19 Eylül 2014 Cuma

BODRUM YARIMADASINDA LELEG ŞEHİRLERİ

Antik Dönemde Anadolu’da ki Yunan klonileşmesinden önce Bodrum Yarımadasında yerel halk olan Leleg'lerin yaşadığı sekiz yerleşim vardı. Bu sekiz kent, Syangela, Myndos, Termera, Sibda, Madnasa, Pedesa, Telmisos ve Uranium'dur. Antik dönem yazarlarından Strabon ve Pilinius bu kentlerden bahsederler. Strabon bu topluluğun çok eski dönemlerde  Yunanistan’ın Lokris Boiotia ve Tesalya  bölgelerinden geldiklerini öne sürer.
Savaşçı bir halk olan Leleg’ler  Batı Anadolu’da Hitit akımlarına yıllarca karşı koydular. Özellikle  Ege Denizinde deniz yoluyla yapılan  ticareti geliştirdiler. Bu kentlerde yaşayan halkı Kral Mausolos Halikarnassos’a taşınmaya zorlanınca, bu göç nedeniyle  şehirler terk edildi.
Yerel halk, genellikle büyük ve kaba taşların kullanılmasıyla inşa edilmiş    Leleg tipi olarak isimlendirilen binalarda otururlardı. Bu yapılar daire şeklinde olup, bunların iç kısımları bölünerek yaşam odaları ve hayvan barınakları oluşturulmuştu. Şehirlerin korunması amacıyla genellikle şehre yakın tepelerin üzerinde gene aynı mimari kullanılarak oluşturulmuş küçük burçlar vardı.

Syangela ( Souagele): Bodrum yarımadasının doğu kısmında kalan tek Leleg kentidir. Yer olarak Çiftlik Köyü yakınlarındaki bir tepenin üzerindedir.
Byzationlu Stephanos, Syangela isminin 'Kral mezarı' anlamına geldiğini yazmış. Attiko-Delos Deniz Birliğine sürekli vergi ödediği ve şehre özel gümüş sikke bastırdığı biliniyor. Herodotos'ta ünlü tarih kitabında bu şehirden  bahseder.  
Syangela şehrinin bulunduğu yerde Leglere özgü taş döşemesiyle karakterize sur duvarları ve küçük bir kuleye ait yapılar görülür.  Bu kule büyük olasılıkla şehrin boşaltılmasından sonra karakol görevi görmüş. Bunun yan tarafındaki taş birikintisi büyük olasılıkla agora ile şehrin tapınağına aitti.

Mindos (Myndos): Bodrum yarımadasının uç kısmında bulunan eski bir yerleşimdir. Bölgede hakimiyet kuran Mausollos yarımadada yaşayan  Lelegleri  toplayarak İÖ. 500 yıllarında  Myndos şehrini  kurar.  
Şehirde hiçbir zaman fazla bir nüfus iskan etmediği gibi  sahilde iskelesi olmasına rağmen ticari yönden fazla bir gelişme göstermedi.  Aslında  Mausollosun kurduğu kent geniş bir alana yayılmıştı. Ancak burada yaşayan   Leleg’lerin büyük bir kısmının Halikarnasos’a zorunlu göçü nedeniyle  zaten az olan kent nüfusunun  daha da  azalmasına yol açtı. Diğer Leleg şehirlerinin aksine bu kent tamamen boşaltılmadı. Şehir çevresini çeviren surların içerisinde  az bir nüfusun yaşadığı  boş bir yerleşim olarak kaldı.
 Halikarnassos kuşatması sırasında Büyük İskender’in Myndos’a başarısız ve isteksiz bir saldırısı olur.  Helenistik ve Roma döneminde de fazla bir ticari başarısı olmayan yerleşim büyük bir deprem sonrasında  tamamen terk edildi.  Myndos Antik Kentinin kalıntıları Gümüşlük ile Turgutreis arasında bulunan Bozdağ denilen yüksek bir tepenin üzerindedir. Antik Dönemlerde şehrin bu günkü Gümüşlük’e kadar uzandığı biliniyor. Günümüze ulaşan fazla bir bulgu olmamasına karşın şehri çeviren surların bir kısmı ile birkaç yapı kalıntısı ve kıyıda bulunan bir kilise  görülebilir. 

Termera : Turgutreis Mandra Köyü yakınlarında bulunan Asarlık Tepe'nin üzerindedir. Herodotos ünlü tarih kitabında Termera'dan bahseder. Strabon'da şehrin yerini, Kos Adasının karşısındaki Anadolu topraklarında Myndos yakınlarındaki tepeliğin üzerinde bulunan bir Leleg şehri olarak tarif eder.
Kentte yaşayanlar Halikarnassos'a taşınmasından sonra burada bir askeri üs oluşturduğu ve şehri terk edenlerin buraya tekrar geri dönmeleri engellendi.  Myndos kurulmadan önce bu bölgedeki en önemli şehir Termera'dır. Attika-Delos deniz birliğine yüksek ücret ödemesi, kendi adına sikke bastırması şehrin zenginliğinin göstergesidir.
Kent yüksek bir tepenin üzerinde olup tüm çevresi kalın sur duvarlarıyla çevriliydi. Buda kentin savunmasını kolaylaştırıyordu. Günümüze bu sur duvarlarının bazı yerlerde izlenen temelleriyle, bir iki sarnıç ve Leleg tipi iki adet mezar kalıntısından başka bir bulguya ulaşılamadı.

Sibda : Yeri konusunda tartışmalar olmasına rağmen Karadağ'ın zirvesine yakın bir bölgede bulunan kalıntıların Sibda şehrine ait olduğu düşünülüyor. Kuzeyde kalan bölgede vadiyi kontrol etmek amacıyla yapılmış küçük bir kaleye ait kalıntılar görülür. Bunun hemen yan tarafında bir kilise olduğu düşünülen bir yapı bulunuyor. Kilisenin kitabesinde bu kilisenin Apollon tapınağının üzerine inşa edildiği yazılmış. Denizden uzak olduğu için Attika - Delos Deniz Birliğine üye olmayan bu kentin küçük bir yerleşim olduğunu düşündürüyor.

Madnasa : Bodrum Göltürkbükü Koyundaki Pazar Dağının denize bakan yamacındadır. Ören yeri geniş bir bölgeye yayılmıştı. Antik dönem yazarlarından Plinius ile Bizanslı Stephanos bu şehirden bahsederler. Herodotos'ta şehrin Attika - Delos Deniz birliğine üye olduğunu yazmış. Şehir halkının zorla Halikarnassosa göç ettirildiğini ve İÖ 4.yy'da tamamen terk edildiği biliniyor. Sur duvarları, tepenin zirvesinde yer alan taş bir kule ve kaya mezarları, etrafa dağılmış olan sarnıçlar antik yerleşimden kalan bulgular olarak görülüyor.

Pedasa :  Bodrum ile Milas arasında bulunan Gökçeler Köyü yakınlarındadır. Pedasa Kentinin nekropol alanında görülen tek odalı kubbeli mezarların yapımında yerel taşlar kullanılmış. Kent yerleşim alanında geniş bir alana yayılmış taş serpintileri görülür. Kale ve tapınağın yeri bellidir. Özellikle iç kaleye ait olan az miktarda duvar sağlam olarak günümüze ulaştı. Muğla Üniversitesi Arkeoloji Bölümü bu bölgede yüzey araştırmaları ve sondaj çalışmalarına devam ediyor.

Telmisos : Gürece köyü yakınlarındaki bir tepenin üzerindedir. Bu tepede bulunan  burçlar  Hellenistik Dönemde inşa edilmiş. Herodotos Telmisos'ta bir Apollon tapınağı olduğundan bahsetmesine rağmen bu tapınaktan günümüze ulaşan bir bulgu yoktur.

Uranium ( Quranion ): Yalıkavak Geriş Köyü'nün bulunduğu Burgaz Tepesinin iki zirvesi üzerinde Uranium Antik kentine ait kalıntılar bulunuyor.
İlk Çağ tarihçilerinden Diyotoros, Troia Savaşı sonrasında Sömbeki Adasında yaşayan halkın Uranium şehrine göç ettiklerini yazar.

Uranium şehrinin Attika-Delos Deniz birliğine çok az bir vergi ile katılması küçük ve önemsiz bir kent olduğunun göstergesi olarak kabul ediliyor. Leleg yerleşimlerinin tipik özelliklerini taşıyan kale surlarına ait az miktarda duvar kalıntısı ile daha geniş bir alanda görülen seramik serpintileri dışında şehre ait 
 bir buluntu görülmez.





















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder