19 Şubat 2018 Pazartesi

Mazimdeki İzmir – 8..1960’lı – 1970’li yıllar

1960’lı yıllardan önce taş plaklar varmış. Ben onları hiç görmedim. Benim hatırladığım 45 devirli denilen normal plaklardı. Konak civarında daha yoğun olmak üzere plak satan dükkanlar vardı. Yüksek sesle müzik yayını yaparak yeni çıkan plaklarını tanıtmaya çalışırlardı. 1960 lı yıllarda Fecri Ebcioğlu ve Sezen Cumhur Önal yabancı şarkılara Türkçe söz yazarak adına arajman denilen yeni bir akımı başlattılar. İlham Gençer ‘Bak bir varmış bir yokmuş’, Ajda Pekkan ‘İki yabancı’, ‘İlk aşkım’ gibi şarkıılarla başlattıkları bu akıma daha sonraları Ayten Alpman, Ayla Dikmen ve Ayla Algan, Selçuk Ural ve diğer pek çok sanatçı katıldı. Bir müddet sonra adına daha sonra Long play diyeceğimiz 33 devirli plaklar piyasada yerini aldı. Bunlar yaklaşık on, iki adet şarkı içeriyorlardı. Bu arada başka bir akım daha başladı oda, yabancı şarkıcıların kendi şarkılarını Türkçe sözlerle söyletmek. Bu akımdan hatırladığım Adamo ve meşhur şarkısı ‘Her yerde kar var’, Dario Moreno ‘Canım izmir’, Juanito ‘Arkadaşımın aşkısın ‘. 1970 yılların başında kasetler çıkınca plakların egemenliği sona erdi. Her yerde kaset modası başladı. Kaset çalarlar neredeyse tüm evlere, tüm araçlara girdi. Bu kaset modasıyla birlikte üç yeni kavramla karşılaştık birincisi arabesk müzik, ikincisi şarkı isimlerini verip kaset doldurtma, üçüncüsü ise piyasayı allak bullak eden korsan kasetler. Arbesk müzik bilhassa dolmuşlarda ve şehirler arası otobüslerde tercih ediliyordu. Kaset doldurma başlıca bir endüstri halini almıştı. İstediğiniz şarkılardan oluşan bir kasetiniz oluyordu. Bunu plaklardan, kasetlerden kaydedebiliyorlardı. İsterseniz içerisine ilave yaptırabiliyordunuz. Örnek olarak ‘Bu kaseti arkadaşım…’nın doğum günü hatırası olarak hazırlattım ‘gibi… Korsan kasetçilikte bir çığ gibi büyümüştü. Her yerde seyyar arabasında kaset satan satıcılara rastlamak mümkündü. Arabasının içerisinde yüzlerce kaset bulunduruyor, bir kaset çalardanda herhangi bir fakat genellikle arabesk bir müzik çalarak kasetlerini satmaya çalışıyorlardı. Zaman içerisinde kaset doldurmanın ve korsan kaset satmanın sektöre çok zarar verdiği ve telif hakları yasasını çiğnendiği fark edilince tamamen yasaklandı.
Gazeteler
Gazetelerin çoğu sabah çıkmasına rağmen bir kısmıda akşamüstü satışa çıkardı. Bu ikinci grup gazetelere akşam gazeteleri denirdi. Gazeteler genellikle İstanbul’da basılır, oradan kamyonlara yüklenerek diğer şehirlere gönderilirdi. Erken baskıya giren bu gazelerde akşam haberleri, akşam oynanan maçlarla ilgili bilgiler bulunmazdı. Bu geçikmelerin yarattığı sıkıntıları göz önüne alan gazete idarecileri İzmir, Ankara gibi şehirlerdede matbaalar kurarak daha hızlı bir iletişim ortamı sağladılar. Sabah basılan gazeteler erken saatlerde satışa sunuldu. Gazete basıldıktan sonra çok önemli bir haber olursa gazetelerin ikinci bazen de üçüncü baskıları da çıkardı.
Tenvifat ve Tanzifat vergileri
Bu isimde iki vergi ödendiğini hatırlayınca, bunların ne anlama geldiklerini merak edip araştırdım. Tenvifat vergisi, belediyenin yaptığı şehir ayınlatması için aldığı vergi. Tanzifat vergiside belediyenin yaptığı temizlik işleri için ödenen vergiydi. Haliyle her ikiside belediyeye ödenirdi. Tanzifat vergisinide günümüzde ödenen çevre temizlik vergisinin o dönemlerdeki ismi olarakta algılayabiliriz. Bu vergi uzun yıllar sonra kaldırıldıldı. Vergi deyince tüm televizyon ve radyo, kaset çalar, müzik setlerine yapıştırılan vergi pullarını unutmamak gerek.
Gece bekçileri
Mahallelerde geceleri gezen bekçiler bulunurdu.i. Bekçi mahalle arasında gezerken sık sık düdük çalardı. Düdük sesini duymak gayet iyiydi. Bu sesin hırsızları kaçıttığı düşünülerek güven içerisinde uyunurdu. Bayram sabahları mahalle bekçisi tek tek evleri gezerek herkesle bayramlaşırdı. Evleri gezen bekçiye şeker, mendil veya buna benzer küçük hediyeler vermek adettendi.


                                                         Mazimdeki İzmir yazı dizisi devam edecek



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder