7 Ağustos 2014 Perşembe

İASOS

Yunuslu çocuk efsanesinin doğduğu şehir

Antik çağlarda Kayra bölgesinin en önemli yerleşimlerinden birisi olan İasos, Milas ilçesine 28 km uzaklıkta, günümüz Kıyıkışlacık Köyü yakınındadır.
Kentin kuruluşu hakkında fazla bilgi olmamasına karşın, kazılar sırasında bulunan seramikler kentin tarihinin çok eskilere hatta tunç devrine kadar uzandığını gösteriyor. Yunanistan’dan gelen Argos göçmenleri Milet’lilerle iş birliği yaparak bu şehre yerleştiler ve liderlerinin adını yani İasos ismini bu yeni yerleşime verdiler. Büyük İskender’in hükümdarlığı dönemi şehrin bolluk, bereket ve refah devri olarak biliniyor. Sanat çalışmaları, tiyatro ve festivallerle parlayan şehir, bu zaman sürecinde altın dönemini yaşamıştı. Günümüze ulaşan eserin büyük kısmının bu bolluk dönemlerinde yapıldığı biliniyor. Bizans devrine ise önemli bir psikoposluk merkeziydi. Bundan sonra şehir hızla önemini kaybetmeye başlayıp, bir müddet sonrada terk edildi. Kenti gezmeye başlamadan önce kuzey kapısını oluşturan taşların büyük bölümünün İstanbul’a taşınarak İstanbul Mendireğinin yapımında kullanıldığını belirteyim.
BALIK PAZARI
Kentin dışında mor mermerler kullanılarak yapılmış bir yapı dikkat çekiyor. Kazı çalışmalarının ilk yıllarında, burasının antik devirlerin
balık pazarı olduğu düşünülmüş. Ancak daha sonraki araştırmalarda bu binanın aslında zengin bir Romalıya ait olan anıt mezar olduğu belirlenmiş. Fakat herkes tarafından balık hali veya balık pazarı olması daha hoş karşılandığından günümüzde genellikle böyle biliniyor. Bu bina Selçuk ve Osmanlı zamanlarında ise han olarak kullanılmış. Günümüzde bu bölgeden çıkan bulguların sergilendiği bir müze olarak düzenlenmiş.









GÜMRÜK BİNASI
Antik çağların gümrük binası koyun girişinde yer alıyor. Güllük (Mandarina) koyunun her iki yakası mendirek ile kapatılıp sağ ve sol yanında iki gümrük binası yer almaktaydı. Günümüzde bu binalardan sadece bir tanesini görmek mümkün. İki binanın arasında bulunan kalın bir zincir istenmeyen gemilerin limana girmesine engel olurdu.

AGORA
Şehrin agorasına iki sütunlu kapıdan girilirdi. Kapıdan girdikten sonra karşılaşılan geniş meydan aynı zamanda pazar yeri olarak kullanılıyordu. Agoranın hemen yanında halk meclisinin toplantı yeri olarak görev yapan bir odeion ile Artemis tapınağı yer alıyor. İki girişi bulunan odeion ufak bir anfi şeklinde düzenlenmiş. Dar bir geçit ile ulaşılan arşiv odası oldukça ilginç. Artemis tapınağındaki Artemis heykelinin yağmurda ıslanmadığına inanılırdı.
Şehir içesin de Zeus adına ayrılmış kutsal bir alan da yer alır. Helenistik çağda yapılmış olan tiyatro, Roma döneminde baştan aşağı yenilenmiş. Tiyatro duvarlarındaki yazılarda oyuncular, müzisyenler ile tiyatroya yardım eden kişilerin adlarına yer verilmiş. Küçük bir Roma hamamına ait kalıntı günümüze ulaşmış. Şehri çevreleyen dış surların yaklaşık 1.5 km uzunluğunda olduğu sanılıyor. Batıda kalan surların bir kısmını görmek mümkün. Hristiyanlık döneminde yapıldığı düşünülen kale, agoranın üst kısmında ve tüm yöreye hakim olan tepenin üzerinde yer alıyor. Bu bölgeden denize bakıldığında liman ile bir fener kalıntısı seçilebilir. Agoranın altından çıkartılan mezarlar ile şehrin etrafındaki kayalıklardaki bazı oda mezarlar bu şehirden günümüze ulaşan diğer antik bulgular .












SAAT KULESİ
Şehrin çıkışında, Roma Mezar Anıtına ait kule yapı olarak bazı şehirlerimizde olan saat kulelerine benzetilmesinden halk arasında saat kulesi olarak biliniyor.

YUNUSLU ÇOCUK EFSANESİ
Bu gün Selçuk Müzesinde sergilenen yunus balığı üzerindeki çocuk heykeli ve bununla bütünleşmiş efsanesi onlarca değişik anlatıma sahiptir.Bilinenlerden iki tanesi şu şekildedir. İasos kentinde geçen bu efsane Hermias adındaki bir çocuğun yunus balığı ile olan arkadaşlığını anlatır. Denizde yüzerken kaybolan Hermias günler sonra balıkçılar tarafından bir yunus üzerinde görülür. Yıllar boyunca devam eden bu dostluk sırasında Hermias çok mutludur. Karşılaştığı balıkçılara sürekli el sallayarak bu memnuniyetini belli eder. Bir gün Hermias’ın ölüsü arkadaşı olan yunus tarafından İasos’a getirilir. Hermias’ı kıyıya getiren yunus balığı da bir daha denize dönmeyerek yıllarca güzel günler geçirdiği dostuyla birlikte ölümü tercih eder.

Antik kaynaklarda yer alan başka bir efsaneye göre de Hermias’ın yunus balığı ile dostluğunu o bölgeden geçmekte olan Büyük İskenderîn dikkatini çeker. Genci yanına alarak Babil şehrine götürür. Burada adına büyük bir anıt bulunan denizler tanrısı Poseydon’un tapınağında ruhani görevli olarak çalışmasını sağlar. Babil’deki tüm yaşantısı rahatlık ve mutluluk içerisinde geçer. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder