Sinuri : Milas Kalınağıl köyü
yakınlarındaki bir tepenin üzerindedir. Burasının bir şehirden ziyade tapınım
alanı olduğu düşünülüyor. Kar tanrısı Sinuri için yapılmış olan bir tapınak
tepenin en yüksek yerinde yer alıyordu. Yılın belirli zamanlarında düzenlenen
törenlere, Mylasa ve civarındaki
kentlerden gelen Karya'lılar katılırdı.
19 Eylül 2014 Cuma
MUĞLA CİVARI KÜÇÜK ANTİK YERLEŞİMLER – 3
Etiketler:
akbük,
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
bizans,
incirliköy,
MAUSSOLLOS,
MUĞLA,
okkataş,
SİNURİ,
TEİKHİOUSA,
TELANDROS,
THERA
BODRUM YARIMADASINDA LELEG ŞEHİRLERİ
Antik Dönemde Anadolu’da ki Yunan
klonileşmesinden önce Bodrum Yarımadasında yerel halk olan Leleg'lerin yaşadığı
sekiz yerleşim vardı. Bu sekiz kent, Syangela, Myndos, Termera, Sibda, Madnasa,
Pedesa, Telmisos ve Uranium'dur. Antik dönem yazarlarından Strabon ve Pilinius
bu kentlerden bahsederler. Strabon bu topluluğun çok eski dönemlerde Yunanistan’ın Lokris Boiotia ve Tesalya bölgelerinden geldiklerini öne sürer.
Savaşçı bir halk olan Leleg’ler Batı Anadolu’da Hitit akımlarına yıllarca
karşı koydular. Özellikle Ege Denizinde
deniz yoluyla yapılan ticareti
geliştirdiler. Bu kentlerde yaşayan halkı Kral Mausolos Halikarnassos’a
taşınmaya zorlanınca, bu göç nedeniyle
şehirler terk edildi.
Yerel halk, genellikle büyük ve kaba taşların
kullanılmasıyla inşa edilmiş Leleg tipi olarak isimlendirilen binalarda
otururlardı. Bu yapılar daire şeklinde olup, bunların iç kısımları bölünerek
yaşam odaları ve hayvan barınakları oluşturulmuştu. Şehirlerin korunması
amacıyla genellikle şehre yakın tepelerin üzerinde gene aynı mimari
kullanılarak oluşturulmuş küçük burçlar vardı.
Etiketler:
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
ATTİKO DELOS,
BODRUM,
BOZDAĞ,
GÜMÜŞLÜK,
MANDRA KÖY,
MAUSOLOS,
PLİNİUS,
STRABON
18 Eylül 2014 Perşembe
MENEMEN CİVARI KÜÇÜK ANTİK YERLEŞİMLER
Neonteikhos : Menemen Ovasının kuzey
doğusunda dağların üzerindedir. Yerleşime ait bilgi olmamasına rağmen Yanık Köy
civarında rastlanan ve antik dönemden kaldığı düşünülen taş döşemeli antik yol
ve bir kaleye ait olan kısa duvar kalıntısı ile bazı seramik parçaları Neonteikhos
kentinin burada olduğunu gösteren bulgular olarak kabul ediliyor. Herodotos’un
saydığı 12 Aiol kentinden biridir.
Kentin
kuruluşu ile ilgili efsaneden dönemin ünlü yazarı Strabon bahsediyor. Yazdığına
göre Troia Savaşı sonrası bölgeye gelen Hellenler’in Kyme sahilinde
Pelasglar’ın direnişiyle karşılaşınca Neonteikhos denilen yerde bir üs
kurduklarından bahseder.
Kentin
kuzeyinde bulunan düzlükte bulunan taştan bir pres ile değirmen taşlarının Roma
döneminde yapılmış bir zeytinyağı
fabrikasına ait olduğu belirlenmesi o dönemde bu bölgede zeytin ağaçlarının çok
bulunduğunun bir göstergesidir. Serden
Kayalıkları denilen bölgede görülen bir duvar kabartması dışında şehre ait
başka bir bulguya rastlanmadı.
Prof.Dr.
Bilge Umar Aiolis adlı kitabında, Neon Teikhos Antik Kentinde henüz arkeolojik kazı yapılmadığını ve toprak altında arkeolojik önemi olan kalıntılar bulunabileceğini yazar. Prof.Dr.
Ersin Doğer’de bu görüşe katılır.
MAGNESİA SPYLUM
Antik
dönemde Magmesia Spylum adıyla bilinen Manisa’da, İÖ 4000 yılından beri yerleşim olduğu biliniyor.
Magnesia
Spylum şehrinin kuruluşu hakkında değişik efsaneler üretildi. Bunlardan en kabul edileni şehrin Tesalya
Magnesia’sından gelen Magnetler tarafından kurulduğudur. Ve yine bu görüşe göre
şehrin ismi de bu kurucularından gelmektedir. Bu kavimin Anadolu’da kurduğu iki
şehir vardır. Bunlardan bir tanesi Söke yakınlarındaki Menderes vadisinde,
diğeri de Manisa Dağı eteklerindedir. İkisini birbirinden ayırmak için Manisa’da
olana Magnesia Spylum ismi verildi.
Başka bir görüş ise bu civarda çok bulunan mıknatıslı demir madenleriyle ilgili
olabileceği şeklinde.
Şehir İÖ
7-6 yy arasında Lidya Krallığının bir şehridir. Bu esnada Yunanistan tarafından
yoğun olarak göç edenler ile şehir kalabalıklaştırmış ve kültürel alanda gelişmesini
sağlamıştı. Ünlü Pers Kralı Kyus’un Lidyalıları mağlup edince bölge Pers İmparatorunun
kontrolüne geçti. Pers İmparatorluğu
esnasında Sardes Şehrinin Straplığına
bağlıydı. Daha sonra tüm Anadolu’da olduğu gibi Büyük İskender, onun
ölümünden sonra ise Seleukos’luların yönetimine girdi. Bergama
İmparatorluğunun bölgedeki hakimiyetin sırasında İmparatorluğa bağlı bir
yerleşimdi. Bergama Kralı III. Attalos tüm Bergama İmparatorluğunu
topraklarıyla birlikte Roma İmparatorluğa bağışlayınca şehir Roma hakimiyetinde
kaldı.
MUĞLA YAKINLARINDA ANTİK KENTLER-2
Narasa : Milas yakınlarındaki
Narhisar köyünün bulunduğu yerde olduğu tahmin edilen antik dönem yerleşkesidir.
Çevresinden günümüze ulaşan bir kalıntı olmadığı gibi her hangi bir bilgide yok.
Çok küçük bir yerleşim olduğu düşünülüyor.
Oranion : Bodrum Yalıkavak
Garipler köyü yakınlarındaydı. Attika Delos Deniz birliğine üye olduğu
bilinmesine karşın yerleşim hakkında başka bir bulgu bulunmuyor.
Kasara : Marmaris Bozburun Serçe
Limanı yakınlarında olduğu tahmin ediliyor.
Karmylessos : Fethiye Kayaköy'ün
yerleşke alanında bulunduğu düşünülen antik dönem Likya kentidir.
Etiketler:
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
BODRUM,
DALAMAN,
KALYNDA,
MARMARİS,
MİLAS,
MUĞLA,
NARASA,
ORANİON
17 Eylül 2014 Çarşamba
MUĞLA ÇEVRESİ ANTİK KENTLER-1
Amnistos
: Marmaris'in yaklaşık 10
km.kuzey batısında yer alan antik dönemde Rodos Krallığına
bağlı bir yerleşimdi. Bölgedeki ilk araştırmalar 1954 yılında
Bean ve Cook tarafından yapıldı. Bu araştırmalar sırasında
bir kaleye ait olan kule ile körfezin kıyısında bulunan rıhtım
duvarları ve az miktardaki seramik kalıntıları dışında
başka bir bulguya rastlanmadı.
Antik
dönem yazarlarının bu kentten bahsetmedikleri biliniyor.
Araksa
: Fethiye Ören (Evren) Köyü
yakınlarında konumlandığı düşünülen antik dönem
yerleşkesidir. Kentin kuruluşu hakkında bilgi yoktur. Tarihte
bilinen ilk ansiklopediyi yazan Plinius, eski Likya birliğinden
bahsederken bu birlik içerisinde yer alan 36 kent ve kasaba arasına
Araksa'yıda sayar. Kentin kalesine ait olduğu sanılan birkaç taş
yığınından başka günümüze ulaşan bir kalıntı yoktur.
Aloanda
: Fethiye Kabaağaç Köyü'nün
kuzey batısında yer alan bir Likya şehridir.
Daidala
: Yerleşkesi Fethiye'nin 20
km. batısında yer alan İnlice Köyü yakınlarındaki İnlice
Asarı denilen tepenin üzerindedir. Strabon kentten bahsederken
oldukça sarp bir konumda ve üç yanı kale duvarlarıyla çevrili
bir yerleşim olarak tanımlar. Günümüze sur duvarları,
sarnıçlar, bir eve ait olan bina temelleri ve bir kaç kaya
mezarından başka bbir bulguya rastlanmadı.
Euhippe
: Dalaman yakınlarındaki
Alacaatlı Köyü yakınlarında olduğu tahmin ediliyor. Kentten
günümüze ulaşan bir kalıntı yoktur. Bölge ile ilgili
çalışmalarıyla bilinen İskoçyalı arkeolog William M.Ramsay
kentin Roma döneminde sikke bastığından bahseder.
Hydai
: Milas İlçesinin 6 km. Güney
batısındaki Damlıboğaz Köyü yakınlarında yer alır. Bu
bölgede iskanın İÖ 3000 yılına kadar uzanmasına rağmen Hydai
Kenti İÖ 478 yılında kuruldu. Şehrin ismi Grekçe'de su
anlamına gelmektedir. Hydai Kentinde Bizans dönemine kadar bir
yerleşme olduğu biliniyor.
Hydai
Antik Kenti kazı çalışmaları Milsa Müzesi ve Muğla
Ünivresitesi Arkeoloji bölümü tarafından 2000 yılından beri
süregelmektedir.Kazılar sırasında iki büyük mezara rastlandı.
Gene bu çalışmalar sırasında bulunan
taş
blokların şehirdeki bir tapınağa ait olduğu düşünülüyor.
Kentin akropolunun Damlıboğaz Köyünün arkasındaki tepede yer
alıyordu. Bu bölgede bulunan bazı kalıntıların akropola ait
olduğu düşünülüyor. Kent surlarına ait çok az buluntuya
rastlanmış. Burada antik dönemden kalan taşların çoğu
Damlıboğaz Köyündeki evlerin yapımında kullanılmış.
Kazı
ve araştırmalar sırasında bulunan arkeolojik eserlerin büyük
bir bölümü Milas Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.
Kildara
: Yerleşkesi tam olarak
belirlenemedi. Bodrum
Gümüşlük yakınlarındaki Kozyaka Köyünün güneyinde yer
aldığı düşünülüyor.Kentin Attika-Delos Deniz birliğine üye
olduğu biliniyor. Bunun haricinde bir bilgi ve kalıntı mevcut
değildir.
Kindye
( Kindya) : Milas
yakınlarındaki Kemikler ile Üçpınar Köyleri arasındaki bir
tepenin üzerindedir. Attika-Delos Deniz Birliğine üye olduğu
bilinen kent hakkında fazla bilgi yoktur. Kentin İÖ 300 yıllarında
ticari önemini kaybederek Baryglia'nın yönetimi altına girdiği
biliniyor. Arkeolojik araştırma yapılmadığı için kent hakkında
bilinenler bukadarla sınırlıdır.
Kyllandos
: Ula İlçesi nin batısında
Okkakaş diye bilinen yükseltinin üzerindedir. Akropolis'in yeri
kısmen bellidir. Tapınağa ait olduğu düşünülen temel
kalıntıları, birkaç sarnıç ve günümüze az miktarda ulaşan
kent duvarlarına ait surlar dışında kente ait bir bulgu yoktur.
Muğla Ünivresitesi Arkeoloji bölümü tarafından yüzey
araştırmalarına başlanan antik kentte kazıların yakın zamanda
başlaması planlanıyor.
Larymna
: Marmaris Bozburun
yakınlarındaki Asartepe üzerindedir. Kentin yerleşiminin İÖ
2000 yılına kadar uzandığı düşünülsede Larymna şehri ile
ilgili bilgiler yetersizdir. Antik dönem kaynaklarında şehrin
adına rastlanılmaz.
Etiketler:
ALOANDA,
AMNİSTOS,
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARAKSA,
ARKEOLOJİ,
EUHİPPE,
HYDAİ
MARMARİS YAKINLARINDA ANTİK DÖNEM YERLEŞİMLERİ
Bybassos
: Marmaris
Hisarönünde bulunan antik dönem yerleşimidir. Rodos Adasına
bağlı bir yerleşim olduğu biliniyor. Antik dönem yazarlarından
Herodot ve Plinius yazılarında Bybassos'tan bahsederler.
Bir
yarımada üzerinde yer alması ve limanlarının sağladığı
ticari avantaj nedeniyle tarihin ilk devirlerinden beri yerleşimin
olduğu bir bölgedir. Ege Üniversitesi Arkeoloji Bilimdalı
tarafından yapılan yüzey araştırmalarında bulunan az bir
bulgunun yanı sıra Erken Bizans Dönemine ait dairesel planlı bir
yapı ile apsisi kısmen belli olan bir kiliseye ait kalıntılara
rastlandı. Şehrin limanı bu günkü sahilden yaklaşık 300 metre
içeride tarlaların altındadır. Şehrin surlarına ait olan
duvarlar kısmen seçilmekte. İç kaleye ait buluntular Bybassos
yerleşiminin yakınlarındaki bir tepenin üzerindedir. Erken
Hellenistik dönemde çok büyük liman tesisine sahip olan şehirde
ticari hayatın çok gelişmiş olduğunun bir göstergesi olarak
kabul edilir. Şehir nekropolunda stel kaideleri görülmüştür.
Kastabos
: Hisarönünde
bulunan diğer bir antik dönem yerleşimi Kastabos'tur. Bybassos'a
sadece iki kilometre uzaklıktadır. Hisarönü köyünün güneyinde
kalan Eren Dağı üzerinde yer alan ve halkın Pazarlık diye
adlandırdıkları bir düzlüktedir. Yönetim olarak Rodos'a
bağlıydı. 1866 yılında Spatt bu bölgede yaptığı
araştırmalarda kayaların oyulmasıyla oluşturulmuş bir mabet ile
karşılaşmış ve bu mabetin Leto'ya ait olduğunu düşünmüştür.
Prof. Cook'ta bu görüşü doğrulamasına rağmen günümüzde bile
bu mabetin kime ait atandığı tartışmalıdır. Kestabos'un
Bybassos şehrine çok yakın olması ve böyle büyük bir mabeti
barındırması burasının Bybassos şehrinin ibadet alanı
olabileceğini düşündürmekte. Uzun kenarında 11, diğer
kenarında ise 6 şar adet sütun bulunan mabetin Hellenistik dönemde
yapıldığı biliniyor. Şehrin Hellenistik Dönemde önem kazandığı
ve dinsel bir merkez olması bu bölgenin dinsel bir merkez olduğu
görüşünü kuvvetlendiriyor. Gene aynı döneme ait olduğu
belirlenen şehir tiyatrosuna kaçak kazıları çok zarar vermiş.
Ege
Üniversitesi Arkeoloji Bilimdalı tarafından burada yüzey
araştırmaları ve arkeolojik incelemeler yapıldı. Bu incelemeler
sonucunda bahsedilen tapınak incelendi. Yerleşimin yakınlarında
bulunan Köklü Dağında bazı mimari kalıntılara rastlandı.
Bizans döneminden kaldığı belirlenen bir sarnıç ile Rodos
imalatı amforalar diğer buluntular arasındadır.
Etiketler:
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
BİZANS,
BYBASSOS,
COOK,
ERKEN BİZANS,
HELENİSTİK DÖNEM,
KASTABOS,
LETO,
MARMARİS,
RODOS
16 Eylül 2014 Salı
MANİSA CİVARINDA KÜÇÜK ANTİK KENTLER
Agoeira
( Attaleia) : Akhisar İlçesine 9 km. uzaklıktadır. Pergamon
ile Seleukos İmparatorlukları arasında bir sınır kenti olmasına
rağmen yerleşimle ilgili fazla bir bilgi yoktur.
Gordos
: Gördes yerleşkesinin bulunduğu
alanda yer alıyordu. Arkeolojik araştırmalar yapılmadığı ve
kaynaklarda adına rastlanmadığı için kent hakkında bilgimiz
yoktur.
Hyrkanis
: Yerleşkesinin Halitpaşa ile
Alibeyli köyleri arasındaki bir ovada olduğu düşünülüyor.
Heira
Kome : Akhisar ile Salihli
arasındaki bir düzlükte yer alıyordu. Kent hakkında fazla bir
bilgi olmamasına karşın Beyoba köyü çevresinde rastlanan bazı
mimari parçaların bu kentten kaldığı düşünülüyor.
Hermokapelaia
: Göl Marmara İlçesi civarında
görülen kalıntıların bu kente ait olduğu düşünülüyor.
Kastalos
: Antik kaynaklarda adı geçmeyen bu kentin yerleşkesi Bebekli
köyü yakınlarındaydı.
Kalanda
( Kalamos ) : Gelenbe yerleşkesinin
bulunduğu alanda yer alıyordu.
Bizans
döneminde piskoposluk merkezi olduğu bilinmesine rağmen kent
hakkında başka bir bilgimiz yoktur.
Koloena
(Koloene) : Marmara gölünün
güney kıyısında yer alan antik dönem yerleşimidir.
Trakhoula
(Trakoula): Soma İlçesi
yakınlarında bulunan antik dönem yerleşimidir. Bizans dönemi
piskoposluk listesinde adı geçmesine rağmen kent hakkında başka
bir bilgi yoktur.
Stratonikeia
: Kırkağaç İlçesi Siledik
Köyündedir. Selevkos İmparatorluğunun bölgede hakim olduğu İÖ
3.yy'da Selevkos Kralı Antiokhos önce üvey annesi daha sonra eşi
olan Stratonikeia adına birisi Yatağan yakınlarında diğeri ise
Manisa'da aynı isimde iki kent kurmuştur. Bu iki kenti birbirinden
ayırt etmek için Yatağan'da bulunana Karia Stratonikeia'sı,
yerleşkesi Manisa'da bulunana ise Mysia Stratonikeia ismi
verilmektedir. Son zamanlarda ilgi çeken bu bölgede arkeolojik
araştırmaların ve kazı çalışmaları başlayacağı
düşünülüyor.
Silondos
: Selendi'ye bağlı Kara Selendi
köyü yakınlarında bulunan antik dönem yerleşimidir. Kentin
İznik Konsülüne üye göndermesi o devirlerde dini bir merkez olduğu
görüşünü kuvvetlendirmekte. Birkaç duvar kalıntısı
dışında günümüze ulaşan bir bulgu yoktur.
Satala
: Kula İlçesi Sandal Köyünün doğusunda olduğu sanılan antik
kentin yeri tam olarak saptanamadı. Köy içerisindeki evlerin
duvarlarında antik dönemden kalan taşları görmek mümkün.
Sasotra
: Antik dönemden iz kalmayan
yerleşim Kula Başıbüyük Köyü civarındadır.
Saitta
: Demirci İlçesi İçikler Köyü yakınlarındadır.
Sandiana
: Yerleşkesi Soma Yırcalı köyündedir.
Maionia
: Yerleşimi
Salihli
ile Kula arasında bulunan Gökçeören Köyüdür. Strabon ve
Herodotos bu kentten bahsetmelerine rağmen kent hakkında bilgi
vermezler. Bizans döneminde ise Sardes Metropolitliğine bağlı bir
psikopozluk merkezi olduğu biliniyor. Bölgede arkeolojik araştırma
yapılmadığı için yerleşim hakkında fazla bilgi yoktur. Kentten günümüze ulaşan sadece bir tepe üzerinde bulunan ve şehrin kalesine ait olduğu düşünülen sur duvarlarıdır. Maionia hakkında
araştırmalarıyla bilinen Duygu S.Akar Tanrıver kentin bazı
kaynaklarda Meonia olarak isimlendirildiğinden bahseder. Aynı
araştırmacı kentin sınırlarının Lidya'nın kuzey doğusunda
yer alan ve Katakekaumene denilen volkanik arazi ile Phidelphia kenti
arasında kalan bir bölgede olduğunu yazmış. Yerleşke Roma
döneminde ticaretinin gelişip şehir kalabalıklaşmaya başlayınca şehir statüsü kazanmış. Bizans
kayıtlarında şehrin adına rastlanması bu yıllardada şehir
durumunu koruduğunun göstergesidir. Uzun yıllar boyunca verimli
topraklarını değerlendiren Maionia
halkı bereket ve bolluk içerisinde yaşadılar. Ticari
hayatının zenginleşmesi sonucunda kent kendi sikkelerini basar
duruma gelmiş. Bir yazıtta bu bölgede ağaç
kesenlerin cezalandıracağı yönünde bir yazı bulunmuş.
Persikai
: Sarıçam Köyü yakınlarında bulunuyordu. Pers
İmparatorluğunun bölgedeki hakimiyeti sırasında kurulan
şehirlerden birisi olduğu biliniyor. Kent hakkında başka bir
bulgu olmadığı gibi antik kaynaklarda da ismine rastlanmadı.
15 Eylül 2014 Pazartesi
UŞAK ÇEVRESİ ANTİK DÖNEM YERLEŞİMLER
Sebaste
: Sivaslı
İlçesi Selçikler Beldesi yakınlarında Banaz Çayının suladığı
geniş bir ova üzerindedir. Bu bölgede İÖ 4 bin yıllarından
beri yerleşim olduğu biliniyor. Sebaste şehri ise İÖ 4.yy'da
İmparator Augustos tarafından Apollon kehanet merkezinin
tavsiyesine uyarak kurulmuş.
Şehre
ait kalıntıların Sivaslı ile Selçik ilçeleri arasındaki geniş
bir bölgede görülmesi Sebaste Antik kentinin yerleşimin buralara
kadar uzandığını gösteriyor.
Kent
Frigya'nın 12 önemli şehrinden birisi olup, yerleşim olarak
dönemin önemli ticari akışkanlığını sağlayan Kral Yolu
üzerinde yer almaktaydı. Aynı ticari yol üzerinde yer alan
dönemin önemli iki şehri Akmonia ile Menderes civarında
yerleşkesi bulunan Enumeia'ya giden yolun tam ortasında
bulunuyordu. Bu ticari avantaj şehrin gelişmesini ve
zenginleşmesini sağlayan önemli bir faktördü.
Doğu
Roma döneminde ise eski önemini kaybederek bir psikoposluk
merkezine dönmüştür.
1966-1978
yılları arasında Prof.Dr. Nezih Fıratlı yönetiminde yapılan
kazılarda kentin psikoposluk merkezi olduğu dönemden kaldığı
düşünülen iki kiliseye, tiyatro ve Roma Hamamına ait
kalıntılara rastlandı. Nekropol alanı köyün güneyinde Çingil
Çayının etrafındadır. Bu alanda mezarlara ve üç adet tümülüse
rastlandı.
Uzun yıllar boyunca
kendi sikkesini basması kentin yarı özgür olduğunun bir
göstergesi olarak kabul ediliyor. Sikkelerinin üzerinde şarap
tanrısı Dionysos, baş tanrı Zeus, ana tanrıça Kybele, Ay
tanrısı Men ile bazı imparatorların motifleri işlenmişti.
Bu çevreden çıkan ve arkeolojik değeri olan eserler Uşak, Afyon ve İstanbul Arkeoloji Müzelerinde görülebilir.
Bu çevreden çıkan ve arkeolojik değeri olan eserler Uşak, Afyon ve İstanbul Arkeoloji Müzelerinde görülebilir.
Güre Tümülüs :
Tümülüs Güre Köyünün kuzeyinde Gediz nehrinin kıyısındadır.
Karun Hazineleri bu tümülüsten çıkarıldı. Antik Bagis kentinin
de bu bölgede olduğu düşünülüyor. Karun Hazineleri hakkında
araştırma yapan uzmanlar buluntuların Lidya Krallığın son
günleri olan İÖ. 6 yy'a ait olduğu kanısına vardılar.
Hazinenin bulunduğu tümülüsteki mezar odasınında Lidya'nın son
kralı olan Kral Krezüs'e ( Karun'a) ait olabileceği gibi bu
dönemdeki üst düzey bir yöneticiye, önemli bir komutana veya o
yıllarda Anadolu'yu işgal eden Pers İmparatorluğunun bir
yöneticisine ait olma olasılığı da yüksektir. Gerçi Lidya
kralları Sart kentinin yakınlarında yer alan Bintepe denilen özel
bölgeye gömülmekteydi. O nedenle mezarın kime ait olduğu
tartışmalı bir konudur.
Tümülüs
şeklindeki mezar odalarında ölen kişi önce mezar odasına
yerleştiriliyor sonrada üzeri toprak ile kapatılıyordu. Önemli
bir kişi gömüleceği zaman ise mezarın üzerine konulan toprak
miktarı arttırılarak mezar tümülüs haline getirilirdi. Mezar
odasının içerisine yiyecek ve içeceğin yanı sıra ölen kişinin
şahsi eşyaları, parfümleri ve o kişiye ait mücevherlerde
bırakılırdı. Mezar odasına silah konulmazdı. Yurt dışına
kaçırıldıktan sonra uzun araştırmalar sonucunda yurt içine
tekrar getirilen Karun Hazineleri Uşak Arkeoloji Müzesinde
sergileniyor.
Mesotimolos
: Eşme
Aydınlık Köyü yakınlarında bulunan bir tümülüstür.
Etrafındaki kayalıklarda Lidya dönemine ait çok miktarda kaya
mezarları görmek mümkün.
Alaudda
:
Romalılar döneminde Sebaste kentine bağlı ufak bir yerleşim
olarak kabul edilir. Hacımköy yakınlarındadır. Şehrin nekropol
alanı kaçak kazılar nedeniyle çok zarar görmüş. Bu alandaki
mezar kalıntıları haricinde günümüze ulaşan bir bulguya
rastlanmadı.
Kremon
Agora :
Banaz Ahat Köyü yakınlarında Ünlü Kral Yolunda yer almaktaydı.
W.M.Ramsay 'Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası' adlı kitabında bu
kentten bahseder. Kentten günümüze ulaşan bir kalıntı
saptanmadı.
Pepouza
: Karahallı İlçesi Kayakuplu Köyü yakınlarındadır. Roma
döneminde kurulan kent önemli bir Hristiyanlık merkeziydi.
Bizanslılar dönemine kadar varlığını sürdüren kent ile ilgili
bilgiler bu kadarla sınırlı. Bölgedeki araştırmalarda manastır,
tiyatro ve az miktarda mimari eserlere rastlandı. Alman, Amerikalı
ve Avusturyalı bilim adamlarının ilgisini çeken bu kentte pek çok
kez yüzey araştırması yapılmış olmasına rağmen kazı
çalışmalarına henüz başlanmadı.
Etiketler:
ALAUDDA,
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
GÜRE TÜMÜLÜS,
KARUN,
KREMON AGORA,
MESOTİMOLOS,
PEPOUZA,
SEBASTE,
UŞAK
13 Eylül 2014 Cumartesi
BALIKESİR’İN EGE BÖLGESİNDE KALAN ANTİK YERLEŞİMLERİ
Adramytteion
: Burhaniye Ören arasındaki bir
bölgede bulunduğu düşünülen fakat yeri
tam olarak belirlenmemiş olan antik dönem yerleşimidir. Birkaç küp ve seramik
kalıntısı dışında bir bulguya rastlanmadı. Diğer kıyı kentlerde olduğu gibi
şehrin taşlarının deniz yoluyla başka kentlere taşındığı düşünülüyor. Strabon
Antik Anadolu Coğrafyası adlı eserinde Troas Bölgesinde Lidyalılar tarafından
kurulduğunu ve sonradan Atinalılar
tarafından kolonize edilmiş olan bir liman kenti olarak bahseder.
Etiketler:
ADRAMYTTEİON,
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
BALIKESİR,
KİLLA,
KYTONİON,
THEBAİ
İZMİR ÇEVRESİNDE İKİ KÜÇÜK YERLEŞİM
Aigiroessa
( Aigeirousa ) :
Kemalpaşa ile Pınarbaşı arasındaki Kavaklıdere Köyünün yerleşim alanının olduğu
yerdeydi. Osten 1825 yılında yaptığı araştırmalarda bulduğu önemsiz bazı
kalıntıları değerlendirerek bu kentin yerini
tarif etti. Herdotos ‘ta yazılarında bu kentten bahsetmiştir. Kent ile ilgili
başka bir araştırma yapılmadığı için günümüze ulaşan bulgu yoktur.
Airai (Erai) : Urla Demircili Köyü yakınlarında denizin kıyısındadır. Kentin kuruluşu ve tarihçesi ile ilgili bilgi yoktur. Seramik kırıntıları ile birkaç binaya ait ev duvarları dışında bir buluntuya ulaşılamadı. Şehir surlarına bir kalıntı görülmüyor. Surları oluşturan taş blokların başka yapılarda kullanılmak üzere deniz yoluyla başka yerlere nakledilerek yok edildikleri sanılıyor.
9 Eylül 2014 Salı
DENİZLİ ÇEVRESİNDE KÜÇÜK ANTİK YERLEŞİMLER
Denizli İlimiz sınırları içerisinde bir çok antik yerleşim
alanı bulunmaktadır. 18.ve 19.yy'lar da genellikle yabancı araştırmacıların
verdiği bilgiler doğrultusunda 2000 li yıllardan itibaren bir çok yüzey
araştırması ve sondaj çalışması yapıldı. Bu yoğun çabalar sonucunda yeni
bilgilere ulaşılınca bölgedeki antik
dönem yerleşimleri hakkında bir çok
yayın yapıldı.
Attoudda ( Attuda) : Helenistik dönemde kurulduğu
düşünülen kent iki büyük yerleşim olan Leodikeia ile Aprodisias ticari yolunun
üzerinde bulunuyordu. Yerleşim yerinin sağladığı ticari avantaj yanında şehirde
yaşayanlar sanatsal ve kültürel
alanlarda da ileri bir düzeydeydi.
Attoudda hakkında fazla bir bilgi yoktur. Şehrin bulunduğu
alanda Denizli Sarayköy İlçesine bağlı Hisarköy yer alıyor. Günümüze antik
dönemden kalan birkaç mezar kapağı ve steli ile az miktarda sikkeden başka bir
bulguya ulaşmadı.
Tabai : Tavas İlçesinin 25 km . güney batısında, Antik
Dönemde Karya olarak bilinen bölgededir. Kent hakkında fazla bir bilgi mevcut
olmamasına rağmen yerleşimin Büyük İskender'in imparatorluğu sırasında veya
hemen sonrasında kurulduğu tahmin ediliyor. Strabon çok kısa olarak Karya ile
Frigya sınırındaki bir şehir diye söz eder. Bölgede arkeolojik araştırmalar
günümüzde devam ediyor.
Eumenia : Çivril İlçesi Işıklı Beldesinde yer
alan Frigya bölgesine ait bir yerleşimdir. Şehri İÖ 159-138 yılları arasında,
Pergamon Kralı II.Attalos kardeşi ve eski Bergama Kralı olan II.Eumenes'in adını
vererek kurmuş. Önemli bir kent olduğu düşünülen Eumenia'nın, Roma'lılar
döneminde ise bir dinsel merkez olduğu biliniyor. Meclis Binasına ait mimari
bir buluntu ile Sarıbaba Tepesi olarak bilinen dağlık bölgede Bizans Dönemine
ait kaleye ait kalıntılar vardır. Bu tepenin yamaçlarında ise nekropol alanı
mevcuttu. Yakın dönemde Eumenia Antik Kentinde kazı çalışmaları başlayacak
olması kent hakkında daha çok bilgiye ulaşılmasını mümkün kılacak.
Trapezopolis : Yerleşiminin Nazilli İlçesi
Babadağ yakınlarındaki geniş ovalar üzerinde kurulu olduğu tahmin edilmesine
rağmen yeri tam olarak bulunamadı. Kelime anlamı olarak düzlük anlamına gelmesi
ve bu bölgede yer alan bir ova üzerinde kurulu olması coğrafi yapısının şehre
isim olarak yakıştırıldığı düşünülüyor. Şehirden günümüze ulaşan arkeolojik bir
buluntu mevcut değildir.
Colossae : Honaz İlçesinin iki kilometre
kuzeyinde yer alan antik dönem yerleşimidir. Antik kent Honaz ( Kadmos )
Dağının kuzeyinde ve Aksu Çayının kenarındadır. Frigya bölgesinin önemli
merkezlerinden birisidir. Şehirde yün ve dokumacılığın çok geliştiği biliniyor.
Zaman içerisinde kent yakınlarında Leodikeia ile Hierapolis gibi büyük
kentlerin kurulmasıyla Colossae’nın eski önemini kaybettiği biliniyor. İS
1.yy'da meydana gelen bir depremden şehir çok zarar görünce tamamen terk edilir.
Araştırmalar sırasında yerleşimin yakınlarında bulunan Honaz dağının üzerindeki
birkaç kaya mezarı kalıntısından başka it bir bulgu görülmedi. Tepenin üst
kısımlarında Osmanlı Döneminde yapılan bir kaleyi görmek mümkün.
Apollonos Hireon : Buldan İlçesi Bozalan Köyü
yakınlarındaki çamlık alandadır. Helen lisanına göre kutsal yer anlamına gelir.
Kent hakkındaki tek bilgi Roma döneminde bastırıldığı bilinen ve üzerinde
şehrin adının yazılı olduğu sikkelerdir. Yüzey araştırmaları ve arkeolojik kazı
yapılmadığından başka bir bilgiye ulaşmak mümkün olamadı.
Sebastopolis : Tavas İlçesi Kızılcaköy
yakınlarındadır. Roma İmparatorluğu zamanında önemli bir kent olduğu sanılıyor.
Yerleşimden günümüze ulaşan seramik parçaları ile kayalara oyulmuş mezarlardan
başka bir bulgu yoktur. Strabon ve Herodotos kentten hiç söz etmez. Köy
camisinin taş duvarları içerisinde kitabeye benzediği düşünülen parçalar ise
tam olarak değerlendirilemedi.
Tripolis ( Apollonia Maeandrum) : Buldan İlçesine bağlı Yenicekent bucağının doğusunda
yer alan antik dönem yerleşimidir. Yerleşim Büyük Menderes nehrine yakınlığı
nedeniyle Tripolis Maeandrum olarakta bilinir.
Antik dönem yazarlarından Plinius kentin adının Apollonia
Maeandrum olduğunu yazar.
Kentin Bergama Krallığının bu bölgedeki hakimiyeti sırasında
kurulduğu düşünülüyor. Lidya, Karya ve Frigya sınırlarına yakın bir bölgede
bulunması ticaret hayatını canlı tutmuş, zaman içerisinde bölgenin en zengin
kenti durumuna gelmiştir. Roma Dönemi şehrin en zengin olduğu zamanlardır.
Şehrin deprem bölgesinde olması nedeniyle sık sık deprem felaketiyle
karşılaşmıştır. Bu depremler sonucu önemini kaybeden şehir zaman içerisinde
terk edilir.
İznik konsülünün listesinde Tripolis adının bulunması bu
kentin psikoposluk düzeyinde bir kent olduğunu göstermektedir. Kentteki arkeolojik kazılara
Denizli Müze Müdürlüğü ve Ege Üniversitesi Arkeoloji Bilim Dalı tarafından
devam edilmektedir.
8 Eylül 2014 Pazartesi
AFYONKARAHİSAR KALESİ
Kale 226 metre yükseklikte
oldukça dik bir kaya kitlesinin üzerinde
kuruludur. Kayaların
oyulmasıyla oluşturulmuş merdivenler yardımıyla kaleye çıkılır. İç ve dış olmak
üzere iki bölümden oluşan kalenin tepedeki iç bölümü Kız Kalesi veya Kız Kulesi
adıyla bilinir. Kız Kale’sinde Sultan Alaeddin Keykubat’ın yaptırdığı bir cami
bulunur. Burası askeri bir alan olarak düşünüldüğü için cephane ve erzak
depoları yer alıyordu. Günümüzde caminin
minaresinin yıkık olduğu görülüyor.
Afyonkarahisar
Kalesi İ.Ö. 1350 yılında bir sefer sırasında Hitit Kralı II.Murşil tarafından,
askerlerinin kışı geçirmeleri amacıyla yaptırıldı. Daha sonra bölgede hakimiyet
kuran Lidya, Pers, Helen, Bergama Krallığı, Roma ve Bizanslılar'ın yönetiminde
kalan kale, Emevi Halifelerinin, Anadolu'ya yaptıkları seferler sırasında kale
üzerinde kısa bir süre hakimiyet kursalar da Melikşah zamanında Selçuklu
topraklarına katıldı.
Burada
yerleşmiş olan halk kalenin üstünde oturduğu kayalara bakarak bu kaleye
Karahisar adını verdiler.
Selçuklu
Sultanı 1.Alaeddin Keykubat kaleyi onardıktan sonra devlet hazinelerini bu kale
içerisinde saklamaya başladı. O
zamanlarda kale Hisar-ı Devlet olarak adlandırılıyordu. Selçuklu vezirlerinden
Sahip Ata Fahrettin Ali döneminde kalenin ismi Karahisar-ı Sahip oldu.
Anadolu
Beylikleri döneminde Germiyanoğullarına, 1392 yılında ise Yıldırm Beyazıt
tarafından Osmanlı topraklarına dahil oldu. Ankara Savaşı'ndan sonra kısa süren
Timur hakimiyeti ardından 1428 yılında Osmanlı topraklarına katılır. 1573
yılında burasını tamir ettiren II.Selim ise bölgede yetişen afyondan dolayı
kaleye Afyonkarahisar adını verdi.
Etiketler:
AFYON,
AFYONKARAHİSAR,
ANTİK KENTLER,
GERMİYANOĞULLARI,
HİTİT,
KALE,
SELÇUKLU
7 Eylül 2014 Pazar
AFYONKARAHİSAR MÜZESİ
Afyonkarahisar’da
müze kurma düşüncesi oldukça eskidir. Müze ilk olarak Osmanlı Sadrazamı Gedik Ahmet Paşa’nın 1477
yılında yaptırdığı Medrese’de Cumhuriyetimizin onuncu yılı olan 1933 yılında
açıldı. İlk yıllarda Afyonkarahisar ile birlikte çevresindeki Uşak, Kütahya,
Isparta gibi illerden toplanan arkeolojik ve etnografik eserler sergileniyordu.
Müze binası
yetersiz kalınca 1971 yılında bu günkü yerine
taşındı. Uşak, Burdur ve Kütahya’da yeni
müzeler açılıp, bu yörelere ait eserler
o illerde bulunan müzelere nakledilince burada
sadece Afyonkarahisar çevresindeki yaklaşık yirmi antik şehir ile kırk
kadar höyükten çıkartılan
arkeolojik değeri olan buluntular sergilenmeye başlandı.
Bu eserlerin
en eskisi Eski Tunç Çağına ait. Ayrıca Hitit, Frig, Helen, Roma ve Bizans
döneminden de yapıtlar yer alıyor.
Müzenin ilk
giriş kısmı çeşitli boylarda mermer heykeller,
mezar stelleri ile diğer taş eserlere ayrılmış.
İkinci
salonda ki vitrinlerde tanrı ve tanrıça
heykelleri görülüyor. Diğer bir vitrin içerisinde hayvan heykelcikleri ile diğer figürinler yer
alıyor.
Süs
eşyaları, camdan eserler, çanak,
çömlekler, takılar ve ufak biblolar başka bir vitrin içerisinde. Antik dönemlere ait bir doku tezgahının
canlandırılması ilginç bir görüntü oluşturuyor. Diğer bir bölümdeki sergide küpler ve büyük toprak testiler görülüyor. Zengin bir kişiye
ait olduğu düşünülen mermer bir lahit müzenin gözde eserleri arasında. Müzede
toplam 26564 adet olan nümizmatik koleksiyonu oldukça zengin
Etnografya bölümünde daha çok Osmanlı
döneminden kalan değerleri görmek mümkün. Ev ve bakır mutfak eşyaları, yöresel
kıyafetler, el yazması kitaplar, el işi örnekleri, av silahları, eski
tabancalar görülüyor. 1472 olarak tarihlenen Osmanlı devrine ait bir Kur’an
rahlesi müzenin en değerli etnografik eseri.
Müzenin
bahçesinde mermer buluntular
sergileniyor. Bahçede büyük ve küçük heykeller ile sütun başlıkları, mezar
stelleri, toprak lahitler ve çeşitli mimari mermer buluntular görülüyor.
Müzede13276’si
arkeolojik olmak üzere toplam 44383 adet
önemli
eser yer
alıyor
Etiketler:
AFYON,
AFYONKARAHİSAR,
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
MÜZE
1 Eylül 2014 Pazartesi
P R İ E N E
Priene
Antik Kenti Söke Bodrum yolunun üzerindeki Güllübahçe yakınlarındadır.
Strabon’a göre diğer bir ismi Kadme’dir. Priene isminin Yunan öncesi çağda Girit
çevresinde bulunan Praisos, Priansos
gibi küçük adalarla alakalı olduğu düşünülmektedir. Şehir İon’lar ile karışmış olan Thebai’ler tarafından
İ.Ö. 2000 yılında kuruldu.
Ege
Denizinde bir liman şehriyken Menderes nehrinin getirdiği alüvyonların limanı
kapatması üzerine İ.Ö. 400 yılında ilk kurulduğu yerden yeni yerine taşındı. Uzun yıllar Lidya denetimi
altında kalan şehir, zaman zaman dış
ülkelerden gelen akımlar sırasında yağmalandı. Pers hakimiyetinden sonra Büyük
İskender, Bergama Krallığı ve daha sonra Roma hakimiyeti altına girdi. Bu devir
pek çok savaşın yaşandığı huzursuz bir ortamdı. Savaşlar sırasında ekonomisi
bozulan şehir boşalmaya başladı. Bizans devrinde küçük bir dini merkez olarak
görülse de Bizans’tan sonra tamamen terk edildi.
Antik devrin
en önemli yedi düşünüründen birisi olan Bias’ın İ.Ö. 570 yılında bu kentte doğduğu ve
tüm yaşantısını burada geçirdiği biliniyor. Bias hukukçuydu ve kentin kanunları
onun tarafından hazırlanmıştı. ‘Bütün
servetimi yanımda taşıyorum ‘ sözü ona aittir.
PRİENE’DEN GÜNÜMÜZE
ULAŞANLAR
Şehir
ızgara plan denilen adı verilen ve cadde ve sokakların bir birini dik kestiği
bir plana göre oluşturulmuştu.
Athena Tapınağı : Tapınak Bodrum’daki Maussolleion
mimarı Pytheos tarafından tasarlanmıştı. Tapınağın bir tarafında altı, diğer
tarafında on bir sütun vardı. Priene’nin en gösterişli yeri olan ve şehre hakim bir noktadaki kayalık bir podyum üzerine yapılmıştı.
İçerisinde büyük bir tanrıça Athena heykeli vardı. Tapınağın dışında bir sunak alanı bulunuyordu.
Mısır Tanrıları Tapınağı : Tiyatro caddesinin
yakınlarındadır. Etrafı duvarlar ile çevrili bir avlunun ortasında bulunan
sunaktan oluşan bu tapınağın Mısır tanrıları İsis, Anubis ve Serapis adına
yaptırılmıştı.
Tiyatro : İ.Ö. 200 yıllarında yapıldığı
bilinen bu tiyatro 5000 kişi alabilecek kapasitede olup, elli adet oturma sırası yamaçtaki doğal bir
oyuğun içerisine yerleştirilmişti. Tiyatronun ilk sırası kentin ileri
gelenlerine ayrılmış özel mermer
koltuklardan oluşuyordu. Tam ortada bulunan büyük koltuk ise krala
aitti. Düzgün oturma yerleri ile dikkat
çeken tiyatro şehirden kalan en önemli ve en ilgi çeken yapılar arasında yer
alıyor.
Gymnasium : Birisi tiyatronun önündeki alanda,
diğeri ise şehrin güneyinde kalan iki
adet gymnasium bulunuyordu. Gymnasiumların Helenistik dönemde yapıldığı düşünülüyor.
Alt gymnasium yanında hamamı da vardı.
Bouleuterion : 640 kişilikti. Yapının üç tarafı
kapalı ön kısmı açıktı. 20x21 metre ölçülerinde olan bu yapının üstünü ahşap
bir çatı örtmekteydi.
Akropol :
Yüksekte kurulmuş olan akropol şehri savunmaya elverişliydi.
Surlar : Şehrin etrafını çeviren surları kısmen izlemek mümkün. Özellikle
şehrin güney kısmında bulunan ve testere biçiminde yapılmış olan surlar şehir
savunması sırasında çok başarılıydı.
Agora :
Şehrin merkezinde yer alan İon tarzı bir agoradır. Üç tarafı
Staolar ile
çevriliydi. Agoranın ortasında Hermes’e ait bir sunak yeri vardı. Agora alanında ve stoaların önlerinde ise
heykeller yer alıyordu. Bu heykellerin sadece kaideleri günümüze ulaşabildi.
Agoranın yan tarafında et ve balık satışlarının yapıldığı küçük bir agora alanı
daha bulunuyordu.
Kilise : Bizans döneminde yapılan 600
kişilik kilise tiyatronun yakınlarındadır. Bu binanın İ.S. 6. yy’da yapıldığı
biliniyor.
İskender’in Evi : Ana caddedeki batı kapısının
yakınlarında görülen büyük ev kalıntısı İskender’in evi olarak bilinir. İçerisinde
tanrı olarak görülen İskender adına yazılmış bir kitabe vardır. Ev şehirdeki
kutsal yerlerden birisidir.
SYNNADA
Afyonkarahisar
Şuhut ilçesinde bulunan antik dünyanın önemli şehirlerinden birisidir. Kuruluşu
hakkında fazla bilgi olmamasına rağmen çok eski dönemlerden beri burada bir
şehir yaşamı olduğu hakkında bulgular vardır. Eski Tunç Çağında olduğu gibi Hitit, Frig, Helen, Roma ve Bizans
Dönemlerinde de önemini korumuştur.
Synnada, Hitit döneminde Afyon ve Kütahya illerinde
hüküm süren bir prenslik olan Kuvala'nın başkentidir. Roma döneminde de bir
başkent ve medeniyet merkezi olmuştur. Bugünkü Şuhut Truva Savaşları sonunda
bölgeye gelen Akomas tarafından Synnada adıyla İÖ 1180 yılında kurulmuştur.
Roma
döneminde imtiyazlar almış ve yarı özerk bir konuma ulaşmış ve kendi adına
sikke bastırmıştır. Bazı sikkelerin üzerindeki motiflerin haşhaşa benzediği
görülmektedir.
Synnada'da
günümüze şehrin stadyum ve tapınağına ait kalıntılar vardır.
Etiketler:
AFYON,
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
SYNNADA,
ŞUHUT
AFYON CİVARI UFAK YERLEŞİMLER
Afyonkarahisar
İlimiz ve çevresi arkeolojik dönemlerde çok önemli yerleşimlere
ev sahipliği yapmıştır. Bir çok medeniyet yeni şehirler kurmuş
zaman içerisinde kaybolmuş bazı şehirler Pers,Arap akıncıları
tarafından yağmalanmış ve çoğundanda günümüze bir bulgu
ulaşmamıştır. Bazı şehirler kendi özerkliklerinin bir
göstergesi olarak kendi adlarına sikke bastırdıkları
bilinmesine rağmen bazı şehirlerin sikke bastırıp
bastırmadıkları bilinmemektedir.
CİDYESSUS
: Yerleşiminin Sincanlı ilçesi Küçükhöyük kasabası
civarındadır.
PRYMNESSUS: Afyonkarahisar merkezi yakınlarındaki Sülün köyünde Friglerler tarafından kurulduğu düşünülen büyük bir yerleşimdir. Hellen ve Roma döneminde kent adına bronz sikke bastırdığı biliniyor. Afyon Arkeoloji Müzesinde bulunan muhteşem Herkül Heykelinin buradan çıkartılması şehirde heykel ve mermer işleme sanatına önem verildiğini gösteriyor.
SANAUS: Yeri Dazkırı ilçesi Sarıkavak köyüdür.
BEUDUS VETUS (PALAEOBEUDUS) : Antik dönem yerleşimin Afyonkarahisar Bolvadin İlçesi yakınlarında ve Bolvadin Çobanlar kara yolu üzerinde sanılmaktadır. Kente ait bir kalıntı yoktur. Şehir hakkında tek bilinen ünlü Roma İmparatoru Hadrianus'un bu kenti ziyareti sırasında bronzdan bir kent sikkesi bastırıldığıdır. Yerleşim hakkında başka bulgu bulunmuyor.
PRYMNESSUS: Afyonkarahisar merkezi yakınlarındaki Sülün köyünde Friglerler tarafından kurulduğu düşünülen büyük bir yerleşimdir. Hellen ve Roma döneminde kent adına bronz sikke bastırdığı biliniyor. Afyon Arkeoloji Müzesinde bulunan muhteşem Herkül Heykelinin buradan çıkartılması şehirde heykel ve mermer işleme sanatına önem verildiğini gösteriyor.
SANAUS: Yeri Dazkırı ilçesi Sarıkavak köyüdür.
BEUDUS VETUS (PALAEOBEUDUS) : Antik dönem yerleşimin Afyonkarahisar Bolvadin İlçesi yakınlarında ve Bolvadin Çobanlar kara yolu üzerinde sanılmaktadır. Kente ait bir kalıntı yoktur. Şehir hakkında tek bilinen ünlü Roma İmparatoru Hadrianus'un bu kenti ziyareti sırasında bronzdan bir kent sikkesi bastırıldığıdır. Yerleşim hakkında başka bulgu bulunmuyor.
METROPOLİS:
Dinar ilçesi Tatarlı kasabasında kurulmuş, bir kenttir;
Campus Metropolitanus veya Frig Metropolisi adıylada bilinir. Roma
döneminde imparator adına ve Sardes kentiyle ortak sikke
bastırmıştır.
DOCIMEIUM:
İncehisar ilçe merkezinde,
Hellenistik dönemde Makedonyalılar tarafından kurulmuş bir
kenttir.
DIOCLEIA: Kent
yerleşimi Hocalar ilçesi Ahurhisar kasabasındadır. Roma
İmparatoru M.Antonius‘un kenti ziyareti anısına bronz kent
sikkesi bastırmıştır. Bölgede kitabe olduğu sanılan bir yazıt
görülmüştür.
SIBIDUNDA:Şuhut ilçesi Atlıhisar kasabasında kurulan bir kenttir. OCOCLIA:Şuhut ilçesi Karacaören köyünde bir kenttir. Roma döneminde imparator adına ve Bruzus kentiyle ortaklaşa bronz kent sikkeleri bastırmıştır.
LYSİAS:Şuhut ilçesi Arızlı köyünde bir kenttir. Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırmıştır.
İDYESSUS : Sincanlı ilçesi Küçükhöyük kasabasında höyük diye bilinen bölgededir.
SIBIDUNDA:Şuhut ilçesi Atlıhisar kasabasında kurulan bir kenttir. OCOCLIA:Şuhut ilçesi Karacaören köyünde bir kenttir. Roma döneminde imparator adına ve Bruzus kentiyle ortaklaşa bronz kent sikkeleri bastırmıştır.
LYSİAS:Şuhut ilçesi Arızlı köyünde bir kenttir. Roma döneminde yarı özerk konumuyla, imparator adına bronz kent sikkeleri bastırmıştır.
İDYESSUS : Sincanlı ilçesi Küçükhöyük kasabasında höyük diye bilinen bölgededir.
Etiketler:
AFYON,
AKVADÜK,
ANTİK KENT,
ANTİK ŞEHİR,
ARKEOLOJİ,
BEUDUS VETUS,
CİDYESUS,
DİOCLEIS,
DOCMEIUM,
İDYESSUS,
LYSİAS,
SIBIDUNYA
PENTAPOLİS ŞEHİRLERİ
Brouzos
şehrinde bulunan bir kitabede, Afyonkarahisar Sandıklı
Ovasında
bulunan birbirine yakın beş şehrin Bizans döneminde
Pentapolis
Şehirleri olarak adlandırıldığını yazmaktadır. Bu beş şehir
Bruzus,
Eucarpeia, Hieropolis, Otrus ve Stectorium'dur.
BRUZUS
( BROUZOS ) : Sandıklı ilçesi Karasandıklı köyündedir.
Roma
imparatorluğu
döneminde birkaç kez şehir adına sikke basıldığı biliniyor.
Civardaki
köylerde bu şehirden kalan az miktarda kalıntı görüldü.
Septimius
Severus onuruna yazılmış bir kitabede köy camisinin yanında
görülebilir.
Bu kitabe üzerinde antik şehrin adı yazılıdır.
EUCARPEIA:
Sandıklı ilçesi Emirhisar köyünde kurulan Pentapolis'in en
önemli şehridir. Roma İmparatoru Augustus devrinde
basılan sikkelerde şehrin adı 'Eukarpeia Ovası' olarak geçer.
Hadriyanus zamanında basılan sikklerde ise şehrin adı Eucarpeia
olarak yazılmıştır. Birkaç sutun ve şehir surlarına ait az
miktarda kalıntı görülebilir. Bölgeden çıkan az miktardaki
buluntu Afyon Müzesinde sergilenmekte.
HİEROPOLİS:Sandıklı
ilçesi, Koçhisar köyünde kurulan Pentapolis kentlerinden
biridir. Phrygia Salutaris (Şifalı Frigya)’nın merkezidir.
Bundan dolayı kutsal Kent anlamına gelen Hierapolis ismini
almıştır. Roma döneminde imparator adına bronz sikke
bastırmış. Bazı sikkelerin üzerinde yer altı dünyasının
korkulan tanrısı Hades ve onun üç başlı köpeği Kerberos
motifleri yer almaktaydı. Bu inanç yerin derinliklerinden gelen
gelen sıcak su ile alakalıydı. O zamanki inanca göre bu sıcak
suyun Hades ile bağlantılı olduğu düşünülmekteydi. 19. yy'da
burada bulunduğu bilinen tapınaktan ve diğer binalardan
kalıntılar günümüze ulaşmadı.
OTRUS:
Hocalar ilçesi Yanıkören köyünde kurulmuş Pentapolisin en
küçük kentidir. Sandıklı Ovasının güneyinde yer alır.
Yerleşimin çok eski dönemlerden beri varlığı bilinmesine rağmen
o zamandan günümüze ulaşan her hangi bir buluntu mevcut değildir.
Roma döneminde sikke bastırıldığı biliniyor. Bizans dönemine
ait olduğu düşünülen az miktarda kalıntı görülebilir.
STECTORiUM:
Sandıklı ilçesi Menteş kasabası yakınlarında Kocahöyük
denilen bir tepenin üzerinde kurulmuş olan Pentapolis kentlerinden
biridir. Roma döneminde kent kendi adına bronz kent sikke
bastırması o dönemlerde yarı özerk durumda olduğunu gösteriyor.
Arkeolojik araştırmalar sırasında şehrin tiyatrosuna ait olan
kalıntılar görülmüştür. Menteş Baba Türbesinde Latince bir
yazıt ve Bizans döneminden kaldığı düşünülen arkeolojik
önemi olan birkaç taş kalıntısı bulunur. Yakın çevrede
bulunan bir kale kalıntısının da eski dönemlerden kaldığı
düşünülüyor. .
Etiketler:
AFYON,
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
BRUZUS,
EUCSRPEİA,
HİEROPOLİS,
OTRUS,
STECTORİUM
29 Ağustos 2014 Cuma
APAMEIA ( APAMEİA KİBOTOS )
Afyonkarahisar Dinar İlçesi yakınlarında yer
alan büyük bir antik
kenttir. Şehir İÖ 6. yy'da Efes'ten sonra
Anadolu'daki ikinci büyük yerleşim olarak bilinir. Kentin ilk kurulduğu
yıllardaki adı Keleneia'dır.
Strabon yazılarında bu kentin, Efes'ten sonra
Asya topraklarındaki en büyük ticaret ve alışveriş merkezi olduğundan söz eder.
Burasını İtalya’dan ve Hellas’tan gelen
ticaret eşyalarının genel ambarı olarak niteler. Apameia’nın içerisinden Marsyas
Irmağı geçtiğini anlatır. Manyas Irmağının Maindros’a karıştığını Maindros
Irmağının ise bir müddet daha aktıktan sonra Maindros Ovası denilen yerde Kayra
ile Lidya arasındaki sınırı meydana getirdiğini kitabında ayrıntılı olarak
anlatmış.
Şehirdeki ticari hayatın gelişmesinin en önemli
sebebi Efes'e kadar uzanan ticari yolların kesim noktasında yer almasıdır.
Şehir kendi adına ve Efes ile birlikte ortak
sikkeler bastırıldığı biliniyor. Hristiyanlık döneminde önemli bir dinsel
merkezdir. Bulunduğu bölge nedeniyle sık sık deprem felaketiyle karşılaşmış. Bu
depremler sonucu önemini kaybeden şehir zaman içerisinde tamamen terk edildi.
Bu önemli şehirden günümüzde kalan fazla bir
bulgu yoktur. Mercimek Tepesi olarak adlandırılan bölgedeki yamaç üzerinde
Helenistik Dönemden kalan bir tiyatro kalıntısı vardır. Bir kilise kalıntısı
ile birkaç yapıya ait buluntular görülebilir.
Etiketler:
AFYON,
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
APAMEIA,
ARKEOLOJİ,
DİNAR,
KELENEİA,
KİBOTOS
28 Ağustos 2014 Perşembe
APOLLANİA
Apollania
Antik Kenti Denizli Tavas İlçesine bağlı Medet köyü
yakınlarındadır. Medet Höyüğü olarakta bilinir. Konum olarak
çok verimli topraklar üzerine kuruludur. Stratejik olarak Likya,
karya ve Frigya bölgelerinin keşisme yerinde bulunması önemini
arttırmıştır.
Kentin
ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmiyor. Yalnız bu bölgedeki ilk
yerleşimin tunç çağına kadar uzandığı sanılıyor. Kent
Apollania adını Helenistik dönemde aldığı ve en görkemli
çağını Roma Döneminde yaşadığı biliniyor. Özellikle
İmparator Hadriyanus Döneminde muhteşem bir Apollon
tapınağı
yapılmıştı. Bu tapınağın sadece temelleri günümüze ulaştı.
Kentin
ilk olarak İÖ 1.yy'da kendi adına sikke bastırdığı biliniyor.
Sikkelrin üzerinde daha çok tanrısal motifler işlenmişti.
Etiketler:
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
APOLLANİA,
DENİZLİ,
MEDET
MYUS ( MYOUS )
Karya
Bölgesinin batısında kalan küçük bir kenttir. İon birliğinin
en küçük ve en fakir üyesi olduğu biliniyor. Konum olarak
Aydın Söke'ye bağlı Avşar Köyü yakınlarında ve Bafa Gölünün
kıyısındadır. Büyük Menderes Nehrinin getirdiği alüvyonlar
ile oluşan Bafa gölü, Myus kentinin yerleşimini deniz kıyısından
uzaklaştırmıştır.
Şehir
hakkındaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Küçük bir şehir
olduğu için yakınlarındaki büyük kent Miletos'un etkisinde ve
yönetiminde kalmıştır. Grek kent devletleri arasında kurulan
Attika - Delos Birliğinin İÖ 452-451 yılı ve 432-431 yılı üye
kayıtlarında şehrin ismine rastlamaktayız.
Strabon
şehrin Atina Kralı Kodros'un oğlu Kydrelos tarafından
kurulduğundan bahseder.
Herodotos'ta
Pers donanmasının İÖ 499 yılında bu kentin açıklarında
demirlediğini ve Myus limanının 200 savaş gemisini alabilecek
büyüklükte olduğunu yazmış. Gene Heredotos'tan alınan
bilgilere göre Myus Kenti İÖ 494 yılındaki Lade Deniz Savaşına
( İon devletleriyle Pers İmparatorluğu arasındaki savaş) üç
gemi ile katılmış. O zamanlar için oldukça düşük olan bu
katılım kentin ekonomik durumuyla bağdaşmaktadır.
Kentin
limanının alüvyonlar nedeniyle kapanması şehrin kısıtlı olan
ticaretini daha da sınırlayınca, burada yaşayanların Miletos'a
göç etmesi sonucunda kent tamamen terk edilir.
Günümüzde
Arkaik Döneme ait sur duvarlarıyla Bizans Kalesine ait kalıntılar
seçilmektedir. Şehrin yüksek bir noktasında yer alan bu kale Bafa
bölgesindeki şehrin ve geçiş noktalarının güvenliğini
sağlamak amacıyla planlandığı düşünülüyor.
Şarap
Tanrısı Dionysos için yapıldığı düşünülen tapınağa ait
beyaz mermer parçalar dağınık olarak görülebilir.
Etiketler:
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
AVŞAR KÖY,
BAFA,
MYUS,
SÖKE
27 Ağustos 2014 Çarşamba
AYDIN CİVARI KÜÇÜK ANTİK YERLEŞİMLER
KAROURA
Hakkında
fazla bir bilgi olmayan Karoura Antik Kentinin yerleşkesinin
Aydın İli,
Buharkent (Çubukdağı) İlçesi yakınlarında, eski Karya bölgesinin kuzey
doğusunda kalan ve bu gün bir yayla görünümde olan düzlükte olduğu düşünülüyor.
Kent
hakkında tek bilgiyi Strabon’dan
almaktayız, ünlü gezgin şehir yakınlarında sıcak su kaynakları olduğunu yazar. Günümüzde de bu bölgede Tekeköy Kaplıcalarının
olması kent yerleşkesinin bu bölgede olduğunu doğruluyor.
Strabon'a
göre Karoura, Frigya ile
Karya arasındaki sınır bölgesindeki küçük bir yerleşimdir. Ünlü yazar şehirde
hanların bulunduğunu ve bazıları Maiandros nehrinde bazılarının da bu nehrin
kıyılarında kalan sıcak su kaynaklarının olduğundan söz eder. Maiandros
dolaylarındaki bütün toprakların depremin etkisi altında olduğunu ve yer
yüzünün iç kısımlarına kadar ateş ve su ile oyulduğunu, ovalarda başlayan bu
hareketin yer altındaki mağaralara kadar uzandığından kitabında bahsetmiş.
Strabon, Karoura’da
Tanrı Men’e (Ay Tanrısı) büyük saygı gösterilip onun adına oluşturulmuş tapınağın varlığından 'Laodikeia ile Karoura arasında büyük saygı gören
Men Karus tapınağı vardır.' diyerek söz eder.
MASTAURA
Aydın
İli, Nazilli, İlçesi, Bozyurt Köyü’nün kuzeyinde, ortasından Mastaura deresinin
geçtiği, vadinin kuzeyinde yer alan küçük bir antik dönem yerleşimdir. Antik
yol üzerinde kurulmuş olan Mastaura yerleşkesi günümüzde tarım arazisi olarak
kullanılmakta olup, tamamı şahısların mülkiyetindedir. Görülebilen yapı
kalıntılarının en belirgini şehrin kuzey batısında bulunan tiyatronun kısmen
korunmuş olan iki kademeli sahne binasıdır. Tiyatronun orkestra bölümünün büyük
bir kısmı zeytin ağaçları ile kaplıdır. Cavea kısmı ise tamamen tahrip olmuş,
sadece yer yer dolgu malzemesi görülmektedir. Kentin ortasında taş, kireç harç
malzeme ile inşa edilmiş yüksek bir teras duvar günümüzde bahçeler içinde yer
yer seçiliyor. Kentin yer aldığı vadiyi oluşturan doğudaki tepenin üst
noktasında kule olduğu düşünülen bir kalıntı belirlenmiş. Şehrin güneydoğusunda
yer alan nekropol alanındaki mezarlar Roma Dönemi özellikleri gösteriyorlar.
BRİOULA
Yerleşkesinin
Aydın Kuyucak İlçesi Kurtuluş Köyü yakınlarında olduğu sanılıyor.
Brioula’nın
sözcük anlamı bilinmiyor. Antik kaynaklardan İlk Çağda önemli bir kent olduğu
anlaşılan Brioula’nın bulunduğu tahmin edilen yerde herhangi bir kalıntı ile
karşılaşılmadı.
Strabon’da
burası sadece isim olarak geçer. Yalnızca Roma devrinde basılmış ve üzerinde
şehrin ismi yazılı olan bir sikke bulundu. İznik Konsili’nin kayıtlarında Brioula
piskoposunun toplantıya katıldığının yazılı olması burasının hristiyanlık
döneminde dinsel bir merkez olduğu görüşünü kuvvetlendirmekte.
PLARASA
Yerleşimi
Aydın Karacasu İlçesi Bingeç Köyünde yer alır. Şehre ait sikkelerin İÖ 2. yy'da
basıldığı biliniyor. Bu tarih, bölgedeki en önemli şehir olan Aphrodisias'tan
daha önce kurulduğunu gösteriyor. Zaman içerisinde gelişme gösteremeyince
Aphrodisyas'a bağlı küçük bir yerleşim olarak kalır.
Plarasa
Antik Kenti, Roma İmparatorluğu Döneminde ticari gücünü kaybedince şehir
tamamen terk edilmiş.
Bölgede sadece
yüzey araştırmalarıyla sınırlı olan arkeolojik araştırmalar sonucunda ciddi bir
buluntu elde edilmedi.
ARPASA ( HARPASA )
ARPASA ( HARPASA )
Aydın İli
Nazilli İlçesi yakınlarındaki Esenköy yakınlarında yer alan antik dönem yerleşimidir. Yakınlarında
bulunan ve günümüzde Akçay Çayı olarak bilinen akarsu o dönemde Harpasos olarak
bilinmekteydi.
Arpasa
sözcüğünün de akarsu, ırmak, çay gibi su ile bağlantılı bir sözcükten geldiği sanılmaktadır.
Arpasa
Kentinin Roma Döneminde bastırdığı paralar üzerinde genellikle ırmak
tanrılarının yer alması bu civardaki akarsuyun kent için ne kadar önemli
olduğunu gösterir.
Kentin
agorası ve tiyatrosunun bulunduğu bölge yüzey araştırmaları sırasında
belirlenmiş olsa da bunları gün ışığına çıkartmak mümkün olmamıştır. Tiyatronun
oturma sıralarından sadece birkaç sıra dışarıdadır. Yaklaşık 2500 kişilik
olduğu düşünülmektedir.
Bizans
Döneminde yapılmış olan kalenin surlarından kalan birkaç sıra duvar izlenebilir.
Kentin
yerleşiminin yakınlarında bulunan bir dağın yamacında bir kaç mezar kalıntısı
bulunması şehrin nekropolunun bu bölgede olduğunu düşündürmektedir.
Etiketler:
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
ARPASA,
AY TANRISI,
AYDIN,
BRİOULA,
HARPASA PLARASA,
KARAURA,
MASTAURA
26 Ağustos 2014 Salı
ORTHOSİA
Antik dönem
yazarlarından Strabon’un Maiandros Irmağının öte yakasındaki önemli bir
yerleşim olarak tanımladığı Orthosia, Aydın İlimiz Yenipazar İlçesi Donduran Köyü yakınlarındadır.
Bir Kayra
yerleşimi olan şehirden Strabon’dan başka, Antik Dönemin önemli
yazarlarından Polybios, Ptolemaios ve
Hierokles’te bahseder. Sikkeler ve yazıtlarda da şehrin ismine sık sık
rastlanır. Şehir kendi sikkesini basmasının Roma İmparatoru Maximinus Thrax devrine kadar
devam ettiği biliniyor. Orthosia şehrinin
sikkelerinde çoğunlukla şarap tanrısı Dionysus, baş tanrı Zeus, barış tanrıçası
Athena, zafer tanrıçası Nike tasvirleri
yer almaktaydı.
Şehir ilk
olarak 1893 yılında bölgede araştırmalar yapan
Kubitcheck ve Reichel tarafından Nysa şehrinin 12 km yakınlarında bir
yerleşim olarak belirlenmiştir.
Orthosia
Helen dilinde tanrıça Artemis’in isimlerinden birisi olup doğru ve dürüst
anlamına gelmektedir.
Rodos
ordularının İÖ 167 yılında Orthosia yakınlarında bölgedeki diğer şehirler ile
büyük bir savaş yaptığı bilinmektedir. Bu savaş nedeniyle Orthosia şehri
bölgenin dikkat çeken bir yerleşkesi
durumuna gelmiştir.
İÖ 7. yy’da
Kimmerlerin saldırısına uğrayan kent, Ünlü Lidya Kralı Alyattes’in Kimmerleri
bu bölgeden uzaklaştırması ardından Lidyalıların denetimine geçer. Şehir tüm bölgeyi işgal eden Perslerin
ardından da Romalıların kontrolünde kalır.
Hristiyanlık devrinde şehrin bir psikoposluk
merkezi olduğu biliniyor.
Geniş bir
alana yayılmış olan kentte ciddi bir kazı yapılmadığından arkeolojik buluntular oldukça sınırlıdır. İki
veya üç sırası görülen tiyatro, yeri az çok belli olan agora, şehrin sur
duvarları ve az miktarda sütun ve tapınağa ait olduğu düşünülen bir yükselti
ile nekropol alanındaki lahit mezarlar görülebilecek bulguların başlıcalarını
oluşturur.
21 Ağustos 2014 Perşembe
SİYAH GİYİNEN KADIN
1970’li
yıllardan kalan bir anıdır... O günlerde ara sıra siyah elbise giyen bir kadın görürdüm. Yaz günleri de kış günleri, gece ve gündüz
hiç fark etmezdi. Hep siyah uzun bir elbise giyerdi. Yazın en sıcak olduğu günlerde Çeşme
Ilıca’da onu siyah elbisesiyle görür bu
sıcakta bile böyle giyinmesine şaşırırdım. 1980 li yılların başında vefat
ettiğini öğrendim. Yaşlı olmasına rağmen sessiz ve kendi halinde birisiydi.
Tanımadığım halde vefat ettiğine üzüldüm.
Acıklı
hikayesini ise çok sonraları öğrendim. Eski zamanlarda bir doktora karşı
olan ilgisi zaman içerisinde sevgiye daha sonra ise hiç vazgeçemediği bir aşka
dönüşmüş. Doktor evli. Genç kızın aşkından
doktorun haberi bile yok. Hiçbir zamanda bu derin sevgiyi ya fark etmedi, belki de anlamamazlıktan geldi.
Genç
kızımızın ise doktora olan büyük
sevgisinden kendisi ile evlenmek
isteyenleri nazik bir şekilde geri çevirir ,
hiç kimseyi gözü görmezmiş. Genç kızımız doktoru kısa bir süre için bile
olsa görmek istediği zamanlarda hasta numarası yapmasına rağmen ailesi o civardaki tek doktor olan
doktorumuza götürmek zorunda kalırlarmış. Ailede bulunan herkes bu durumu
bilmesine rağmen mümkün olduğu kadar anlayışlı davrandıkları söylenir.
Doktor genç
yaşında yakalandığı hızlı seyreden bir hastalık sonucu vefat edince, genç
kızımızın tüm hayalleri yıkılır. Bu büyük sevgisine olan saygısından
dolayı o günden sonra sürekli siyah
elbise giymeye başlar. Hatta tanıyanlar
evindeki odasının da perdelerinin siyah olduğunu ve perdelerini o günden sonra
hiç açmadığını söylediler.
Her 14
Şubat sevgililer gününde siyah giyinen kadını saygıyla anıyorum.
HYPAIPA VE YILANLI KALE
HYPAİPA
Antik dönem yerleşimi,
Ödemiş ilçemizin Bozdağ eteklerinde kalan Günlüce Köyü
sınırları içerisindedir. Hypaipa , antik dönemlerde çok önemli
bir ticari yol olan Ephesos (Efes) ile Sardes (Sart) yolunun
yaklaşık orta yerinde bulunması nedeniyle ticari ve askeri
bakımdan çok önemli bir konumdaydı. Şehrin yerleşiminin
sağladığı avantaj , ticari yaşantısını canlandırmış ve
zaman içerisinde bölgenin en önemli şehri yapmıştır. Şehir
hakkında bilgiler azdır. Antik dönem coğrafya ve tarih yazarları
şehirden kısaca bahsetmelerine rağmen fazla açıklayıcı bilgi
vermezler.
Hakkında çıkartılan
pek çok efsane ile tanınan Hypaipa'da günümüze kadar ciddi bir
kazı yapılmadı. Bir kaç üniversitenin yaptığı çalışmalar
sadece yüzey araştırmaları seviyesinde kaldı.
ARAKHNE
EFSANESİ
Hypaipa şehri ile
bütünleşmiş en önemli efsane Arakhne adındaki bir kız ile
ilgili olanıdır. Hypaipa şehrinde yaşayan bu genç kız nakış
işleme ve diğer el sanatları konusunda çok becerikliymiş. Ünü
o kadar çok yayılmış ki şehrin sınırlarını aşıp, tanrıça
Athena'ya kadar uzanmış. Kendisinden daha iyi nakış işleyen
birisini kabullenemeyen tanrıça onu yarışmaya davet etmiş.
Efsaneye göre Athena
Olympos Dağında yaşayan tanrıları, Arakhne ise Baş Tanrı
Zeus’un Eorupe’yi kaçırışını nakşetmiş. Yarışmayı
Arakhne kazanınca Tanrıca Athena onu cezalandırarak örümceğe
çevirmiş. Hypaipa ile bütünleşmiş olan bu efsane bazı
araştırıcılar Hypaipa'nın önemli bir dokuma merkezi olduğu
sonucunu çıkartıyor.
BAŞ
PSİKOPOSLUK MERKEZİ
Şehirde bulunan bazı
kalıntıların bir bizans kilisesine ait olduğu düşünülüyor.
Küçük Menderes
üzerindeki köprülerde Roma ve Bizans mimari özelliklerini görmek
mümkün.
Hypaipa hakkında yapılan
araştırmalar kentin Efes Metropolitine bağlı bir piskoposluk
merkezi olduğunu ayrıca İmparator II. Angelus döneminde (İ.S.
1186-1195) başpiskoposluğa yükseldiğini göstermektedir.
YILANLI
KALE
Yılanlı
Kale'yi görmek için ilk olarak Yılanlı Köyüne ulaşmak gerekir. Ödemiş bağlı
yaklaşık 200 kişinin yaşadığı bir köy olan Yılanlı Köy, ilçe merkezine 28 km . uzaklıkta olup,
Bozdağ'ın orta yamaçlarında ki dağ köylerinden birisidir. Yurdumuzun en iyi
kestanelerinin yetiştiği bir bölgede bulunması nedeniyle köy yaşayanlarını
kestane yetiştiriciliğine yönlendirmiş. Bölgede gezerken her an asırlık bir
kestane ağacı muhteşem görüntüsüyle yıllara meydan okurcasına karşınızda durur.
Görüntülerini fotoğraflamayı unutmayın derim.
Bölgenin
verimli toprakları kestane yanında kiraz, vişne, ceviz ve elma yetiştirilmesine
de olanak verir.
Köy
yakınlarında bulunan Yılanlı Kalenin sağlayacağı hareketliliği düşünen köy
halkı kaleyi ziyarete gelenleri sıcak bir ilgi ile karşılıyor. Yılanlı Köyü ve
Yılanlı Kale isminin bu civarda çok yılan bulunmasından değil, etrafta fazla
yerleşim olmamasından konulduğunu belirtiyorlar.
Gelenlerin
sayısını arttırmak ve hareketliliği sürekli kılmak amacıyla köy halkı köyden
kaleye uzanan yolu kısmen düzeltip, nispeten kolay yürünür bir hale getirmiş.
Dik bir tepede bulunması nedeniyle yürüyüşü nispeten zor olsa da çıktıktan
sonraki etraftaki manzara çekilen yorgunluğu unuttururcasına güzel.Yayan olarak
çıkamayanlar köyden temin edecekleri bir traktör yardımıyla kaleye
ulaşabilirler.
Yılanlı
kale Roma döneminde yapılandırılmış. İçerisinde küçük bir askeri birliği
barındıran bir yol gözetleme kulesi olduğu düşünülüyor. Bozdağ'ın konum olarak
yüksek bir bölgede bulunması bu işlevini için ideal bir konum yaratıyordu.
Ephesos ( Efes)'ten Phidelphia ( Alaşehir)'e kadar uzanan ticari yolu denetim
altında bulundurmanın yanı sıra ve aynı zamanda askeri bir gözetim noktası
olması açısından Yılanlı Kale'nin stratejik önemi fazlaydı.
Arkeolog
Şükrü Tül bu görüşe katılmaz. Yerleşim yerlerinden çok uzakta bulunan bir
askeri birliğin fonksiyonel olarak bir işlevi olamayacağı görüşündedir.
Arkeolog Şükrü Tül’e göre burası askeri amaçtan ziyade sivil amaçlar için
kullanılmıştı. Stratejik olarak önemli bir noktada bulunması nedeniyle dış dünyadan gelen yabancı akımlar sırasında
sivil halkın büyük olasılıkla da daha yüksekte bulunan fakat bu gün için bir
izine rastlanmayan bir manastırda yaşayanların ve onların hayvanlarının
saklanma ve korunma noktası olduğu görüşünü savunur. Özellikle koyunların böyle
bir yerde saklanması gerektiğini ve Ödemiş civarında bulunan Balabanlı, Fata ve
Peşrefli Kaleleri gibi dağ başı güvenlik alanlarından birisi olduğundan söz
eder.
Kaleye
ulaşınca burçlarının bir kısmının nispeten sağlam olduğu diğerlerinin ise
tamamen yıkılmış olduğu görülüyor. Kalenin iç ve dış duvarları kısmen belli.
Kalenin pek çok yerinde definecilerin açtığı çukurları görmek mümkün. Bunlar
oldukça çirkin bir görüntüye neden oluyorlar. Bir kale kalıntısında arkeolojik
olarak ne bulunabilir? Tabiki Hiçbir şey..Ama kazılmış, aranmış ve öylece
bırakılmış.Çirkin bir görüntü.
Etiketler:
ANTİK KENTLER,
ANTİK ŞEHİRLER,
ARKEOLOJİ,
HYPAİPA,
ÖDEMİŞ,
YILANLI KALE
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)