ve Çiflik köyleri ile Alaçatı ve Barbaros olmak üzere iki bucağı vardı.
Alaçatı bucağı Reisdere, Germiyan ve Ildırı köylerini, o zamanlar
Çeşmeye bağlı bulunan Barbaros bucağı ise Uzunkuyu, Zeytinler,
Zeytineli, Barbaros ve Birgi köylerinden oluşmaktaydı.
Bu yıllarda İzmir Çeşme arası ulaşım eski şose yoldan ve yaklaşık üç saatlik bir sürede sağlanmaktaydı.Bu eski yoldan günümüze
ulaşan iki köprü Urla İçmeleri civarında, en güzelleri olan üçüncüsü
ise Zeytinler köyü yakınlarındadır.
1940 lı yıllarda sıcak ve şifalı suları ile tanınmaya başlayan Ilıcaya gelenler kalmayı düşünürlerse,bu civarın ilk oteli olan Karabina oteli ile bu otelin yakınında bulunan Rasim Palas ve İstanbul Otellerinden faydalanabilirler.Bu yıllarda Tabak Ali ve Mahmut
Görgün aile evleri otelde yer bulunmayanların kaldıkları( bugünkü
pansiyon benzeri) günlük olarak kiraya verilen evlerdir.
O yıllarda yerleşim sadece Ilıca tarafındaki bu bir iki otel ile yine
bu civarda yaptırılmış az miktarda yazlık evden oluşmaktaydı. İzmir'in tanınmış doktorlardan olan Ekrem Hayri Üstündağ, H.Hulki Cura ve Osman Yunus'un ihtişamlı evleri bu civarda yapılmış ilk yazlık evler olarak bilinir.Daha sonraları Celal Bayar ile İzmir'de yaşayan levanten vatandaşların Yıldız Burnu civarında yaptırdıkları yazlık evleriyle yerleşimin bu bölgede yoğunlaşmasını sağlamışlardır.
Ilıca plajı ise ince kumlarına ve güzel denizine rağmen tesis
noksanlığı nedeniyle bu yıllarda pek rağbet görmez.
Halkın bu şifalı sulardan ve denizden faydalanmasını düşünen
Kızılay Cemiyeti, Ilıca plajı üzerinde büyük bir gazino ve bunun
çevresinde kurduğu çeşitli sosyal tesisler sayesinde, günlük plajlardan faydalanmak isteyenlerin gereksinmelerini karşılayarak,
bölgeye gelenlerin sayısının artmasını sağlamıştır.
1940 lı yıllarda Şifneye yol bulunmadığından Ilıca'dan ulaşım
eşekler yardımıyla sağlanmaktaydı.Bu bölgede bulunan sıcak
su kaynağının etrafı bir baraka ile çevrilmiş olup gelenler kısa bir
süre bu barakanın içerinde şifalı su kaynağından faydalanma
olanağı bulmakta istersede hemen yakınında bulunan ve cilt
hastalıklarına iyi geldiği bilinen sıcak çamur banyolarınada
uğradıktan sonra aynı şekilde Ilıcalara dönmekteydi.
Çeşme ilçesinde yerleşim daha çok kalenin etrafındadır. Kalenin
önündeki meydanda ise resmi daireler,halkevi,Çeşmeyi sevenler
derneğinin binası ve o zamanlar çok popüler olan belediye gazinosu ile çarşı olarak bilinen az miktarda dükkandan oluşmuştur.
O yıllarda ismi Köste olarak bilinen Dalyanköy'de yakalanan balıkların bekletildiği büyük bir dalyan vardı. Özellikle bu bölgede
yakalanan ton balıkları bu dalyan içerisinde bekletilir.İhtiyaç olduğu taktirde buradan alınarak istenilen bölgeye sevk edilirdi.
Bu dalyanın varlığından zaman içerisinde Köste'nin adı Dalyanköy olarak değiştirilmişti.
O günlerden bu günlere....Günümüzde Türkiyenin bir numaralı
tatil bölgesi Çeşme'nin 1940 'lı yıllardaki mütevazi ve sakin görüntüsü böyleydi....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder