Antik Dönemde Anadolu’da ki Yunan
klonileşmesinden önce Bodrum Yarımadasında yerel halk olan Leleg'lerin yaşadığı
sekiz yerleşim vardı. Bu sekiz kent, Syangela, Myndos, Termera, Sibda, Madnasa,
Pedesa, Telmisos ve Uranium'dur. Antik dönem yazarlarından Strabon ve Pilinius
bu kentlerden bahsederler. Strabon bu topluluğun çok eski dönemlerde Yunanistan’ın Lokris Boiotia ve Tesalya bölgelerinden geldiklerini öne sürer.
Savaşçı bir halk olan Leleg’ler Batı Anadolu’da Hitit akımlarına yıllarca
karşı koydular. Özellikle Ege Denizinde
deniz yoluyla yapılan ticareti
geliştirdiler. Bu kentlerde yaşayan halkı Kral Mausolos Halikarnassos’a
taşınmaya zorlanınca, bu göç nedeniyle
şehirler terk edildi.
Yerel halk, genellikle büyük ve kaba taşların
kullanılmasıyla inşa edilmiş Leleg tipi olarak isimlendirilen binalarda
otururlardı. Bu yapılar daire şeklinde olup, bunların iç kısımları bölünerek
yaşam odaları ve hayvan barınakları oluşturulmuştu. Şehirlerin korunması
amacıyla genellikle şehre yakın tepelerin üzerinde gene aynı mimari
kullanılarak oluşturulmuş küçük burçlar vardı.
Syangela ( Souagele): Bodrum yarımadasının doğu kısmında kalan
tek Leleg kentidir. Yer olarak Çiftlik Köyü yakınlarındaki bir tepenin üzerindedir.
Byzationlu Stephanos, Syangela isminin 'Kral
mezarı' anlamına geldiğini yazmış. Attiko-Delos Deniz Birliğine sürekli vergi
ödediği ve şehre özel gümüş sikke bastırdığı biliniyor. Herodotos'ta ünlü tarih
kitabında bu şehirden bahseder.
Syangela şehrinin bulunduğu yerde Leglere özgü
taş döşemesiyle karakterize sur duvarları ve küçük bir kuleye ait yapılar görülür.
Bu kule büyük olasılıkla şehrin
boşaltılmasından sonra karakol görevi görmüş. Bunun yan tarafındaki taş
birikintisi büyük olasılıkla agora ile şehrin tapınağına aitti.
Mindos
(Myndos):
Bodrum yarımadasının uç kısmında bulunan eski bir yerleşimdir. Bölgede
hakimiyet kuran Mausollos yarımadada yaşayan Lelegleri toplayarak İÖ. 500 yıllarında Myndos şehrini
kurar.
Şehirde hiçbir zaman fazla bir nüfus iskan etmediği
gibi sahilde iskelesi olmasına rağmen ticari
yönden fazla bir gelişme göstermedi.
Aslında Mausollosun kurduğu kent geniş bir alana yayılmıştı. Ancak
burada yaşayan Leleg’lerin büyük bir kısmının Halikarnasos’a
zorunlu göçü nedeniyle zaten az olan kent
nüfusunun daha da azalmasına yol
açtı. Diğer Leleg şehirlerinin aksine bu kent tamamen boşaltılmadı. Şehir
çevresini çeviren surların içerisinde az
bir nüfusun yaşadığı boş bir yerleşim
olarak kaldı.
Halikarnassos kuşatması sırasında Büyük
İskender’in Myndos’a başarısız ve isteksiz bir saldırısı olur. Helenistik
ve Roma döneminde de fazla bir ticari başarısı olmayan yerleşim büyük bir
deprem sonrasında tamamen terk edildi. Myndos Antik Kentinin
kalıntıları Gümüşlük ile Turgutreis arasında bulunan Bozdağ denilen yüksek bir
tepenin üzerindedir. Antik Dönemlerde şehrin bu günkü Gümüşlük’e kadar uzandığı
biliniyor. Günümüze ulaşan fazla bir bulgu olmamasına karşın şehri çeviren
surların bir kısmı ile birkaç yapı kalıntısı ve kıyıda bulunan bir kilise görülebilir.
Termera : Turgutreis Mandra Köyü
yakınlarında bulunan Asarlık Tepe'nin üzerindedir. Herodotos ünlü tarih
kitabında Termera'dan bahseder. Strabon'da şehrin yerini, Kos Adasının
karşısındaki Anadolu topraklarında Myndos yakınlarındaki tepeliğin üzerinde
bulunan bir Leleg şehri olarak tarif eder.
Kentte yaşayanlar Halikarnassos'a taşınmasından
sonra burada bir askeri üs oluşturduğu ve şehri terk edenlerin buraya tekrar
geri dönmeleri engellendi. Myndos
kurulmadan önce bu bölgedeki en önemli şehir Termera'dır. Attika-Delos deniz
birliğine yüksek ücret ödemesi, kendi adına sikke bastırması şehrin
zenginliğinin göstergesidir.
Kent yüksek bir tepenin üzerinde olup tüm
çevresi kalın sur duvarlarıyla çevriliydi. Buda kentin savunmasını
kolaylaştırıyordu. Günümüze bu sur duvarlarının bazı yerlerde izlenen
temelleriyle, bir iki sarnıç ve Leleg tipi iki adet mezar kalıntısından başka
bir bulguya ulaşılamadı.
Sibda : Yeri konusunda
tartışmalar olmasına rağmen Karadağ'ın zirvesine yakın bir bölgede bulunan
kalıntıların Sibda şehrine ait olduğu düşünülüyor. Kuzeyde kalan bölgede vadiyi
kontrol etmek amacıyla yapılmış küçük bir kaleye ait kalıntılar görülür. Bunun
hemen yan tarafında bir kilise olduğu düşünülen bir yapı bulunuyor. Kilisenin
kitabesinde bu kilisenin Apollon tapınağının üzerine inşa edildiği yazılmış.
Denizden uzak olduğu için Attika - Delos Deniz Birliğine üye olmayan bu kentin
küçük bir yerleşim olduğunu düşündürüyor.
Madnasa : Bodrum Göltürkbükü Koyundaki Pazar
Dağının denize bakan yamacındadır. Ören yeri geniş bir bölgeye yayılmıştı.
Antik dönem yazarlarından Plinius ile Bizanslı Stephanos bu şehirden bahsederler.
Herodotos'ta şehrin Attika - Delos Deniz birliğine üye olduğunu yazmış. Şehir
halkının zorla Halikarnassosa göç ettirildiğini ve İÖ 4.yy'da tamamen terk edildiği
biliniyor. Sur duvarları, tepenin zirvesinde yer alan taş bir kule ve kaya
mezarları, etrafa dağılmış olan sarnıçlar antik yerleşimden kalan bulgular
olarak görülüyor.
Pedasa :
Bodrum ile Milas arasında bulunan Gökçeler Köyü yakınlarındadır. Pedasa
Kentinin nekropol alanında görülen tek odalı kubbeli mezarların yapımında yerel
taşlar kullanılmış. Kent yerleşim alanında geniş bir alana yayılmış taş
serpintileri görülür. Kale ve tapınağın yeri bellidir. Özellikle iç kaleye ait
olan az miktarda duvar sağlam olarak günümüze ulaştı. Muğla Üniversitesi
Arkeoloji Bölümü bu bölgede yüzey araştırmaları ve sondaj çalışmalarına devam
ediyor.
Telmisos : Gürece köyü
yakınlarındaki bir tepenin üzerindedir. Bu tepede bulunan burçlar Hellenistik Dönemde inşa edilmiş. Herodotos
Telmisos'ta bir Apollon tapınağı olduğundan bahsetmesine rağmen bu tapınaktan
günümüze ulaşan bir bulgu yoktur.
Uranium ( Quranion ): Yalıkavak Geriş Köyü'nün bulunduğu Burgaz
Tepesinin iki zirvesi üzerinde Uranium Antik kentine ait kalıntılar bulunuyor.
İlk Çağ tarihçilerinden Diyotoros, Troia Savaşı
sonrasında Sömbeki Adasında yaşayan halkın Uranium şehrine göç ettiklerini
yazar.
Uranium şehrinin Attika-Delos Deniz birliğine
çok az bir vergi ile katılması küçük ve önemsiz bir kent olduğunun göstergesi
olarak kabul ediliyor. Leleg yerleşimlerinin tipik özelliklerini taşıyan kale
surlarına ait az miktarda duvar kalıntısı ile daha geniş bir alanda görülen
seramik serpintileri dışında şehre ait
bir buluntu görülmez.
bir buluntu görülmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder