Bu günkü
Bergama İlçemizin bulunduğu yerleşim
İ.Ö. 241- 133 yılları arasında bu bölge de hüküm süren Bergama (
Pergamon ) Krallığının başkentiydi.
Kuruluşu : Şehir kuruluşu İ.Ö.334 yazında
Çanakkale’yi geçerek Anadolu’ya giren
Büyük İskender’in Pers’ler ile
olan savaşında elde ettiği savaş
ganimetlerini Pergamos adlı hisara yerleştirmesiyle başladı. Bu hazineyi
koruması içinde komutanlarından Philetarius’u görevlendirir. Kısa bir
süre sonra kralın ölmesiyle Philetarius elindeki ekonomik güçle 150 yıl boyunca Helenistik dönemin en güçlü
merkezi olacak olan Pergamon Krallığını
kurdu. Kurulduktan kısa bir süre sonra Suriye civarından bu bölgelere kadar
uzanan büyük bir imparatorluk kurmuş
olan Seleukos’ları Magnesia Savaşında yenerek bu bölgeden uzaklaştırdılar.
Ardından Glat’larıda yenilgiye uğrattıktan sonra imparatorun sınırları tüm Batı
Anadolu’ya yayıldı.
Şehir
kurulduktan kısa bir süre sonra
antik dünyanın en önemli kültür merkezleri arasında yer almaya başladı. Kentin
çok zengin bir kütüphanesi vardı.
Aynı dönemde mimarlık,
heykeltıraşlık ve sanatta çok gelişmişti. Kral
III.Attalos’un ölümünden sonra vasiyetiyle Pergamon Krallığı Roma İmparatorluğunun
sınırlarına dahil oldu.
Roma
devrinde de yörenin en önemli yerleşimlerinden birisiydi. Kent başta Hadrianus olmak üzere çok sayıda
imparatorun saygınlığını desteklemek amacıyla
onlar adına yapılmış eserlerle donatıldı. Hristiyanlık döneminde önemli
bir piskoposluk merkeziydi. İncil’de sözü edilen yedi kiliseden birisi
buradaydı. Bizans zamanında şehrin etrafına yapılan surlarda Helenistik ve Roma devrinden kalan taş bloklar, heykeller ve kabartmalar
kullanıldığı biliniyor. Kent 1330
yılında Türklerin eline geçti.
GÜNÜMÜZDE PERGAMON
AKROPOLİS : Akropolis’te ilk karşılaşılan duvar dizisinin
tarihi İ.Ö. 5.yy kadar gitmektedir. En altta yer alan duvarlar Pergamon
Krallığından önce bu bölgede bulunan bir kente aittir. Daha sonraki duvar
dizilerinde Pergamon, Roma ve Bizans dönemlerinde yapılmış duvar ilaveleri
seçilmektedir. Pergamon krallarının konutlarının bulunduğu alan günümüzde çok
belirgin olarak izlenemese de akropolun
doğu kısmında kralların evleriyle askeri
kışlaların yer aldığı bilinmektedir. Burada
sırasıyla Attalos I, Eumenes II, Attalos II’ye ait olan krallık
konutlarının yan yana dizildiği bir çok kaynak tarafından
doğrulanmaktadır. Yine bu bölgede kente
ait su sarnıçlarını görmek mümkün. Akropolun ve en kuzey ucunda ise silah
depoları ( arsenal ) olarak kullanıldığı düşünülen bazı bina kalıntılarını
bulunuyor.
TRAİAN TAPINAĞI : Akropolun en yüksek
yerindeki bir teras üzerinde yer
alıyordu. Üç tarafı stoalar ile çevriliydi. Hadrianus kendisinden önce Roma
İmparatoru olan Markus Ulpius Nerva Traianus için bu tapınağı yaptırmış. Helenistik dönemde
önemsiz yapıların ortadan kaldırılmasıyla elde edilmiş bu alana, Marmara
adasından sağlanan mermerlerle uzaklardan bile görülen bu büyük tapınak
yapılmıştı. Tapınak yerden 18
metre yükseklikte olup, kısa kenarında 6, uzun kenarında
ise 10 sütun bulunuyordu. Tapınağın
içinde Traian’ın ve Hadrian’ın mermer
heykellerinin bulunması her iki
imparator için bir kült yeri olduğunu düşündürür. Bu kıymetli heykeller Berlin Müzesi’nde sergilenmektedir.
ATHENA KUTSAL
ALANI :
Trajan tapınağının alt tarafında yer alan 6x10 sütunlu bir tapınaktır.
Tapınağın avlusunun ortasındaki yuvarlak kaidede Galatlar’ın yenilgisini
simgeleyen bir heykel grubu vardır.
TİYATRO:
Bilinen antik tiyatroların en dik olanıdır. Helenistik dönemde yapılan
bu tiyatro 10000 kişiliktir. Tiyatroya ulaşmak için Athena Tapınağının yamaç
tarafında bulunan tünelin kullanılması
gerekir. Sahne kısmı Dionysos
Tapınağına ulaşmak için kullanılan yolu
engellememek için ahşap olarak yapılmıştı. Sadece oyun günleri kurulur, oyun
bitince kaldırılırdı.
DİONYSOS TAPINAĞI: Tiyatronun sahnesinin yan
tarafında yer alan tapınak İon düzeninde yapılmıştı. Tapınak, sunağı ile
birlikte günümüze iyi olarak ulaşan
kalıntılardır.
ZEUS
TAPINAĞI
: Tapınak 69x77 metre ölçülerinde büyük bir anıttı.
Yüksekte ve dört bir yanı açık olduğundan
her yerden görülebilen bu yapı Eumenes
II tarafından inşa edilmişti. Sunağın mimari parçaları ve tüm kabartmaları ile
birlikte 1871 yılında buradan götürülen
sunak Berlin Müzesinde orijinaline uygun bir şekilde tamamlanarak
ziyarete açılmıştır. Bugün sunağın
yerinde sadece podyumu görülmektedir.
Yapıyı çepçevre kuşatan kabartmalar tanrılarla devlerin çatışmalarını
gösterirdi.
Öteki
kutsal alanların aksine insanın yakından bakabileceği biçimde tasarlanmıştı.
Sunağı bulan ve Almanya’ya taşıyan Carl Human vefat ettikten sonra vasiyeti gereği Bergama’daki bu sunağın güneyinde bir granit
blok altına gömülmüştür.
HEROON: O devirlerde kralların
tanrılara yakın olduğuna inanılarak krallara
da tanrı gibi önem verilir onlar için
büyük anıtlar yapılırdı. Burası içerisinde
mezar bulunmasa da bir kült yeri olarak kullanılmıştı.
SU YOLLARI:
Roma İmparatorluk devrine ait
olan su yolları 240 bin kadar toprak künkten oluşuyordu.
Kuzeyde Madra Dağı'nı 45 km aşan su yolları büyük bir
depoya uzanıyordu. Buradan da
toprak altına döşenmiş kurşun borularla
şehre dağılmaktaydı.
AGORA:
Zeus Sunağının yakınlarındadır.
Agoranın çevresi stoa ile çevriliydi. Agoranın sunağı meydanın
batısındaydı. Bugün tapınağın yalnız temelleri
görülüyor.
DEMETER KUTSAL ALANI: Demeter’e adanmış kutsal alan aşağı kentin ana yapısıdır. Dikdörtgen bir teras üzerinde yer
almaktadır. Bulunan yazıtlarda tapınağın Philetairos ve kardeşi Eumenes
tarafından anneleri için
yaptırıldıklarını yazmaktadır. Demeter
kültünün gereklerinden olan bir çeşme ile kurban çukuru bulunmaktadır.
BERGAMA KÜTÜPHANESİ :
Kütüphane, II.Eumenes zamanında yapılmıştır. Kütüphanenin büyük bir salondan oluşan okuma salonu doğu
bölümündeydi. Rafların duvara dayanmadan
durmaları için raflar ile duvar arasında boşluklar vardı. Bu önlem aynı zamanda kitapların rutubetten
koruyordu. Salonda binlerce el yazması eser yer
vardı. Bugünkü kitaplar şeklinde
ya da katlanmış halde raflara dikine konuluyordu. Antik devri yazarları Bergama kütüphanesinde 200.000 cilt eser
bulunduğundan bahsederler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder