere yurdumuzun mizahi birikimini değerlendirerek sonraki kuşaklara aktarmanın  esas  düşünce  olduğu belirtiliyor.
Müze Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesindeki Yüzbaşı Şerafettin Sokağındaki eski bir Rum evinin restore edilmesiyle hazırlanmış. Giriş katının yanı sıra ara kat ve birinci katlar ziyarete açık. Müzenin kuruluş çalışmaları yaklaşık bir yıl sürmüş.
Müze içerisinde çeşitli sanatçılara ait karikatürler, eski ve yeni mizah dergileri ve değişik zamanlardaki karikatür yarışmalarına katılmış sanatçıların eserlerine yer verilmiş. Müzenin daha gelişmeye ihtiyacı olduğu bilinciyle müze kurucularının çalışmalarına  sürekli devam ettiği, müzede yayınlanacak her türü dergi, kitap, plak, broşür ve belgelere  gereksinimleri olduğu belirtiliyor.
Neşe ve Karikatür Müzesi
Kıbrıs Şehitleri Caddesi
Yüzbaşı Şerafettin Sokağı No: 9
Alsancak – İzmir
Tel : 0232 4653103

Ziyaret saatleri : 10 – 19 arası ( Pazartesi günleri müze kapalıdır.)