Halk
arasında anlatılan bir hikaye nedeniyle Keçi Kalesi olarak bilinen kale, Selçuk
İlçesi Belevi Köyü yakınlarında Alaman Dağı’nın zirvesindedir. Yaklaşık 300 metre yükseklikte
bulunan kale, geniş görüş açısının sağladığı
stratejik konumu nedeniyle tarihin bir çok döneminde ilgi gördü. Kalenin Helenistik Döneme denk gelen İ.Ö. 300
yılı civarında yapıldığı düşünülüyor. Daha sonraları Roma, Bizans, Selçuk ve
Osmanlı Dönemlerinde de aktif olarak varlığını devam ettirdi. Menderes Ovasının
tamamını görebilecek bir konumda olması bu civardaki ticaret yollarını kontrol
etmesi yanında, askeri açıdan da erken
haber alma görevlerinde kullanılıyordu.
Kalenin yüksek surlarının yanında yüksek olmayan ve dış kale düşüncesiyle yapıldığı düşünülen ikinci bir sur duvarı daha bulunuyor. Dört yanındaki burç kuleleri gözetleme ve depo amaçlı kullanılmış. Bu kulelerin batı kısmında bulunanlar yuvarlak, doğu kısmındakiler ise kare şeklinde. Yuvarlak olan burçlar günümüzde izleniyor. Diğer yöndeki burçların ise sadece konumları belli. Dikdörtgen şeklinde olan kalenin sur duvarlarının yapımı sırasında düzgün kesilmiş taş bloklar ile yığma taşlar, iç kısımlarında ise yöresel küçük taşların kullanıldığı görülüyor. Taşların bir birine tutunabilmesi için ara dolgu için kireç ve yumurta akından faydalanılmış. Kalenin Bizans döneminde restorasyon gördüğü biliniyor.Bu devirlerde duvarların güçlendirilmesi amacıyla bazı yerlerine kiremit ile destek sağlanmış.
Kalenin yüksek surlarının yanında yüksek olmayan ve dış kale düşüncesiyle yapıldığı düşünülen ikinci bir sur duvarı daha bulunuyor. Dört yanındaki burç kuleleri gözetleme ve depo amaçlı kullanılmış. Bu kulelerin batı kısmında bulunanlar yuvarlak, doğu kısmındakiler ise kare şeklinde. Yuvarlak olan burçlar günümüzde izleniyor. Diğer yöndeki burçların ise sadece konumları belli. Dikdörtgen şeklinde olan kalenin sur duvarlarının yapımı sırasında düzgün kesilmiş taş bloklar ile yığma taşlar, iç kısımlarında ise yöresel küçük taşların kullanıldığı görülüyor. Taşların bir birine tutunabilmesi için ara dolgu için kireç ve yumurta akından faydalanılmış. Kalenin Bizans döneminde restorasyon gördüğü biliniyor.Bu devirlerde duvarların güçlendirilmesi amacıyla bazı yerlerine kiremit ile destek sağlanmış.
KEÇİ
KALESİ EFSANESİ
Keçi Kalesi
hakkında anlatılan hikaye dinleyenlerin ilgisini çektiği gibi kalenin önemini
de vurguluyor. Yüksek bir dağın zirvesinde yer alan bu kale, konumu nedeniyle
bir türlü fethedilemez. Bu kaleyi ele geçirmeyi düşünen bir komutan çok miktardaki keçinin boynuzlarına fenerler
bağlayarak gece olunca askerleriyle birlikte kalenin bulunduğu tepeye doğru
tırmanışa geçer. Kale görevlileri büyük bir ordunun kendilerine doğru geldiğini
sanıp kaleyi terk ederler. Böylece kale hiç kan dökülmeden fethedilir.
Efsaneye göre bu olay sonrasında kalenin ismi Keçi Kalesi olarak kalır.
MANASTIRMIYDI ?
Son
zamanlarda Keçi Kalesi için yapılan arkeolojik araştırmalar, burasının bir manastır olabileceği yönünde
yoğunlaşıyor. Bu kadar yüksekte bulunan bir kalenin fonksiyonel olarak bir işe
yaramayacağını savunanlar, manastır konumunun daha uygun olduğunu düşünüyorlar. Bilindiği
gibi manastırlar gözden uzak ve ulaşımı
zor yerlere yapılırdı. Çevreden
topladıkları fakir ve kimsesiz çocukları alır bu mekanda eğitip din adamı olarak yetiştirdikten sonra çevreye
yollayarak, Hristiyanlığın yayılmasına katkıda bulunurlardı.
KEÇİ KALESİNE YOLCULUĞUMUZ
İzmir Aydın
Otobanının Selçuk çıkışına yaklaşırken uzaktan görülen Keçi Kalesine çıkmanın
zor olduğunu düşünür, aynı zamanda yüksek bir dağın üzerindeki bu kaleyi çok merak ederdim. Gitme düşüncesi
yoğunlaşmaya başladığında bu yolculuğa katılmak isteyen arkadaşlarımla
birlikte internette araştırma yaptık. Bazı yazarlar çıkışın çok zor, hatta imkansız olduğundan
bahsetmeleri kaleye gidip gitmeme
ikilemine düşmemize yol açtı. Ama daha
sonra yukarıya kadar çıkamazsak bile hiç olmasa çevreyi tanımış oluruz diye
düşünüp gitmeye karar verdik. Bunu gerçekleştirmek içinde yolculuğa gönüllü olan
Nevin Atılgan Tasasız eşi Okcan Tasasız ve Gökhan Duymaz ile Belevi’de buluştuk.
Daha sonra İzmir Aydın Otobanın altından geçen ve sağ tarafta kalan küçük bir işletmeye kadar devam eden yolu izledik. Bu iş yerinin önünde arabanızı bıraktıktan sonra bulunduğumuz yerden küçücük görülen kaleye gitmek
için yolculuğumuza başladık. Keçi Kalesine çıkmak isteyenlere küçük bir ip
ucu vereyim. Dağı karşınıza aldığınızda sağ tarafınızda diğerlerine göre daha
altta bulunan bir elektrik direği
göreceksiniz. Bu istikamete doğru yürürseniz
bir tanesinin üzeri başlangıç yolunu belirtmek için kırmızı boya ile
işaretlenmiş olan iki adet beyaz taş uzun bir patikanın başlangıcını
gösteriyor. Bu patika ve devamında antik
taş döşemesi ile devam eden yol kaleye kadar uzanıyor. (Biz bu yolu geri dönüşümüz sırasında saptadık.) Ara
yollardan bir müddet yukarıya doğru
çıktıktan sonra antik yolu bulmamız yolun devamında kolaylık sağladı. Yaklaşık iki saat sürmesine
rağmen yorucu olamayan bir yolculuktan
sonra zirveye ulaştık. Enfes bir panoramik manzara eşliğinde kalenin her tarafını gezdik. Dönüş
yolculuğumuz sırasında önce antik yolu
daha sonra patikayı izleyip kırk beş
dakika sonra başlangıç noktamıza ulaştık. Güzel bir geziydi meraklısına tavsiye
ederim.
Açıklamalarınız için teşekkürler. Yoldan gelip giderken bir tepenin zirvesindeki karaltısını görüp durdum hep. Umarım bir gün çıkmak nasip olur.Yorucu işleri severim.Varsın zor çıkılsın.
YanıtlaSilYıllardır çok çok fazla merak ediyordum. Teşekkürler.
YanıtlaSil