Ş İ Z O F R E N İ
Gerçek olmayan düşünceler, hayal görme,
ortama adaptasyon noksanlığı ile seyredip kişinin gerçeklerden
uzaklaştığı bir akıl hastalığıdır.
Şizofreni kelimesi Yunancada bölünmüş
anlamına gelen ‘sizo’ve akıl anlamına gelen ‘ frenos’
sözcüklerinin birleşiminden oluşur. İlk olarak 1833 yılında
Benedict Morel tarafından daha çok genç yaşlarda görülmesi
üzerine demence precace (erken bunama ) hastalığı olarak
tanımlanmıştır.
Yurdumuz da 600000 kadar kişide bu hastalığın
varlığı biliniyor. Yavaş ve sinsi olarak başlar. Basit şeklinde
sadece olaylara duyarsızlık, çekingenlik, insanlar arası
ilişkilerde zayıflama vardır. Hastalık ilerledikçe düşüncede
değişiklik, hallüsinasyonlar, olayları değerlendirme yanlışlık,
yürüme ve konuşma bozuklukları, bazı hastalarda ise agressif
hareketler dikkat çeker.
HASTALARIN İLK ŞİKAYETLERİ
Hasta kendisini genel bir çöküntü içerisinde
hissetmektedir. Halsizdir. İş yapmaya gücü yoktur, her zaman
yatmak ister. Sürekli canının sıkıldığından bahseder. Bu
durumu ’ Hareketlerim yavaşladı,kolumu kaldıracak gücüm yok’
şeklinde ifade eder. Yaşamdan zevk alamamaktadır.
Yabancılık hissi vardır. Aynaya baktığı
zamanlarda bile kendisini tanımadığını söyler. Bu his yalnız
kendisi için değil tanıdığı başka insanlar içinde geçerlidir.
Konuşurken başkası konuşuyor gibi bir
düşüncededir.
Kafasında bir sersemlik vardır.’Ben kimim ?’
gibi sorular son zamanlarda zihnini doldurmaktadır. Bazı zamanlarda
olayları bir perdenin arkasından gördüğünü rüya ile gerçeği
ayırmada sorun yaşadığından bahseder. Yeni
korkuları oluşmaya başlamıştır.Bunların en sık rastlananları
ölüm korkusu,yalnız kalma ve karanlık korkusudur.
Öğrenciyse okuldaki başarısının düştüğünden
söz edilir. Ders aralarında herkes den uzak tek başına bir köşeye
çekilir. Arkadaşlarına ve ailesine karşı zaman zaman hırçın
ve saldırgandır.
Bazı kişiler de hastalık yemek yeme
alışkanlığının değişikliği veya çeşitli ağrı
şikayetleriyle başlayabilir.
HASTALIĞIN
OLUŞUMU
Hastalık sıklıkla 18-30 yaşları arasında
başlar. Araştırmalar hastalığın oluşmasında kalıtımsal
faktörlerin rolü olduğunu göstermektedir . Hastalık belirli bir
genle nakledilen beyindeki bazı kimyasal maddelerin ve enzimlerin
yetersizliği sonucunda oluşur. Sosyal baskı ve yaşamsal sıkıntı
hastalığın oluşturmaz. Ancak var olan hastalığın ortaya
çıkmasını hızlandırır.
İLERLEMİŞ
HASTALARDA RASTLANAN BULGULAR
Şizofren hastanın dış görünüşü klinik
tablonun şekline ve hastalığın safhalarına göre değişik
şekiller gösterir. Genel olarak üstüne başına pek bakmaz. Pis
ve dağınık bir görüntüsü vardır. Yüz mimiklerin anlamsızdır.
Her şeye olumsuz bakan bir negativizm sık görülür.Davranış
ve düşünceleri ilkeldir. Bazı kişilerde konuşma az veya ileri
derecede bozulmuş olup tüm vücut kaslarını tutan bir kasılma
da görülebilir. Karşısında duran kişinin hareketlerini taklit
etmesi sık görülür. Bazen de anlamsız ve gereksiz hareketler
yapar. Tedavi edilmemiş hastalarda ses ve duyu halüsinasyonları
sık olarak görülür. Sosyal adaptasyon kaybolmuştur. İlerlemiş
hastaların manyetik rezonans (MR ) ve pozitron emisyon tomografisi
(PET) tetkiklerinde beyinde ufalma ile karakterize bir takım
değişiklikler saptanmıştır.
TEDAVİ
Şizofreni için spesifik ve her hastaya tatbik
edilebilen standart bir tedavi yoktur. Doktor tedavisini hasta
ile kurduğu diyalog sonucunda belirler. Bu nedenle hastanın bir
psikiyatri kliniğine yatırılarak tedavi edilmesi şarttır. Hasta
klinik içerisinde yakından ve dikkatle izlenir. Bu arada kişinin
hastalığını kabul etmesi ve bir süreliğine yattığı kliniği
evi olarak benimsemesi gereklidir. Hasta olduğunu kabul etmeyen ve
kliniğe yatmayan veya yattığı halde ‘Benim burada ne işim
var?’ diyerek saldırgan davranışlarda bulunan hastaların
tedavisi mümkün değildir. Hastaneye yatan hasta tedavisi
yapılırken bir oyalantı ile ilgilenmesi sağlanır. Karakalemle
resim yapmaya ve kitap okumaya yönlendirmek en çok tercih
edilenleridir. Etrafında bulunan diğer hastalarla düzgün diyalog
kurması tedavinin gidişatı açısından çok önemlidir.
Bilinmelidir ki hastaneden taburcu olduktan sonrada tedavisi devam
edecektir. Gerekli olan ilaç kullanımı ve bunların dozajlarının
ayarlanması psikiyatri hekimlerini sık sık ziyaret etmesini
gerektirecektir. Sosyal hayata yeniden adapte olmasını sağlamak
ailenin başlıca görevleri arasındadır. Bu adaptasyon
uygulamaları ilaç tedavisi ile birlikte düzenli bir şekilde
yapıldığında iyileşme yüzdesi yüksek olmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder