Yunuslu
çocuk efsanesinin doğduğu şehir
Antik
çağlarda Kayra bölgesinin en önemli yerleşimlerinden birisi olan
İasos, Milas ilçesine 28 km uzaklıkta, günümüz Kıyıkışlacık
Köyü yakınındadır.
Kentin
kuruluşu hakkında fazla bilgi olmamasına karşın, kazılar
sırasında bulunan seramikler kentin tarihinin çok eskilere hatta
tunç devrine kadar uzandığını gösteriyor. Yunanistan’dan
gelen Argos göçmenleri Milet’lilerle iş birliği yaparak bu
şehre yerleştiler ve liderlerinin adını yani İasos ismini bu
yeni yerleşime verdiler. Büyük İskender’in hükümdarlığı
dönemi şehrin bolluk, bereket ve refah devri olarak biliniyor.
Sanat çalışmaları, tiyatro ve festivallerle parlayan şehir, bu
zaman sürecinde altın dönemini yaşamıştı. Günümüze ulaşan
eserin büyük kısmının bu bolluk dönemlerinde yapıldığı
biliniyor. Bizans devrine ise önemli bir psikoposluk merkeziydi.
Bundan sonra şehir hızla önemini kaybetmeye başlayıp, bir müddet
sonrada terk edildi. Kenti gezmeye başlamadan önce kuzey
kapısını oluşturan taşların büyük bölümünün İstanbul’a
taşınarak İstanbul Mendireğinin yapımında kullanıldığını
belirteyim.
BALIK PAZARI
Kentin
dışında mor mermerler kullanılarak yapılmış bir yapı dikkat
çekiyor. Kazı çalışmalarının ilk yıllarında, burasının
antik devirlerin
balık
pazarı olduğu düşünülmüş. Ancak daha sonraki araştırmalarda
bu binanın aslında zengin bir Romalıya ait olan anıt mezar olduğu
belirlenmiş. Fakat herkes tarafından balık hali veya balık pazarı
olması daha hoş karşılandığından günümüzde genellikle böyle
biliniyor. Bu bina Selçuk ve Osmanlı zamanlarında ise han olarak
kullanılmış. Günümüzde bu bölgeden çıkan bulguların
sergilendiği bir müze olarak düzenlenmiş.
GÜMRÜK BİNASI
Antik
çağların gümrük binası koyun girişinde yer alıyor. Güllük
(Mandarina) koyunun her iki yakası mendirek ile kapatılıp sağ ve
sol yanında iki gümrük binası yer almaktaydı. Günümüzde bu
binalardan sadece bir tanesini görmek mümkün. İki binanın
arasında bulunan kalın bir zincir istenmeyen gemilerin limana
girmesine engel olurdu.
AGORA
Şehrin
agorasına iki sütunlu kapıdan girilirdi. Kapıdan girdikten
sonra karşılaşılan geniş meydan aynı zamanda pazar yeri olarak
kullanılıyordu. Agoranın hemen yanında halk meclisinin toplantı
yeri olarak görev yapan bir odeion ile Artemis tapınağı yer
alıyor. İki girişi bulunan odeion ufak bir anfi şeklinde
düzenlenmiş. Dar bir geçit ile ulaşılan arşiv odası oldukça
ilginç. Artemis tapınağındaki Artemis heykelinin yağmurda
ıslanmadığına inanılırdı.
Şehir
içesin de Zeus adına ayrılmış kutsal bir alan da yer alır.
Helenistik çağda yapılmış olan tiyatro, Roma döneminde baştan
aşağı yenilenmiş. Tiyatro duvarlarındaki yazılarda oyuncular,
müzisyenler ile tiyatroya yardım eden kişilerin adlarına yer
verilmiş. Küçük bir Roma hamamına ait kalıntı günümüze
ulaşmış. Şehri çevreleyen dış surların yaklaşık 1.5 km
uzunluğunda olduğu sanılıyor. Batıda kalan surların bir
kısmını görmek mümkün. Hristiyanlık döneminde yapıldığı
düşünülen kale, agoranın
üst kısmında ve tüm yöreye hakim olan tepenin üzerinde yer
alıyor. Bu bölgeden denize bakıldığında liman ile bir fener
kalıntısı seçilebilir. Agoranın altından çıkartılan mezarlar
ile şehrin etrafındaki kayalıklardaki bazı oda mezarlar bu
şehirden günümüze ulaşan diğer antik bulgular .
SAAT KULESİ
Şehrin
çıkışında, Roma Mezar Anıtına ait kule yapı olarak bazı
şehirlerimizde olan saat kulelerine benzetilmesinden halk arasında
saat kulesi olarak biliniyor.
YUNUSLU
ÇOCUK EFSANESİ
Bu
gün Selçuk Müzesinde sergilenen yunus balığı üzerindeki çocuk
heykeli ve bununla bütünleşmiş efsanesi onlarca değişik
anlatıma sahiptir.Bilinenlerden iki tanesi şu şekildedir. İasos
kentinde geçen bu efsane Hermias adındaki bir çocuğun yunus
balığı ile olan arkadaşlığını anlatır. Denizde yüzerken
kaybolan Hermias günler sonra balıkçılar tarafından bir yunus
üzerinde görülür. Yıllar boyunca devam eden bu dostluk sırasında
Hermias çok mutludur. Karşılaştığı balıkçılara sürekli el
sallayarak bu memnuniyetini belli eder. Bir gün Hermias’ın ölüsü
arkadaşı olan yunus tarafından İasos’a getirilir. Hermias’ı
kıyıya getiren yunus balığı da bir daha denize dönmeyerek
yıllarca güzel günler geçirdiği dostuyla birlikte ölümü
tercih eder.
Antik
kaynaklarda yer alan başka bir efsaneye göre de Hermias’ın
yunus balığı ile dostluğunu o bölgeden geçmekte olan Büyük
İskenderîn dikkatini çeker. Genci yanına alarak Babil şehrine
götürür. Burada adına büyük bir anıt bulunan denizler tanrısı
Poseydon’un tapınağında ruhani görevli olarak çalışmasını
sağlar. Babil’deki tüm yaşantısı rahatlık ve mutluluk
içerisinde geçer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder