60'lı,70'li
yıllar anlayış ve hoşgörünün egemen olduğu zamanlardı.
Dürüst insanların yaşadığı senelerdi. O zamanlarda yalancılık
dolandırıcılık ve bilhassa hırsızlık hiç hoş karşılanmaz,
böyle alışkanlıkları olanlar hemen toplum dışına itilirlerdi.
Yani o yıllar farklıydı. . İnsanlar dürüst, doğru ve
şahsiyetliydi. Emeğiyle para kazanır bunu ailesiyle paylaşırdı.
Birikmiş
anıları aralarken pek çok kişi, pek çok yer, pek çok olay
gözümün önünde canlandı. Bunları bir kısmını sizlerle
paylaşmak istedim. Ama o yıllar ile ilk hatırladığımı yazımın
başına, giriş kısmına yazdım.
1960-1970
li yıllar zor kazanılan paranın savrulmadan gıdım gıdım
harcanabilindiği zamanlardı. Mesela uçağa hiç binilmezdi.
Aslında uçak seferleride çok azdı. Taksi zorunluluk olmadığı
taktirde tercih edilmezdi. Taksimetrede olmadığından taksi
şöförüyle pazarlık edilir, daha sonra araca binilirdi. Tercih
edilen ulaşım araçları belediye otobüs ve troleybüsleriyle
dolmuşlardı.
Sahil
yolu yapılmadığı için Konak Üçkuyular arasındaki ulaşım
Mithatpaşa yolundan troybüs ve dolmuşlarla sağlanırdı. Şimdiki
Fahrettin Altay Meydanının adı o zamanlar Kenedy Meydanıydı.
Daha sonra bu isim değiştirilerek Kurtuluş Savaşı sırasında
İzmir’e ilk giren komutanın adı verildi. İşte bu meydandan
kalkan troleybüsler Konak istikametini takip ederek Talatpaşa
yoluyla Alsancak, Kahramanlar ve Tepecik istikametine giderlerdi.
Talatpaşa yönüne giden 1, Kahramnalar 2, Tepecik ise 3 numaralı
troleybüsler olarak bilinirdi. Üç tanede yeni adıyla körüklü
troybüs vardı. Bunlara o zamanlar çifteli troleybüs denilirdi.
Belediyenin işlettiği otobüs ve troleybüslere arka kapıdan
binilir, kapının hemen yanında oturmakta olan biletçiden bilet
alınarak aracın ön kısmına doğru ilerleyerek ön kapıdan iniş
yapılırdı. Tabi ara sırada kontrol memurları araçların
içerisinde dolaşır, biletleri kontrol ederlerdi. Biletsiz binenler
ise ceza ödemek zorunda kaldıklarından bilet ininceye kadar
atılmazdı. Troleybüslerin halk aradında boynuz diye tabir edilen
ve telerden eletrik almaya yarayan uzantıları troleybüsü kullanan
şöfürün hızlı gitmesi veya ani bir hareket yapmasıyla telden
çıkardı. Tabi bu durumda boynuzu tekrar yerine yerleştirmek
biletcinin görevleri arasındaydı. Elektrik telinin kopması daha
büyük bir sıkıntıyı beraberinde getirirdi. Eshot idaresinin
özel mavi renkli bir aracı bunu düzeltmek için olay yerine
gelirdi. Enteresan bir araçtı. Tavanında balkon gibi bir oda
vardı. Arıza telin altına gelindiği zaman bu odanın içerine bir
veya iki kişi girer, sonra yukarı doğru yükselen bir asansör
yardımıyla telin hizasına kadar yükseltilir, tamir işi bittiği
zaman ise bu sefer alçaltılarak görevlilerin aşağı inmesi
sağlanırdı. Bu enteresan aracın hiç penceresi olmayan bir arka
odası daha vardı. Burada da tamir için gerekli olan alet ve edavat
saklanırdı.
Dolmuşlara
gelince, bu araçlar station vagon cinsi Amerikan arabalarının
ufak bir modifikasyonu sonrası dolmuş haline getirilmeleriyle
oluşmuşlardı. Bunların arka koltuk üç, orta iki, ön iki olmak
üzere yedi yolcu ve seyyar tabure ile birlikte sekiz yolcu
taşırlardı. Bagaja konulacak yükünüz varsa ayrıca ücret
ödemeniz gerekirdi.
Mithatpaşa
caddesi o yıllarda parke taşlarla kaplıydı. 1960 yılların
başında geceleri deve kervanların geçtiğini hatırlarım. Deve
kervanın çanları gecenin sessizliğinde ben geldim derecesine
haber verirlerdi. Kervanın ön tarafında daima bir eşek arka
tarafındada bir köpek bulunurdu. Kervanın Urla’dan zeytinyağı
getirdiği söylenirdi.
Özellikle
kış akşamları tahin pekmezci ve bozacıyıda unutmamak gerekir.
Gündüzleri
mahallede dolaşan daha değişik esnaflarda vardı. Atıyla gelen
sütçü, gügümler içerinde getirdiği sütü atının her iki
yanına asar ve atını uygun bir yere bağladıktan sonra kapı kapı
dolaşarak sütünü satardı.
Mahallemizin
değişmez esnafları arasında bir gazetecimizde vardı. Her sabah
erken saatlerde koltuğunun altına doldurduğu gazeteleri abone olan
evlerin kapısına bırakırdı. Kimin hangi gazete aldığını asla
unutmadığı gibi istediği gazeteyi o gazete yığınının
arasından bir seferde kolayca bulurdu. Ay başı oldumu evleri
dolaşır ve gazete paralarını toplardı. Yaz aylarında tamamı
beyaz renkte olan elbiseleri ve beyaz renkli arabasıyla satış
yapan dondurmacıyı Mithatpaşa Caddesinde oturan herkes bilir. Üç
çeşit dondurması vardı. Sütlü ve kakaolu hiç değişmeyen iki
çeşitti. Üçüncü limonlu,şeftali gibi mevsim meyvelerinden
oluşurdu . Konak’tan yürüyerek Küçükyalı’ya gelir, Köprü
civarında kısa bir dinlenme molası verdikten sonra yoluna devam
ederdi. Akşamüstü ise karşı yoldan tüm dondurmalarını satmış
olarak evine dönerdi.
Mazimdeki
İzmir yazı dizim devam edecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder