19 Şubat 2018 Pazartesi

Mazimdeki İzmir-4 1960’lı-1970’li yıllar

Spor, bilhassa futbol o yıllarda çok ilgi görürdü. Maçlar Alsancak Stadının toprak zemininde oynanırdı. Saha toprak olduğundan toz çıkmasını önlemek amacıyla maçtan önce ve devre arasında arazöz sahaya girer ve sahanın her yanını ıslatırdı. Kapalı tribünün üzerindeki oturma kısmı o yıllarda yoktu. Üst tribün yapıldıktan sonrada sporcuları uzaktan, ufak gösteriyor diye pekte sevilmedi. Alsancak Stadının kapalı ve açık tribünü Altay, Göztepe, Karşıyaka, Altınordu ve İzmirspor tarafları tarafından bölünmüştü. Her takımın taraftarı kendisine ayrılan bölümde maçı izlerdi. Kazanana saygı gösterilir, küfür, kötü söz veya kavga asla olmadı. O yıllarda Altay ve Göztepe birinci ligte, Altınordu, Karşıyaka ve İzmirspor kısmen birinci ligtede ve genellikle ikinci ligte yer alırlardı. Üçüncü ligteki İzmir temsilcileri Ülküspor ve Yeşilova’ydı. Şimdiki UEFA kupasının adı o yıllarda Fuar Şehirleri Kupasıydı. Uluslar arası fuarı olan şehirlerin takımları arasında oynanırdı. Tabi Türkiye’de uluslar arası fuarı olan tek şehir İzmir olduğundan bu kupaya, İzmir takımlarından bir önceki sene ligde en çok puanı almış almış olan takım katılırdı. Haliyle bu ya Göztepe veya Altay olurdu. (Göztepe efsanevi kadrosuyla bu kupada çeyrek finale kadar yükselme başarısı gösterdi. ) O dönemde sık sık Alsancak Stadında maç izlemeye giderdik. Genellikle ilk olarak üçüncü lig maçı, arkasından ikinci lig en sonundada birinci lig takımları olan Altay veya Göztepe’nin maçını izlenirdi. Hele maç bu ikisi arasındaysa çok heyecanlı ve iddialı geçerdi. Genellikle maçtan sonra Bornova Sokağına doğru yürünür, Süleyman Ağa Mandırasının meşhur olan ballı yoğurdundan yedikten sonra cam su şişelerinde satışa sunulan ayranından içilirdi. Kıbrıs Şehitleri Caddesi parke taş döşeli ve iki yönü trafik akışına açık olan hareketli bir caddeydi. Bu cadde üzerinde de İbrahim Ağa Mandırası çok bilinirdi. Özellikle Şubat ayında satışa çıkarttığı koyun yoğurdu gerçekten enfesti.
Mahallede Oyunlar
Futbola olan yoğun ilgiden fırsat bulduğumuz her yerde top peşinden koşardık. Mahalle maçlarında geçerli kural , üç korner bir penaltıydı. Şut çekişmeler, voleybol oynama ve ping pong o günlerin spor hatıraları arasında yer alır. Evimiz deniz kenarındaydı ve büyük bir bahçesi vardı. Bu bahçe top oynamak için çok elverişli olduğundan yaklaşık her gün bu bahçede top oynardık. Topun denize kaçtığı zamanlarda ise denizde avlanmakta olan balıkçılardan yardım isterdik. Çoğu seferde yardımımıza koşarlar denize kaçan topumuzu bize getirirlerdi. O zamanlar şimdiki gibi spor ayakkabılarıda yoktu. Sadece genellikle beyaz renkli olan lastik ayakkabılar spor yarışmalarında ve maçlarda kullanılırdı. Spor karşılaşmaları dışında normal ayakkabılarımızla maç yapardık. Ayakkabılar o kadar çabuk eskirdi ki, yenisi alınacağına altına pençe yapılarak bir müddet daha giyilirdi. Pençeli ayakkabılar yolda yürürken metalik bir ses çıkartırdı. Zıplayan küçük toplar, genellikle kız çocukları tarafından sevilirdi. Bu top yere vurularak zıplatılır sonra ayaklarının arasından kaç kere geçirdiklerini sayarlardı. Tabi cam meşelerle oyanan meşe oyunu, akşamları evin kapısı önünde saklanbaç oynamalar ve plajlarda ki uzun eşek oyununu unutmamak gerekir.
Kordon
Kordon’un girişi olan Cumhuriyet Meydanı’nın da otomobil tamirhaneleri olduğunu hatırlıyorum. Aslında Alsancak’ın pek çok yerinde otomobil tamirhaneleri ve benzin istasyonları bulunurdu. Amba Otelinin altında ve karşısında, Alsancak Camisinin yakınında vede Kordon’un sonunda birer benzin istasyonu bulunurdu. Kordon restoranlarıyla çok meşhurdu. O zamanki restoranların bazıları İmbat Restoran, Bergama Restoran, Erol’un Yeri ve daha sonraları açılan Yengeç Restoran uzun yıllar Kordon’da hizmet vermişlerdi. Birahaneler açılmaya başlanınca Kordon’da birahane akımı başladı ve arka arkaya pek çok birahane açıldı. Bunlardan bazıları günümüze kadar gelmesine rağman bazıları daha kısa ömürlü oldular.

Mazimdeki İzmir yazı dizim devem edecek



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder