Kelime anlamı deniz dalgası olan Kyme, İzmir’in Aliağa İlçesi yakınlarındaki Çandarlı körfezinin güney kıyısındadır. Kentin kuruluş tarihi
kesin olarak bilinmemekle birlikte Strabon’un yazdıklarına göre şehir, İÖ 1046 yılında Yunanistan’ın kuzeyinden bu
bölgeye gelen Aioller tarafından kurulmuştur. Kent arkaik dönemde tarım ekonomisi ve limanları
yoluyla yaptıkları ticaret sayesinde
ekonomik açıdan çok gelişmişti. Klasik dönem olan İÖ 450-323 yılları arasında Kyme, Aiolis birliğinin merkezi hatta lideri
konumundaydı. Şehir daha sonra Atina Birliğinin bir üyesi oldu. İÖ 4.yy ikinci
yarısında şehri ziyaret eden Büyük İskender şehri çok beğendiği için Apollon
Tapınağına bronz bir şamdan hediye ettiğinden bahsedilir. Helenistik dönemde ( İÖ 323-31 ) şehirde bir
çok yeni bina yapıldı. Şehrin etrafını çevreleyen sur duvarları, tiyatro, güney
tepede yeni yerleşim alanı ve mendireğin genişletilmesi hep bu yıllardan kalan
eserlerdir. Bölgenin önemli bir liman kenti olan Kyme, özellikle Roma
İmparatorluğunun ilk yıllarında ticari önemini korumuştur. Bizans döneminde ise önemli bir dinsel merkezdi. Kardinalin ikametinin burada bulunduğu bilinmektedir. İS 17
ve 94 yıllarında şehirde büyük zarara yol açan iki deprem oldu. Bu felaketlere rağmen şehir önemini kaybetmeyip canlı ticaret
yaşantısına 7.yy’la kadar devam ettirdi. 12 ve 13 yy’da ise liman çevresinde az
bir yerleşim olduğu görülüyordu. Fakat bu yıllarda şehir ticari ve ekonomik önemini
kaybettiğinden yıllar içerisinde terk edildi.
ARAŞTIRMALAR VE KAZILAR
Kentin varlığından ilk olarak 1429-30 ve 1446 yıllarında burayı ziyaret eden Ancona bahseder. Venedik kökenli Baltazi ailesi 1874 yılında burada ilk kazıyı yapmışlar ve Kyme'de bir mezarda buldukları çok değerli takı,mücevherat ve seramik eserleri British Muzeum'a satarak muazzam bir servetin sahibi olmuşlardı. 1881 yılında Reinach ve Pottier burada ele geçen heykellerin bir kısmını İstanbul Arkeoloji Müzesine, bie kısmını ise Paris Louve Müzesine vermiştir. 1953 ylında Prof.Dr.Ekrem Akurgal başkanlığında bir sondaj çalışması yapılmış olsada bir sonuç alınamadı. 1986 yılından itibaren İtalyan Calabria Üniversitesi özel izin ile burada kazı yapma ruhsatı aldı. Fakat ne yazıkki o zamandan beri hiç bir çalışma yapılmadı. Kazı için İtalya'dan gelenler burasını bir tatil ve dinlence yeri olarak gördü. Tatil yaptı denize girdi,geri gitti. Kültür Bakanlığımızın böyle verimsiz kazıların çalışma izinlerini iptal etmesi gerektiğini düşünüyorum.
KYME’DEN
GÜNÜMÜZE ULAŞANLAR
Agora : Şehrin agorasının kalker ve
andesit bloklardan yapılmış döşemesi kısmen belirgindir. Sütunlu yolları ,
çevresindeki dükkanları ve konum olarak şehrin
merkezinde bulunması diğer Roma
agoralarının özelliklerini taşır. Agora’ya uzanan taş döşemeli yolun üzerinde
açığa çıkarılan çeşitli yapılar buranın ortaçağa kadar kullanıldığını gösteriyor.
Alana
bitişik bir kilise ile agorayı kuzeybatı, güneydoğu doğrultusunda kesen bir
caddenin varlığı saptanmıştır. Agora alanından kiliseye giden yolda aynı
doğrultuda olan 44 adet mezar görüldü. Mezarlar agoranın önemini kaybettiği
Bizans döneminde bölgenin mezarlık alanı
olarak kullanıldığını gösteriyor. Çocuk mezarların sayısının fazla olduğu
görülen bu alandaki kazı çalışmaları sırasında pek çok mezar hediyesine
ulaşıldı.
Sonraki yüz
yıllarda burada bulunan kilisenin büyük bir bölümünün üzerinde kale ile
bağlantılı büyük bir yapı yer alıyordu. Bu yapı dört odalı olup 7 metre genişliğinde ve 40 metre uzunluğunda
dikdörtgen büyük bir binadır. Bu büyük
yapının odalarından birinde bir kireç
ocağına rastlanması binanın son dönemlerinde önemini yitirdiğini gösteriyor.
Tiyatro : Sadece yeri ( çanağı ) belli olan tiyatrodan günümüze ulaşan
fazla bir bulgu yok. 7500 kişilik olduğu tahmin edilen tiyatro zamanın büyük
tiyatrolarından birisiydi.
Kale : Limanı korumak amacıyla
yapılmıştır. Kentteki çeşitli kalıntılardan toplanan devrişme malzeme ile
12.yy’da inşa edilmişti. Kulelerle güçlendirilmiş beşgen bir plana sahipti. Kale içerisinde dikdörtgen
bir avlu etrafında değişik form ve işlevlerde olan odalar görülmektedir.
Kalenin dış duvarlarını taş bloklar meydana getirmektedir. Temel yapısı olmayan
kale, 80ne 75 metre
büyüklüğünde olup, belirli aralıkla
dizilmiş altı adet kulesi bulunmaktaydı.
Kalenin kuzeydoğu köşesinde yer
alan 2.4 metre genişliğindeki
ana giriş kapısının her iki yanında da birer kule vardı.
Muhtelif zamanlarda yapılan kazılarda tapınağa
ve evlere ait az miktarda bulgu ile karşılaşıldı.1985 yılından itibaren İzmir
Arkeoloji Müzesi tarafından yapılan arkeolojik incelemeler sonucunda, denizin
içerisinde yer alan liman yapılarına ulaşmak mümkün olmuştur.
Kyme Kenti
sürdürülen çalışmalar sırasında Roma dönemlerine ait muhtelif
evlerden kalan kalıntılar, sarnıç , su kemeri, sütunlu yol ve şehrin kanalizasyon sistemine ait künklere
ve amfora kalıntılarına ulaşıldı.
Kymeliler,
kendi limanlarından ticaret yapan gemilerden gümrük ve liman vergisi
almadıkları ve bu konuda karar ve
düzenlemeleri olmadığı için diğer
Yunanlılar tarafından daima alay konusu olmuşlardır.
Kyme Antik
kentinin yurdumuzda kalan sınırlı arkeolojik buluntuları arasında en önemlileri
İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenen tunçtan yapılmış atlet heykeli ile
Aphrodite ait olduğu düşünülen kadın başıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder