24 Temmuz 2014 Perşembe

KNİDOS

Datça ilçemizin yakınlarında bulunan muhteşem antik kent Knidos, döneminin önemli ticaret ve bilim merkezlerinden birisiydi.
Araştırmalar bu bölgedeki yerleşimin İÖ 3000 yılına kadar uzandığı göstermesine rağmen bu dönem hakkında buluntu elde etmek mümkün olmamıştır. Kent hakkındaki ilk bilgileri Heredot’tan almaktayız. Heredot, kentin İÖ 12.yy’da adalardan göçler halinde gelen Dor kabileleri tarafından kurulduğundan bahseder. Knidos, Ege’nin güneyine yerleşen Dor’ların bu bölgede kurduğu altı önemli kentten birisidir. Kent aynı zamanda Dor birliğinin kutsal merkezi olarak bilinir. Bu birliğe mensup kentler, Apollon’a adanmış bu kült merkezinde dört yılda bir şölenler düzenlemekteydiler.
İÖ 7-4 yy arasında Knidos zengin bir şehirdir. Ticaretteki başarısının yanı sıra tıp, mimari ve astronomi alanında önemli bilim adamları bu kentte yaşamışlardı.
Kentin en parlak dönemleri Helenistik döneme denk gelen İÖ 323-30 yılları arasındadır.
İÖ 2.yy’da Knidos bölgenin önemli bir seramik merkeziydi. Burada imal edilen seramiklere ait parçalarının Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında görülmesi şehrin ticaret ağının zenginliğini göstermesi bakımından önemlidir.
Pers ve Büyük İskender hakimiyetinden sonra Roma hakimiyetine giren kent İS 7.yy’daki çoğu Anadolu kıyı kentlerinde olduğu gibi Arap akıncılarının istilasına uğrar. ( Arapların bölgedeki varlığını Knidos’taki bir kilisedeki Arapça yazıt doğrulamaktadır.) Bu işgal ve talanlar sonucunda ticari yaşantısı bozulan şehir, ortaçağ başlarında önemini kaybederek tamamen terk edildi.
Ünlü gezgin ve coğrafyacı Strabon kentten çifte limanlı kent olarak bahseder. Bu iki liman büyük ve küçük olarak adlandırılır. Yerleşimin batısında kalan küçük liman askeri, büyük liman ise ticari amaçlı olarak kullanılıyordu. Askeri limanın yirmi gemiyi içerisine aldığı bilinmektedir. Girişine çekilen demir zincir istenmeyen gemilerin limana girmesini önlüyordu. Dost gemiler geldiği zaman bu zincir açılarak gemilerin içeriye geçmesine izin veriliyordu. Şehrin güneyindeki yarımadanın en ucundaki yuvarlak yapı antik dönemden kalmış bir fener kalıntısıdır.
Kent yerleşiminin yamaçlar üzerinde büyük bir alana yayıldığını görmekteyiz. Şehrin etrafı yaklaşık dört kilometre uzunluğunda olan sağlam sur duvarları ile çevriliydi. Nekropol alanı dışındaki tüm yapılar bu duvarlar ile korunmaktaydı. Sur duvarları ise belirli aralıklarla dizilmiş gözetleme kuleleriyle daha da emniyetli hale getirilmişti.
Strabon kentin bilim açısından çok gelişmiş olduğundan bahseder. Şehirde yaşayan ünlü bilim adamları, matematikçi Eudoksos, tarihçi Agarthides, Cesar’ın dostu Theopompos ve oğlu Artemidoros. Ünlü hekim Kyesias tır.
Dönemin en önemli matematikçilerinden olan Eudoksos, Platonun öğrencisiydi. Atina’dan Knidos’a gelerek büyük saygınlık görmüş ve yaşamını burada devam ettirmişti. Eudoksos integral hesapları üzerine önemli çalışmalar yaptı. İlk defa daire alanlarının çaplarının karesiyle orantılı olduğunu gösterdi. Eudoksos astronomi ile de ilgilenmişti. Gezegenlerin yörüngelerinin saptanmasının yanı sıra bazı gök cisimlerinin konumlarının ilk olarak o açıklamıştır. Knidos’ta büyük bir gözlem evi kurduğu ve çalışmaların burada devam ettirdiği biliniyor. Fakat bu gözlem evinin yerini bulmak mümkün olamadı.

Knidos’taki önemli buluntular
Dionysos Tapınağı : Kentte toplam dört adet olduğu düşünülen tapınaklardan birisidir. Büyük limanın yakınlarında sahile yakın bir bölgede yer almaktadır. Frizlerinde şarap tanrısı Dionysos ilgili sahneler bulunmasından dolayı Dionysos için yapıldığı anlaşılıyor. Deniz yoluyla gelenleri muhteşem görüntüsü ile karşılayan bu tapınağa sütunlu bir yol ile ulaşılırdı. Tapınağı oluşturan mermerlerin alt kısımda olanları yöresel beyaz renkli olup üst kısmını oluşturanları mavi beyaz renkli olanları ise Rodos’tan özel olarak getirtilmişti. Bu yapının üzerine İÖ 500 yılları civarında bir kilise inşa edilir. Tapınağa ait mermerler ve diğer mimari malzemeler kilisenin inşası sırasında kullanılmıştır.
Stroa : Antik kentlerde bir sokak veya agoranın yanında yer alan üstü kapalı sütunlu galerilerdir. Knidos’ta Stroa, Dinnysos Tapınağı ile küçük tiyatronun yer aldığı alt terasta inşa edilmişti. Stroa’da yer alan bölmeli odaların büyük bölümü dükkan ve depo olarak kullanılmıştı. Bu mekanların bir kısmını dinsel amaçlı olarak değerlendirildiği düşünülüyor. 7.5 metre yüksekliğindeki yapının alt kısmını dikdörtgen gri mavi sert kireç taşlarından oluşmuş olup bunun üzerine hafif kumtaşı bloklar konulmuştu. İlk kez Helenistik Dönemde inşa edilen yapıya 2.yy’da sütunlu galeri eklenmiştir.
Tiyatro : Knidos’ta iki adet tiyatro bulunmaktaydı. Bunlardan 20000 kişi izleyicisi olan büyük tiyatrodan günümüze çok az buluntu ulaşmıştır. Büyük liman yakınlarında görülen ve 5000 kişilik kapasiteye sahip olan diğer tiyatro ise küçük tiyatro olarak bilinir. Bu tiyatro ilk olarak şehrin zenginlik zamanları olarak bilinen İÖ 2.yy’da Helenistik dönemde inşa edilmiştir. Roma döneminde ise yenilenerek daha gösterişli bir hale getirildi. Tiyatronun geniş tonozlu iki tane giriş kapısı ve iki katlı sahne binası bulunuyordu.
Agora : Küçük tiyatronun batı tarafında yer alıyordu.
Apollon Tapınağı : Kentin en önemli tapınağıydı. İÖ 2.yy’da inşa edilmiştir. Adak yerine merdiven ile çıkılmaktaydı. Tapınak yumuşak poros taşlardan inşa edildiği için zaman içerisinde çok yıpranmıştır. Tapınağın kuzey kısmındaki merdivenlerin töreni seyredenlerin oturması için yapıldığı düşünülmektedir.
Yuvarlak Tapınak Terası : Yuvarlak tapınağın ( Tholos ) temel podyumu gri mermerden olup,üst yapısı yumuşak posos taşındandır. Merdivenli giriş ve sunak yapının doğusundadır.Yuvarlak teras sütunlarla çevrilmiş olup üst tarafında Korint başlıklar görülmekteydi.
Hazine Daireleri : Yuvarlak tapınak terasının batı ve doğusunda sadece temelleri görülen iki yapının hazine dairelerine ait olduğu, en doğudaki uzun binanın ise dini törenler ve ziyafetler için kullanıldığı düşünülmektedir.
Propylon : Caddeden Apollon tapınağına geçişte yer alan büyük ve gösterişli kapıydı. Günümüze sadece sütun kaideleri ulaşmıştır.
Korint Tapınağı : Tüm şehre hakim bir tepenin üzerinde ve yedi basamağın üzerinde yer alır. Ön kısmında bulunan kalkan kabartması dikkat çeker. Bu tapınağın İS 2.yy’da Roma İmparatoru Hadriyanus zamanında yapıldığı düşünülmektedir. Merdivenli kısım seyircilerin oturması için yapılandırılmıştı. 
Kiliseler : Knidos’ta şehir içerisine dağılmış olan beş adet kilisenin varlığı bilinmesine rağmen günümüze sadece bu kiliselere ait kalıntı ulaşmamıştır.
Güneş saati : Knidos’taki ilginç buluntulardan bir tanesi de antik dönemde kullanılan güneş saatidir. Şehrin merkezi yerine bazen de birkaç değişik noktasına bu güneş saatlerinden bırakılırdı. Genellikle mermer bir blok üzerine zamanı gösteren sayılar işaretlenir, merkeze yerleştirilen bir çubuğun gölgesi hangi rakamın üzerine düşmesiyle saat anlaşılırdı. Knidos’un günümüze ulaşan güneş saati Helenistik dönemde inşa edilmiştir.
Nekropol : Kentin doğusunda ve surların dışında geniş bir alana yayılmıştır.
Muhteşem antik kent Knidos, Datça’nın yakınlarında. Deniz ve kara yolu ile ulaşımı kolay, gezmesi keyifli. Arkeoloji gezginlerinin bu kenti mutlaka görmesi gerektiğini düşünüyorum.

                                      


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder