Hasta
adam
Bu sözcük ilk olarak Rus İmparatoru 1. Nikola
tarafından kullanıldı. 9 Ocak 1853 tarihin de bir konserden çıkarken sohbet
etmekte olduğu İngiltere'nin Rusya elçisi Hamilton Seymour'a Osmanlı
İmparatorluğu için "hasta
adam" terimini kullanır. Aslında yakında dağılıp parçalanmasını beklediği bu ülkenin
topraklarını paylaşmak için nabız yokluyordu. İngiliz elçisi de bu
değerlendirmeyi Londra'ya rapor edince I. Nikola'nın bu sözleri hızla yayıldı.
Osmanlı İmparatorluğunun son dönemi için yakıştırılan "hasta adam" deyimi Avrupalıların
çok hoşuna gitti. Bundan sonra fırsat
buldukça bu terimi kullanmaktan
çekinmediler.
Rus Çarı'nın "hasta" diye ilan ettiği Osmanlı İmparatorluğunun
sağlığının yerinde olduğu tabii ki söylenemezdi. Çeşitli reformlar yapmaya modernleşmeye çalışan imparatorluk gerçekten
de bir türlü kendisini toparlayamıyor zor günler geçiriyordu.
Tavlayı
kim buldu ?
Eski
zamanlarda Hint İmparatoru, satranç oyununu Pers İmparatoruna, hediye olarak gönderir. Bu yeni oyunu ona
gönderdiğini kendisinin de bir oyun icat ederek ona göndermesini ister.
İran şahı Nevşiyann’de veziri Büzur
Mehir’e yeni bir oyun bulmasını söyler.Çok akıllı olan vezir 10 gün içerisinde tavla
oyununu icat eder. Zaman
kavramından alınan ilhamla tasarlandığı bilinmektedir.Tavlanın içindeki
karşılıklı 6'şar hane 12 ayı temsil eder.15 açık ve 15 koyu renkli pul, Ayın 15
gece ve 15 gündüzünü simgeler. Karşılıklı 12'şer hane günün 24 saatidir. Tavlada,
4500 civarında hamle ihtimali bulunur.
Ancak zar faktörüde önemli olduğundan
oyunu kazanmak için şans ta önemli bir
faktördür.
Osmanlı
köşesi
Osmanlı
devletinin bir dünya devleti olmaya aday olduğu 15. ve 16.yy lar da Avrupa’daki
evlerde Osmanlı Köşesi adı altında bir
bölüm yapmak moda olmuştu. Genellikle oymalı ve sedef kakmalı mobilyalar,el
dokuması halılar, tütün içmekte kullanılan çubuklar, el yapımı kaseler ve yemek
yemekte kullanılan bakır siniler başlıca dekor malzemesi olarak kullanılırdı.
Kendinizi Türklere emanet edin
Moldova’lıların 1352 yılında kurdukları Boğdan Beyliği tarihte kurulan ilk
devletleridir. 1457- 1504 yılları
arasında 47 yıl gibi uzun bir süre hüküm süren kral Stefan 1475 yılında Osmanlı
Ordusunu yenme başarısı göstermişti. O tarihlerde bu başarıyı gösteren tek kişi
olması nedeniyle Katolik Avrupa
tarafından kendisine "Hristiyanlığın şövalyesi" ünvanı verilmiştir.
Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğinde,evlatlarına, "Belki de yakında
korumaya muhtaç olacaksınız. Böyle bir durumla karşılaşırsanız asla Ruslara'a
yanaşmayın. Onlar haindir, sizi kısa zamanda yok ederler. Kendinizi Türklere
emanet ederseniz onlar adil ve
merhametlidirler" diyerek nasihat etmişti.
Avusturya’da
Türk Akıncıları
1534 yılında Viyana’sında Türklerin bu şehri almak için her an için buraya gelecekleri dilden dile dolaşır.Bu düşünce halk üzerinde büyük korkuya neden olmaktadır. St. Stephen Katedrali Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görünce arka arkaya çan çalarak halka haber vermek için bir kişiyi görevlendirilir. Bu memuriyet 1956 yılında, Viyana Belediye Meclisince ‘Artık Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu göreve gerek yoktur." diye bir karar almasından sonra iptal edilir.
1534 yılında Viyana’sında Türklerin bu şehri almak için her an için buraya gelecekleri dilden dile dolaşır.Bu düşünce halk üzerinde büyük korkuya neden olmaktadır. St. Stephen Katedrali Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görünce arka arkaya çan çalarak halka haber vermek için bir kişiyi görevlendirilir. Bu memuriyet 1956 yılında, Viyana Belediye Meclisince ‘Artık Osmanlı tehlikesi kalmadığından, bu göreve gerek yoktur." diye bir karar almasından sonra iptal edilir.
Padişahın kuvvet
macunu
Il. Mahmut kuvvetli ve zinde görünümlü bir padişahtı. Bu görünüşünü her gün sabah akşam yemekten önce aldığı bir kaşık kuvvet macununa borçlu olduğunu düşünürdü.Padişahın düzenli olarak kullandığı macunun nasıl yapıldığına gelince,Safran,tarçın,meyan kökü balı, kurutulmuş menekşe, mistika ve arap zamkı’ndan 16 şar gram bir havanda iyice dövülür. Bileşime az miktarda gül suyu karıştırılır, ezilerek, macun kıvamına getirilir. Böylece hazırlanan macun 8-10 gün, kapalı kaplarda dinlendirildikten sonra padişaha sunulurdu.
Evliya Çelebi
1611 yılında
İstanbul’da doğan ve asıl ismi Derviş Mehmet Zilli olan Evliya Çelebi iyi bir
öğretim gördü. Küçük yaşından beri içerisinde olan gezi merakı ,değişik yerler görmek ve yeni
insanlar tanıma isteği ömrü boyunca hiç bitmedi. 1630 yılında başladığı
seyahatları tam 50 yıl boyunca devam etti.Osmanlı İmparatorluğunun sınırları
içerisinde yer alan bütün ülkeler daima ilgi alanı oldu.Son gittiği yer olan
Mısır’da 1683 yılında vefat etti.
Evliya Çelebi gezdiği
bütün ülkeleri ile izlenimlerini kendi yorumlarını da ekleyerek tarih,gezi ve edebiyat açısından çok önemli
olan bir eser olan seyahatnameyi yarattı . On cilt’ten oluşan Seyahatname
gezmiş olduğu yerler
hakkında önemli bilgiler içerir.
Türk Kültürle ve gezi edebiyatı
açısından önemli bir eserdir. Kitabında
Anadolu’nun yanı sıra Kuzey Afrika, İran, Kafkaslar , Orta ve Kuzey
Avrupa’dan da bahseder.
Terleyen mermer
Ayasofya Müzesinin
kuzey batısında dört köşeli, beyaz renkli mermer yaz ve kış aylarında terleme
özelliği ile dikkat çekmekte.Terleyen direk olarak bilinen bu sütunun ortasında
bir delik bulunur.Buraya parmaklarını sokanlar bir ıslaklık hissetmekte.Bu
konuda pek çok efsane üretilmiş olup, müslüman ve hristiyanlar arasında bu
sütunun temelinde bir tılsım olduğu söylenir. Bu deliğin içerisine parmağını
sokup çevirenlerin o anda akıllarından geçen dileklerin gerçekleşeceğine
inanılır.Fakat işin aslı,gözenekli bir taştan yapılmış olan bu sütun zemindeki
nemi sürekli olarak yukarı ilettiği için bu bölgede oluşan ıslaklığın hiç
kaybolmaması.
Ayasofya
Doğu
Roma imparatorluğu devrinde yapılmış olan Ayasofya ,günümüze kadar ulaşmış Bizans eserlerinin en ünlüsüdür.Aynı zamanda
dünya mimarlık tarihinin en önemli eserlerinden birisi olarak kabul edilir.
Ayasofya inşa edildiği günden bu güne kadar üç kere çehre değiştirmiş ilginç
bir yapıdır.. İstanbul’un fethine kadar kilise, bu tarihten 1934 yılına kadar cami, daha sonraları ise
müze olarak hizmet vermiştir.
İlk yapıldığında
‘Büyük Kilise’ olarak bilinen bu
yapı daha sonraları ‘The Sofia’ ve zaman
içerisinde ’Ayasofya ‘ ismini aldı.
Binanın adındaki ‘sofya’ sözcüğü
eski Yunancada ‘bilgelik’ anlamına gelen’ sophos’ sözcüğünden
oluşmuştur. Dolayısıyla Ayasofya ‘kutsal bilgelik’ veya ‘ilahi bilgelik’
anlamına gelir. Bu kavram ortodoksluk
mezhebinde Tanrının üç niteliğinden biri olarak kabul edilir.
Osmanlı padişahları
hakkında ilginç bilgiler
Osmanlı
Devleti 1281 yılında kurulmuş,1 Kasım 1922’de son bulmuştur. Saltanat tam 641
yıl devam etmiştir. Bu süre içerisinde 36 padişah hüküm sürdü.
En uzun süre tahta kalanlar : Kanuni Sultan Süleyman 46 yıl
IV. Mehmet ( Avcı )
39 yıl
I I. Abdülhamid
33 yıl
Fatih Sultan Mehmet
30 yıl
En kısa saltanat süren V. Murat 3 ay 3 gün
En yaşlı padişah olanlar V. Mehmet Reşat 65 yaşında
VI. Mehmet Vahdettin 57
yaşında
III. Osman 51 yaşında
En genç padişah olanlar IV. Mehmet 7 yaşında
I. Ahmet
13 yaşında
II. Osman
14 yaşında
Padişahlıktan çekilen II. Murat
İhtilalde öldürülen II. Osman
Fetva ile idam edilen İbrahim
Selefi tarafından öldürülen
IV. Mustafa
Suikaste uğrayan Abdülaziz
Savaşta şehit olan 1. Murat
Savaşta yaralanan Fatih Sultan
Mehmet
Savaşta Esir düşen 1. Bayezid
Kadınlara aşırı düşkün olanlar III. Murat ve İbrahim
Çok içki içenler I.
Bayezid, II. Selim ve IV. Murat
En çok kardeşini
öldürten III.
Mehmet ( 19 kardeş )
Ordusunun başında ilk defa savaşa gitmeyen II. Selim (1574 )
Halkla ilk defa yemek yiyen II. Abdülhamid
Pehlivan olanlar Abdülaziz, 4.Murat
Padişah olduktan sonra sünnet olan I. Ahmet ( 14 yaşında )
IV. Mehmet ( 7 yaşında )
Türklerde
Futbol
Kaşgarlı
Mahmut’un ünlü Divan-ı Lügatı Türk adlı eserinde Türklerin futbola benzer
özellikler taşıyan Tebük adını verdikleri bir oyun oynadıklarından bahseder.
Yurdumuzda Bu günkü anladığımız anlamıyla futbol 1894 yılında İzmir’de
oynanmıştır . Ticaret ile uğraşan İngilizlerin İzmir’de kurduğu Football Club
Smyra ( İzmir Futbol Kulübü )
yurdumuzdaki ilk futbol kulübü olma özelliğini taşır. Türkiye de ilk Türk futbol kulübü 1899 yılında İstanbul Kadıköy’de ‘
Black Stocking Footbal club
‘ismiyle açıldı.1905 te Galatasaray,
1907 yılında ise Fenerbahçe Futbol
takımları kurulur..1903 yılında jimlastik kulübü olarak açılan Beşiktaş 1910 yılında Futbolu da etkinlikleri
arasına dahil eder.Cemiyetler kanununa göre ilk ruhsat alan takım Beşiktaş
olmuştur. Onun arkasından Altınordu, Galatasaray, ve Fenerbahçe kulüpleri
tescil edilmiştir.İzmir’de ilk açılan kulüp 1912 yılında Karşıyaka’dır. Altay
1914, Altınordu 1923, Göztepe’nin ise kuruluş tarihi 1925’tir.
Cumhuriyetten
önce kurulan Türkiye Futbol Federasyonu 21 Mayıs 1923 ‘te FİFA üyeliğine kabul
edildi. 26 Ekim 1923 tarihinde ise ilk milli maçımızı Romanya ile İstanbul’da
oynadık. 1954 yılında kurulan UEFA ( Avrupa Futbol birliği 1964 yılında
Türkiye’yi birliğe kabul etti.
Diplomalı ilk Türk doktoru
1816
Yılında İstanbul’da doğan İsmail oğlu Salih, ilk ve orta öğretimdeki başarılı bir
öğrencilik sonrasında Mekteb-i
Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’ye kaydolur. Burada
da sınıf birincisi olacak kadar başarılı
bir öğretim devresi geçirdiğini görmekteyiz.1943 yılında adı geçen fakülte ilk
mezunlarını vermektedir. Tıp tarihine geçmiş olan ilk diploma töreni devrin
padişahı Sultan Abdülmecidin de katılımıyla 20 Eylül 1843 tarihinde
gerçekleşir. Mezun olacak öğrenciler bir jürinin önünde sınavdan geçecek, başarılı olanlara diplomaları bu toplantı
sırasında verilecekti. Sınav dili
Fransızca’dır . İçeriye ilk olarak Salih Efendi davet edilir. Anatomi, fizyoloji,patoloji,eczacılık halk
sağlığı konusunda kendisine yöneltilen soruları
yanıtlar. Daha sonra on dokuz
genç daha sınava alınır. Jüri heyeti tüm
öğrenciler arasında en başarılı olarak
Salih Efendiyi seçerek tıp tarihimizin 1 numaralı diplomasını ona verir.
Salih Efendi çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, bu günkü sağlık bakanı
seviyesinde olan hekimbaşılığa kadar yükselir. Bu mevkiye gelince tıp fakültelerinde Fransızca olan öğretim
dilini Türkçe’ye çevirme başarısını gösterir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder