Priene
Antik Kenti Söke Bodrum yolunun üzerindeki Güllübahçe yakınlarındadır.
Strabon’a göre diğer bir ismi Kadme’dir. Priene isminin Yunan öncesi çağda Girit
çevresinde bulunan Praisos, Priansos
gibi küçük adalarla alakalı olduğu düşünülmektedir. Şehir İon’lar ile karışmış olan Thebai’ler tarafından
İ.Ö. 2000 yılında kuruldu.
Ege
Denizinde bir liman şehriyken Menderes nehrinin getirdiği alüvyonların limanı
kapatması üzerine İ.Ö. 400 yılında ilk kurulduğu yerden yeni yerine taşındı. Uzun yıllar Lidya denetimi
altında kalan şehir, zaman zaman dış
ülkelerden gelen akımlar sırasında yağmalandı. Pers hakimiyetinden sonra Büyük
İskender, Bergama Krallığı ve daha sonra Roma hakimiyeti altına girdi. Bu devir
pek çok savaşın yaşandığı huzursuz bir ortamdı. Savaşlar sırasında ekonomisi
bozulan şehir boşalmaya başladı. Bizans devrinde küçük bir dini merkez olarak
görülse de Bizans’tan sonra tamamen terk edildi.
Antik devrin
en önemli yedi düşünüründen birisi olan Bias’ın İ.Ö. 570 yılında bu kentte doğduğu ve
tüm yaşantısını burada geçirdiği biliniyor. Bias hukukçuydu ve kentin kanunları
onun tarafından hazırlanmıştı. ‘Bütün
servetimi yanımda taşıyorum ‘ sözü ona aittir.
PRİENE’DEN GÜNÜMÜZE
ULAŞANLAR
Şehir
ızgara plan denilen adı verilen ve cadde ve sokakların bir birini dik kestiği
bir plana göre oluşturulmuştu.
Athena Tapınağı : Tapınak Bodrum’daki Maussolleion
mimarı Pytheos tarafından tasarlanmıştı. Tapınağın bir tarafında altı, diğer
tarafında on bir sütun vardı. Priene’nin en gösterişli yeri olan ve şehre hakim bir noktadaki kayalık bir podyum üzerine yapılmıştı.
İçerisinde büyük bir tanrıça Athena heykeli vardı. Tapınağın dışında bir sunak alanı bulunuyordu.
Mısır Tanrıları Tapınağı : Tiyatro caddesinin
yakınlarındadır. Etrafı duvarlar ile çevrili bir avlunun ortasında bulunan
sunaktan oluşan bu tapınağın Mısır tanrıları İsis, Anubis ve Serapis adına
yaptırılmıştı.
Tiyatro : İ.Ö. 200 yıllarında yapıldığı
bilinen bu tiyatro 5000 kişi alabilecek kapasitede olup, elli adet oturma sırası yamaçtaki doğal bir
oyuğun içerisine yerleştirilmişti. Tiyatronun ilk sırası kentin ileri
gelenlerine ayrılmış özel mermer
koltuklardan oluşuyordu. Tam ortada bulunan büyük koltuk ise krala
aitti. Düzgün oturma yerleri ile dikkat
çeken tiyatro şehirden kalan en önemli ve en ilgi çeken yapılar arasında yer
alıyor.
Gymnasium : Birisi tiyatronun önündeki alanda,
diğeri ise şehrin güneyinde kalan iki
adet gymnasium bulunuyordu. Gymnasiumların Helenistik dönemde yapıldığı düşünülüyor.
Alt gymnasium yanında hamamı da vardı.
Bouleuterion : 640 kişilikti. Yapının üç tarafı
kapalı ön kısmı açıktı. 20x21 metre ölçülerinde olan bu yapının üstünü ahşap
bir çatı örtmekteydi.
Akropol :
Yüksekte kurulmuş olan akropol şehri savunmaya elverişliydi.
Surlar : Şehrin etrafını çeviren surları kısmen izlemek mümkün. Özellikle
şehrin güney kısmında bulunan ve testere biçiminde yapılmış olan surlar şehir
savunması sırasında çok başarılıydı.
Agora :
Şehrin merkezinde yer alan İon tarzı bir agoradır. Üç tarafı
Staolar ile
çevriliydi. Agoranın ortasında Hermes’e ait bir sunak yeri vardı. Agora alanında ve stoaların önlerinde ise
heykeller yer alıyordu. Bu heykellerin sadece kaideleri günümüze ulaşabildi.
Agoranın yan tarafında et ve balık satışlarının yapıldığı küçük bir agora alanı
daha bulunuyordu.
Kilise : Bizans döneminde yapılan 600
kişilik kilise tiyatronun yakınlarındadır. Bu binanın İ.S. 6. yy’da yapıldığı
biliniyor.
İskender’in Evi : Ana caddedeki batı kapısının
yakınlarında görülen büyük ev kalıntısı İskender’in evi olarak bilinir. İçerisinde
tanrı olarak görülen İskender adına yazılmış bir kitabe vardır. Ev şehirdeki
kutsal yerlerden birisidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder