Karartma
geceleri
Yunanistan’la
Kıbrıs konusunda bir gerilim olduğu zaman veya Avrupa'da siyasi
gerilimin yüksek olduğu zamanlarda, bazen de hiçbir sorun yokken
sadece deneme amacıyla karartma geceleri yapılırdı. Evlerden ve
arabalardan dışarıya ısık sızmaması uygulamanın ana
prensibiydi. Bunun için evlerin perdeleri sıkı sıkı kapatılır,
yakılması çok gerekli olan lambaların ampullerinin mavi renkte
olmasına dikkat edilirdi. Yol kenarına yakın odaların ışıkları
açılmazdı. Sokağa çıkma yasağı yoktu ama şehir ışıkları
kapalı olduğu veya mavi renge boyanmış az miktarda lamba ile
aydınlatılmaya çalışıldığı için sokaklar ıssız ve boş
olurdu. Mutlaka sokağa çıkması gerekenler, arabalarının
farlarını veya el fenerlerinin camlarını çivit denilen mavi
renki kuru bir boya ile boyamak zorundaydılar. Kararmanın başladığı
saatten sonra mahalle bekçileri sokakları gezer dısarı ışık
sızıp sızmadığa bakarlardı. Eğer dışarı ışık sızıyorsa
ilk önce uyarı yapılır, buna rağmen düzeltilmesse para cezası
verilirdi. Karartma gecelerinde amaç bir savaş sırasında düşman
uçaklarının şehri görmesini engellemekti. Her taraf karartıldığı
için uçak hesapta şehrin üzerinde uçtuğunu farkedemiyecek,
dolayısıyla şehre bomba atmayacaktı. Bu günlerde adeta fıkra
gibi olan bu uygulamaya o zamanlar çok önem verilirdi.
Pina,
Filiz, İnciraltı
Yaz
zamanlarında Narlıdere ve İnciralatı deniz keyfi yapmak
isteyenlerin tercih ettikleri yerlerin başında gelirdi. Ev
hanımları da daha çok hafta arasında yanlarına çocuklarını
alarak denize girmek, güneşlenmek ve hoş vakit geçirmek için
buralardaki kafeteryalara giderlerdi. Narlıdere civarındaki en
popüler iki yer Filiz ve Pina isimli iki mekandı. Yan taraflarında
plaj kumu getirilerek oluşturulmuş plajları meşhurdu. Plajın
hemen arka tarafında denize hazırlık, mayo giymek, üstünü
değiştirmek amaçlı tahta kabinler vardı. Kabin kirasına plaj
ücreti de dahildi. Akşama kadar istediğiniz kadar bu kabini
kullanıp denize girebildiniz. Yemek veya bir şey içmek isteyenler
yan taraftaki restoranlardan faydalanırlardı. Narlıdere ,
Güzelbahçe veya Urla yönüne giden otobüsler özellikle yaz
zamanları Pina ve Filiz’den geçer diye bir levha bulunurdu.
Zamanla deniz kirliliği oluşunca buraları kapandı. Aynı nedenle
denize girmenin yaskalandığı başka bir yer olan İnciraltın'da o
zamanlar halk plajlarının bulunduğu sevilen mekanlar arasında
yer alıyordu. Eskiden İnciraltına vapur işletildiğide söylenir
ama ben onu hatırlamıyorum. Bu arada Seferihisar yakınlarındaki
Akkum Plajını da unutmamak gerekir.
Çeşme
Çeşme’ye
ilk olarak 1960’lı yıllarda gittiğimizi hatırlıyorum .
Birçok kişi gibi arabamızı Ilıca plajının kenarında park
eder, oradan denize girip akşam üstü İzmir’e geri dönerdik.
O zamanlarda plajının etrafını çeviren ne bir duvar vardı,
nede yanından geçen doğru dürüst bir yol. Kooperatif evlerinin
bahçelerinde veya bu evlerin sonlandığı sokakların
bitimlerinde kum yığınları olduğunu, bir iki bakkal ve manav
haricinde alış veriş yapacak hiçbir yer olmadığını
hatırlıyorum. Alaçatı çok ufak bir yerleşkeydi. Ilıca ile
Alaçatı ve Ilıca Çeşme arasında hiçbir yapılaşma yoktu,
Çeşme, Alaçatı ve çevre yerleşimlerde hep tütün dikilirdi.
Tütün o zamanlar bu bölgenin tek geçim kaynağıydı.
Kemalettin
Tuğcu ve Jules Verne
1960’lı,
1970’li yıllarda Kemalettin Tuğcu’nun yazdığı ve genellikle
sıkıntılı bir ortamda veya yalnız büyümüş bir çocuğun ilk
başlarda çektiği sıkıntıların yaşam içerisinde dik duruşu
ve çalışkanlığı ile yükselip toplum içerisinde kendisine bir
yer edinmesini anlattığı hikaye kitapları çok okunurdu. Zaman
zaman hüzün veren bu romanlar o yıllarda tüm gençler arasında
çok popülerdi. Sokak Çocuğu isimli romanında yalnız yaşayan
ve kalacak yeri olmadığı için İstanbul'da surlar içerisinde boş
bulduğu bir odada yaşayan bir çocuğun hikayesini anlatır. Bu
romanının etkisinde o kadar çok kalmışım ki yıllar sonra
Istanbul’daki kale surlarını gördüğüm zaman hikayenin geçtiği
yerlerin buraları olduğuınu hatırladım.
O
yıllarda okuduğumuz başka bir yazar ise Jules Verne’nin
unutulmaz romanlarıdır. Hafızamızı genişletip bizi dünyamızdan
başka dünyalara görüren, düşündürücü ve heyecanlı
hikayelerdi. Esrarlı Ada ve İki Sene Mektep Tatili en çok
sevdiğim romanlarıydı.
Mazimdeki İzmir
yazı dizimin sonu. .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder