3 Ağustos 2014 Pazar

EVLİYA ÇELEBİ ve URLA



 1611 yılında İstanbul’da doğan ve asıl ismi Derviş Mehmet Zilli olan Evliya Çelebi iyi bir öğretim gördü. Küçük yaşından beri içerisinde olan  gezi merakı ,değişik yerler görmek ve yeni insanlar tanıma isteği ömrü boyunca hiç bitmedi.  Tam 50 yıl boyunca durmadan gezdi.Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içerisinde yer alan bütün ülkeler daima ilgi alanı oldu.Son gittiği yer olan Mısır’da 1683 yılında vefat etti.
Evliya Çelebi  gezdiği bütün ülkeleri ile izlenimlerini kendi yorumlarını da ekleyerek   tarih,gezi ve edebiyat açısından çok önemli olan bir eser olan seyahatnameyi yarattı.On ciltten oluşan bu eserin dokuzuncu cildinde İzmir ve Ege bölgesine yaptığı gezileri anlatmaktadır.
1671-1672 yıllarında İzmir istikametinden Urla’ya geldiğinde İlk olarak Urla Kalesi ile karşılaşır. Bu kale Zeytinalanı bölgesinin hemen güneyinde yer alan Sivrice Tepe’nin üzerindedir. Evliya Çelebi bu  kaleyi ‘Kayalık yerde yapılan güzel bir kale ‘ olarak tanımlar.Ünlü gezginin yazdığına göre bu yapı ilk olarak Rum Hristiyanları tarafından yaptırıldıktan kısa bir süre  sonra  Aydınoğlu İbrahim Bey’in yönetimine geçer. Kale Sığacık oğulları , Sultan Murat ve Hristiyanlar arasında defalarca el değiştirmiş.Son olarak Fatih Sultan Mehmet devrinde Türklerin hakimiyeti sırasında bundan sonra  kullanılmasını engellemek amacıyla yer yer yıkılıp harap edildiğinden bahseder.
Evliya Çelebini Seyahatnamesinde  Urla’da o günlerde 250 den fazla zeytin değirmeni,pek çok sabun imalathanesi,3000 den fazla ev,2 hamam, 2 medrese, 7 han, 7 okul, 200 ticarethane ve 5 cami bulunduğunu anlatır.
Aynı eserinde  Urla’nın isminin nereden geldiğini merak ettiğini ve bu konuyla ilgili  araştırma yaptığını da  anlatmış. Evliya Çelebi’ye  göre Urla, Kidefa Kralının kızı Ulice tarafdan kurulup,  şehre Urli adı verilmiş. Zaman içerisinde bu Urla’ya dönüşmüş.
Çeşmealtı’na yaptığı kısa ziyarette bu bölgedeki  denizinin sakinliğini    ‘yufka sulu liman’ diyerek anlatmış.
Urla’nın merkezinde bulunan Kılıç Ali Paşa Camisinden de  bahseden yazarımız bu cami için ‘Çarşı içerisindeki büyük bir çınar ağacının ve hamamın yan tarafında bulunur.Güzelliği ile dikkat çeken çatısının, kagir olarak inşa edildiğini  bazı yerlerinin ise  kurşunla  kaplanıp  üzerinde abartmalı süsler  ilave edildiğini  yazar. Bu caminin mimarisini ve içini çok beğenen Evliya Çelebi çok ferah ve güzel bir cami olduğundan söz eder.
                        
Özellikle 17. yy da Urla çevresinde bağcılık ve zeytincilik ticaret hayatında çok önemli bir yer tutmaktaydı. Evliya çelebi seyahatnamesinde bu bölgeden bahsederken Urla’da gördüğü bir asmadan bahseder. Bu asma şimdiye kadar gördüklerine hiç benzemez.Üzerinde aşılanmış olan 37 değişik üzüm salkımı görmüş ve oldukça  şaşırmıştı,
Evliya Çelebi bu asmayı şöyle anlatmıştır.
‘ Urla çarşısının ortasında bir üzüm asması var ki, bu asmayı ancak iki adam kucaklıyabilir. Bu asmanın dalları bütün çarşıyı kaplamıştır. Yüzlerce salkım üzüm yol kenarına doğru sarkar. Her bağ sahibi bu asmaya yeni bir aşı yaparak üzerinde çeşit çeşit üzüm oluşmasını sağlamış..Bu üzümler sarı,yeşil,kırmızı renk tonlarında olan salkımlardır.Başlıca cinsleri  tergömer ,kıradine, rezaki, misket, bellece ve alaca  olan 37 cins üzüm bulunur.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde gezmiş olduğu yerler hakkında önemli bilgiler vermiştir.  Urla hakkında yazdıkları bu kadarla sınırlı olsa da  o zamanlarda bile Urla’nın tanınan  bir yer olduğunu anlatması açısından dikkat çekicidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder