ALACA AT ‘tan günümüze...
Alaçatı, Çeşme yarımadasının en eski yerleşim birimlerinden birisidir. Piri
Reis’in 16. Yüzyılda yazdığı ünlü denizcilik kitabı Kitab-ı Bahriyede bu bölgede gördüğü alaca atların çokluğundan kendisin bu
yerleşim bölgesine Alaca At ismini verdiğinden bahseder. Bu isim zaman
içerisinde önce Alaçat’a daha sonraları ise Alaçatı’ya dönüşür.
1850
yıllarında güneyi tamamen bataklık ve sazlık olan Alaçatı bu bataklığın
kurutulması ve bazı inşaat işlerinde çalıştırılmak için çok sayıda işçiye
gereksinim duyulur. Yeterli işçinin çevreden sağlanamaması üzerine bu
işlerin çabuk bitirilmesi için adalardan bol miktarda Rum işçi getirilir. Öngörülen çalışmalar bitince bu
kişiler bölgeden ayrılmayıp bağcılıkla uğraşıp yaşamlarını refah içerisinde devam ettirirler. Bu refah seviyesi adalardan
daha fazla kişinin bu bölgeye akın etmesine neden olur. Hızla artan Rum nüfusu
40000 kişiye kadar ulaşır. Türklerin o zamanlar bu bölgedeki toplam nüfusu
sadece 5000 kişidir. İşte yoğun Rum yerleşiminin olduğu dönemlerde Alaçatı’nın
adı da Agrilya olarak değiştirilir. Rumların mübadele ile bu bölgeyi terk
etmesinden sonra buralara Bosna Hersek, Makedonya ile İstanköy’den gelen Türk
göçmenler yerleşir. Yeni gelenler bu bölgenin verimli topraklarında uzun
yıllardan beri yapılan bağcılığı bırakılarak tütün, zeytin ve kavun
yetiştiriciliğine ağırlık verirler.
ALAÇATI
VE TURİZM
Çeşmeye
yedi kilometre uzaklıkta bulunan Alaçatı,
Türkiye’nin en popüler turizm bölgelerinden birisidir. Oldukça sade ve
genellikle beyaz boyalı olan tipik evleri Türk ve Yunan mimarisinin bir
karışımını yansıtır. Bahçesiz olduklarından
direkt olarak sokağa açılan kapıları ,kendilerine özgü ufak cumbaları ve
sadece bu bölgede bulunan taşlardan
yapılmış olan bu taş evler bölge için özgünleşmiştir. Alaçatı’nın Arnavut kaldırımlı sokakları ve artık
kullanılmasa da her yerde karşınıza çıkabilen yel değirmenleriyle karakterize sevimli bir beldedir. Özellikle yaz
akşamları Alaçatı görülmeye değer. Dar
sokakların da dolaşan,alış veriş yapan veya
restoran ve barlarında eğlenen yoğun bir kalabalığa ev sahipliği yapar.
Kışın kendisine özgü yaşantısı sessizliği sevenler için çok dinlendiricidir. Pek
çok butik oteli gelen misafirlerini ağırlamaya her zaman hazır. Kalacak yer
sıkıntısı çekmesiniz.
Yaz
ve kış hiç aksamadan cumartesi günleri kurulan
halk pazarı ile antika sergisi bu
bölgeye gelenlerin ilgi odaklarından birisidir. Özellikle Alaçatı’ya özgü kekik
balı ile adına kopanisti denilen ve de sadece bu bölgede imal edilen özel
peyniri bu pazarda bulmanız mümkün.
Alaçatı
içerisinde bulunan Pazaryeri camisi 1874 yılında yapılmış olan Ayios
Konstantinos Rum kilisesinden kalmıştır. Bu kilise Türk yerleşiminden sonra yan
tarafına, dıştan girilen ve kesme taşlardan yapılmış tek şerefeli bir minare
ilave edilerek cami’ye dönüştürülmüştür.
Cami avlusunda kilise döneminden kalmış siyah
beyaz çakıl taşları kullanılarak yapılan geometrik görünümlü mozaikler günümüze
kadar bozulmadan ulaşmış. Alaçatı’da ki diğer
ünlü bir camide bu bölgeye çok büyük faydaları olmuş Haci Mehmet Ağa’nın
ismini taşır. Selçuklular zamanında yapılıp çeşitli tamiratlar geçirerek
günümüze kadar ulaşmış olan bu cami
özellikle ahşap mimarisiyle ilgi çeker. Avlusunda Selçuklu ve Osmanlı mezar
taşları vardır.
Alaçatı’nın
sahil kısmı yat limanı ve sörf merkezinin bulunduğu iki ayrı kısımdır. Alaçatı
yat limanı aynı adlı körfezin başında yer alan ve rüzgarlara kapalı bir alandadır.
İleriki yıllarda bu bölgede yat
turizminin gelişeceği göz önüne alınarak yapılmış iyi bir marinadır. Kuzey
kısmında ona komşu olan bir balıkçı barınağı vardır. Yat limanının yanından
başlayarak yaklaşık bir kilometre kadar devam eden sahil sörf paradise
bölgesidir. Birçok sörf okulu bu bölgede faaliyet göstermekte. Burası
Dünyanın sayılı Türkiye’nin ise en iyi windsurf (Rüzgar sörfü ) merkezlerinden birisidir. Yaz kış hiç eksilmeyen15-25 knots
hızındaki rüzgarı sörf yapmak isteyenler
için ideal bir ortam yaratır. Sahilden
yaklaşık 80 metreye kadar olan kısımda denizin boyu 1.5 metreyi geçmediğinden
bu spora yeni başlayanlar için iyi bir eğitim merkezi tecrübeli olanlar içinse güvenilir bir bölgedir.
Sürekli
esen rüzgara rağmen denizinin dalgasız olması başka bölgelerde rastlanmayan
en önemli özelliklerindendir. Piri Reis Kitab-ı Bahriye kitabında
şimdiki sörf merkezlerinin bulunduğu bölge için ‘ Alaca At limanında deniz sürekli olarak
yufkadır ‘ sözleriyle denizin
durgunluğunu ne güzel anlatmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder