1611 yılında
İstanbul’da doğan ve asıl ismi Derviş Mehmet Zilli olan Evliya Çelebi iyi bir
öğretim gördü. Küçük yaşından beri içerisinde olan gezi merakı ,değişik yerler görmek ve yeni
insanlar tanıma isteği ömrü boyunca hiç bitmedi. Tam 50 yıl boyunca durmadan gezdi.Osmanlı
İmparatorluğunun sınırları içerisinde yer alan bütün ülkeler daima ilgi alanı
oldu.Son gittiği yer olan Mısır’da 1683 yılında vefat etti.
Evliya Çelebi gezdiği
bütün ülkeleri ile izlenimlerini kendi yorumlarını da ekleyerek tarih,gezi ve edebiyat açısından çok önemli olan
bir eser olan seyahatnameyi yarattı.On ciltten oluşan bu eserin dokuzuncu
cildinde İzmir ve Ege bölgesine yaptığı gezileri anlatmaktadır.
1671-1672 yıllarında İzmir istikametinden Urla’ya geldiğinde
İlk olarak Urla Kalesi ile karşılaşır. Bu kale Zeytinalanı bölgesinin hemen
güneyinde yer alan Sivrice Tepe’nin üzerindedir. Evliya Çelebi bu kaleyi ‘Kayalık yerde yapılan güzel bir kale ‘
olarak tanımlar.Ünlü gezginin yazdığına göre bu yapı ilk olarak Rum
Hristiyanları tarafından yaptırıldıktan kısa bir süre sonra Aydınoğlu
İbrahim Bey’in yönetimine geçer. Kale Sığacık oğulları , Sultan Murat ve
Hristiyanlar arasında defalarca el değiştirmiş.Son olarak Fatih Sultan Mehmet
devrinde Türklerin hakimiyeti sırasında bundan sonra kullanılmasını engellemek amacıyla yer yer
yıkılıp harap edildiğinden bahseder.
Evliya Çelebini Seyahatnamesinde Urla’da o günlerde 250 den fazla zeytin
değirmeni,pek çok sabun imalathanesi,3000 den fazla ev,2 hamam, 2 medrese, 7
han, 7 okul, 200 ticarethane ve 5 cami bulunduğunu anlatır.
Aynı eserinde Urla’nın isminin nereden geldiğini merak ettiğini
ve bu konuyla ilgili araştırma yaptığını
da anlatmış. Evliya Çelebi’ye göre Urla, Kidefa Kralının kızı Ulice tarafdan
kurulup, şehre Urli adı verilmiş. Zaman
içerisinde bu Urla’ya dönüşmüş.
Çeşmealtı’na yaptığı kısa ziyarette bu bölgedeki denizinin sakinliğini ‘yufka sulu liman’ diyerek anlatmış.
Urla’nın merkezinde bulunan Kılıç Ali Paşa Camisinden de bahseden yazarımız bu cami için ‘Çarşı
içerisindeki büyük bir çınar ağacının ve hamamın yan tarafında bulunur.Güzelliği
ile dikkat çeken çatısının, kagir olarak inşa edildiğini bazı yerlerinin ise kurşunla kaplanıp
üzerinde abartmalı süsler ilave
edildiğini yazar. Bu caminin mimarisini
ve içini çok beğenen Evliya Çelebi çok ferah ve güzel bir cami olduğundan söz
eder.
Özellikle 17. yy da Urla çevresinde bağcılık ve zeytincilik
ticaret hayatında çok önemli bir yer tutmaktaydı. Evliya çelebi
seyahatnamesinde bu bölgeden bahsederken Urla’da gördüğü bir asmadan bahseder.
Bu asma şimdiye kadar gördüklerine hiç benzemez.Üzerinde aşılanmış olan 37
değişik üzüm salkımı görmüş ve oldukça
şaşırmıştı,
Evliya Çelebi bu asmayı şöyle anlatmıştır.
‘ Urla çarşısının ortasında bir üzüm asması var ki, bu
asmayı ancak iki adam kucaklıyabilir. Bu asmanın dalları bütün çarşıyı
kaplamıştır. Yüzlerce salkım üzüm yol kenarına doğru sarkar. Her bağ sahibi bu asmaya
yeni bir aşı yaparak üzerinde çeşit çeşit üzüm oluşmasını sağlamış..Bu üzümler
sarı,yeşil,kırmızı renk tonlarında olan salkımlardır.Başlıca cinsleri tergömer ,kıradine, rezaki, misket, bellece
ve alaca olan 37 cins üzüm bulunur.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde gezmiş olduğu yerler hakkında
önemli bilgiler vermiştir. Urla hakkında
yazdıkları bu kadarla sınırlı olsa da o
zamanlarda bile Urla’nın tanınan bir yer
olduğunu anlatması açısından dikkat çekicidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder