19 Ağustos 2014 Salı

AYASOFYA MÜZESİ

Doğu Roma İmparatorluğu devrinde yapılmış olan Ayasofya günümüze kadar ulaşmış olan Bizans eserlerinin en ünlüsüdür. Aynı zamanda dünya mimarlık tarihinin en önemli eserlerinden birisi olarak kabul edilir. Ayasofya inşa edildiği günden bu güne kadar üç kere çehre değiştirmiş ilginç bir yapıdır. İstanbul’un fethine kadar kilise, bu tarihten 1934 yılına kadar cami, daha sonraları ise müze olarak hizmet vermiştir.
Ayasofya ilk olarak Roma İmparatoru Büyük Konstantin’in imparatorluk merkezini İstanbul’ a getirerek şehri onarmaya başladığı 326 yılında yapıldı. Bundan sonra çeşitli dönemlerde yangın, deprem gibi afetler bütünlüğünü bozsa da onarılarak işlevine devam etmişti.  En büyük zararı ise tamamen yandığı 532 yılındaki Nika ayaklanması sırasında gördü. İmparator Justinianos ayaklanmayı bastırdıktan sonra kiliseyi olağan üstü  boyutlarda tekrar yapmaya karar verir. Yapının inşası için gerekli olan malzeme hızlı bir şekilde ve imparatorluğun değişik noktalarından sağlandı. Özellikle mermerleri bütün Akdeniz ülkelerinde araştırma yapılarak özenle seçildi. Binanın  yapımını o devrin  en önemli mimarlarından olan Milet’li İsidoras ve Thalles’li Antheminos üstlendi. İnşaatında 10000 den fazla işçinin çalıştığı ve Justinianus’un buraya bir servet harcadığı bilinmekte. Ayasofya muhteşem bir kilise olarak 562 yılında büyük bir tören ile ibadete açıldı.
O zamanlar ‘Büyük Kilise’ olarak bilinen bu yapı daha sonraları ‘The Sofia’ zaman içerisinde de ‘Ayasofya’ ismini aldı.
İstanbul’un alınmasından sonrada bu isim değişmedi. Binanın adındaki ‘sofya’ sözcüğü her hangi bir kimsenin adı olmayıp, Yunanca’da bilgelik anlamına gelen sophos sözcüğünden gelmektedir. Dolayısıyla Ayasofya kutsal bilgelik veya ilahi bilgelik anlamına gelir. Bu kavram ortodoksluk mezhebinde Tanrının üç niteliğinden birisi olarak kabul edilir.
Burası Bizans Döneminde Doğu Ortodoks kiliselerinin merkezidir.
Türkler’de bu ihtişamlı yapıya daima büyük bir ilgi gösterdiler. İstanbul’un fethini izleyen yıllarda Osmanlı topraklarında Kabe’den sonra en çok ilgi gören ve sürekli bakımı yapılan binalardan birisidir. Bu onarımlar ve zaman zamanda duvarları güçlendirilen bina bu bakımlar sayesinde günümüze kadar ulaşabildi. Fatih’in emri ile camiye dönüştürmek için bazı değişiklikler yapılmış olsa da binanın esas yapısı daima korundu.
                                   AYASOFYA'YI   GEZERKEN
Müze geniş bir bahçenin içerisinde . Burada Sultan Mahmut tarafından yapılmış olan bir şadırvan ile Ayasofya’nın daha önceki binasına ait  kalıntılar var. Müzeye tunç bir kapıdan girilir. Asıl salon Ayasofya’nın muhteşemliğini göstermesi bakımından önemlidir. 55 metre yüksekliğinde bulunan kubbenin muhteşem görüntüsü ziyaretçileri adeta büyülemekte. Marmara Adasından getirilen beyaz, Afyon’dan getirilen pembe, Kuzey Afrika’dan getirilen sarı renkli mermerler güzel bir görsellik sunuyor.
Kubbesi 55.6 metre yükseklikte ve ortalama 31.6 metre çapında olup 107 adet sütun ile desteklenmektedir.
Sütunlar değişik kutsal alanlardan özel olarak  getirilmişlerdir. Bu salonda hristiyanlık için anlamlı mozaiklerle Kazaker Mustafa İzzet Efendi tarafından 1847 – 1849 yılları arasında yapılmış  ve müslümanlık motiflerini içeren sekiz adet levhayı  bir arada görmek mümkün.
                                        TERLEYEN  MERMER
Ayasofya Müzesinin kuzey batısında dört köşeli, beyaz renkli mermer yaz ve kış aylarında terleme özelliği ile dikkat çekiyor. Terleyen direk olarak bilinen bu sütunun orta yerinde bir delik bulunur. Buraya parmaklarını sokanlar bir ıslaklık hissederler. Bu konuda pek çok efsane üretilmişti. İşin aslı gözenekli bir taştan yapılmış olan bu sütun zeminindeki suyu sürekli yukarı taşıdığı için bu bölgedeki nemin hiç kaybolmamasından kaynaklanır.
             BİZANS İMPARATORLARIN TAÇ GİYME YERLERİ
Ayasofya’nın büyük salonunun yer mozaikleri beyaz renkli iken  bir köşesindeki yer mozaiği renklidir. Bu bölüm Bizans İmparatorlarının taç giyme yeridir.
                                  MÜZENİN  BAHÇESİ
Bahçesinde beş Osmanlı Padişahının mezarları bulunuyor. Bu padişahlar İbrahim, Mustafa, 2.Selim, 3.Murat ve 3. Mehmet’e aittir.
Bu türbelerin arka tarafında duvarlar ile çevrili bir bölüm vardır. Buradaki şehzadeler türbesinde 3.Mehmet’in tahta çıkar çıkmaz öldürttüğü küçük şehzadeler için yaptırılmış.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder