21 Ağustos 2014 Perşembe

HYPAIPA VE YILANLI KALE

                                                  
                                                   HYPAİPA
Antik dönem yerleşimi, Ödemiş ilçemizin Bozdağ eteklerinde kalan Günlüce Köyü sınırları içerisindedir. Hypaipa , antik dönemlerde çok önemli bir ticari yol olan Ephesos (Efes) ile Sardes (Sart) yolunun yaklaşık orta yerinde bulunması nedeniyle ticari ve askeri bakımdan çok önemli bir konumdaydı. Şehrin yerleşiminin sağladığı avantaj , ticari yaşantısını canlandırmış ve zaman içerisinde bölgenin en önemli şehri yapmıştır. Şehir hakkında bilgiler azdır. Antik dönem coğrafya ve tarih yazarları şehirden kısaca bahsetmelerine rağmen fazla açıklayıcı bilgi vermezler.
Hakkında çıkartılan pek çok efsane ile tanınan Hypaipa'da günümüze kadar ciddi bir kazı yapılmadı. Bir kaç üniversitenin yaptığı çalışmalar sadece yüzey araştırmaları seviyesinde kaldı.
                                          ARAKHNE EFSANESİ
Hypaipa şehri ile bütünleşmiş en önemli efsane Arakhne adındaki bir kız ile ilgili olanıdır. Hypaipa şehrinde yaşayan bu genç kız nakış işleme ve diğer el sanatları konusunda çok becerikliymiş. Ünü o kadar çok yayılmış ki şehrin sınırlarını aşıp, tanrıça Athena'ya kadar uzanmış. Kendisinden daha iyi nakış işleyen birisini kabullenemeyen tanrıça onu yarışmaya davet etmiş.
Efsaneye göre Athena Olympos Dağında yaşayan tanrıları, Arakhne ise Baş Tanrı Zeus’un Eorupe’yi kaçırışını nakşetmiş. Yarışmayı Arakhne kazanınca Tanrıca Athena onu cezalandırarak örümceğe çevirmiş. Hypaipa ile bütünleşmiş olan bu efsane bazı araştırıcılar Hypaipa'nın önemli bir dokuma merkezi olduğu sonucunu çıkartıyor.
                                   BAŞ PSİKOPOSLUK MERKEZİ
Şehirde bulunan bazı kalıntıların bir bizans kilisesine ait olduğu düşünülüyor.
Küçük Menderes üzerindeki köprülerde Roma ve Bizans mimari özelliklerini görmek mümkün.
Hypaipa hakkında yapılan araştırmalar kentin Efes Metropolitine bağlı bir piskoposluk merkezi olduğunu ayrıca İmparator II. Angelus döneminde (İ.S. 1186-1195) başpiskoposluğa yükseldiğini göstermektedir.


                                               YILANLI KALE
Yılanlı Kale'yi görmek için ilk olarak Yılanlı Köyüne ulaşmak gerekir. Ödemiş bağlı yaklaşık 200 kişinin yaşadığı bir köy olan Yılanlı Köy, ilçe merkezine 28 km. uzaklıkta olup, Bozdağ'ın orta yamaçlarında ki dağ köylerinden birisidir. Yurdumuzun en iyi kestanelerinin yetiştiği bir bölgede bulunması nedeniyle köy yaşayanlarını kestane yetiştiriciliğine yönlendirmiş. Bölgede gezerken her an asırlık bir kestane ağacı muhteşem görüntüsüyle yıllara meydan okurcasına karşınızda durur. Görüntülerini fotoğraflamayı unutmayın derim.
Bölgenin verimli toprakları kestane yanında kiraz, vişne, ceviz ve elma yetiştirilmesine de olanak verir.
Köy yakınlarında bulunan Yılanlı Kalenin sağlayacağı hareketliliği düşünen köy halkı kaleyi ziyarete gelenleri sıcak bir ilgi ile karşılıyor. Yılanlı Köyü ve Yılanlı Kale isminin bu civarda çok yılan bulunmasından değil, etrafta fazla yerleşim olmamasından konulduğunu belirtiyorlar.
Gelenlerin sayısını arttırmak ve hareketliliği sürekli kılmak amacıyla köy halkı köyden kaleye uzanan yolu kısmen düzeltip, nispeten kolay yürünür bir hale getirmiş. Dik bir tepede bulunması nedeniyle yürüyüşü nispeten zor olsa da çıktıktan sonraki etraftaki manzara çekilen yorgunluğu unuttururcasına güzel.Yayan olarak çıkamayanlar köyden temin edecekleri bir traktör yardımıyla kaleye ulaşabilirler.
Yılanlı kale Roma döneminde yapılandırılmış. İçerisinde küçük bir askeri birliği barındıran bir yol gözetleme kulesi olduğu düşünülüyor. Bozdağ'ın konum olarak yüksek bir bölgede bulunması bu işlevini için ideal bir konum yaratıyordu. Ephesos ( Efes)'ten Phidelphia ( Alaşehir)'e kadar uzanan ticari yolu denetim altında bulundurmanın yanı sıra ve aynı zamanda askeri bir gözetim noktası olması açısından Yılanlı Kale'nin stratejik önemi fazlaydı.
Arkeolog Şükrü Tül bu görüşe katılmaz. Yerleşim yerlerinden çok uzakta bulunan bir askeri birliğin fonksiyonel olarak bir işlevi olamayacağı görüşündedir. Arkeolog Şükrü Tül’e göre burası askeri amaçtan ziyade sivil amaçlar için kullanılmıştı. Stratejik olarak önemli bir noktada bulunması nedeniyle  dış dünyadan gelen yabancı akımlar sırasında sivil halkın büyük olasılıkla da daha yüksekte bulunan fakat bu gün için bir izine rastlanmayan bir manastırda yaşayanların ve onların hayvanlarının saklanma ve korunma noktası olduğu görüşünü savunur. Özellikle koyunların böyle bir yerde saklanması gerektiğini ve Ödemiş civarında bulunan Balabanlı, Fata ve Peşrefli Kaleleri gibi dağ başı güvenlik alanlarından birisi olduğundan söz eder.
Kaleye ulaşınca burçlarının bir kısmının nispeten sağlam olduğu diğerlerinin ise tamamen yıkılmış olduğu görülüyor. Kalenin iç ve dış duvarları kısmen belli. Kalenin pek çok yerinde definecilerin açtığı çukurları görmek mümkün. Bunlar oldukça çirkin bir görüntüye neden oluyorlar. Bir kale kalıntısında arkeolojik olarak ne bulunabilir? Tabiki Hiçbir şey..Ama kazılmış, aranmış ve öylece bırakılmış.Çirkin bir görüntü.
Dönüş yolu nispeten daha rahat. Dönerken köyden kestane almayı unutmayın derim. 














                                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder